Coğrafi konumu nedeniyle enerji geçiş güzergâhı olan Türkiye, “boru hattı projeleri çöplüğü” durumuna gelmiş durumda. Türk Akım projesi ile beraber zayıf bir siyasi ve ekonomik zemin üzerine inşa edilen TANAP da önemini yitirebilir Enerji hatları konusu 20. yüzyılda özel bir rekabet alanı olmuş, neoliberal dönemde de enerji hatları üzerinde kurulacak tekel dünya siyasetinde belirleyici en […]
Coğrafi konumu nedeniyle enerji geçiş güzergâhı olan Türkiye, “boru hattı projeleri çöplüğü” durumuna gelmiş durumda. Türk Akım projesi ile beraber zayıf bir siyasi ve ekonomik zemin üzerine inşa edilen TANAP da önemini yitirebilir
Enerji hatları konusu 20. yüzyılda özel bir rekabet alanı olmuş, neoliberal dönemde de enerji hatları üzerinde kurulacak tekel dünya siyasetinde belirleyici en önemli gündem maddelerinden biri olagelmiştir. Son günlerde ABD, Avrupa Birliği ve Rusya’nın yeni enerji hatları üzerindeki rekabetinin kızıştığı görülüyor.
Sadece geçtiğimiz 10 yıla baktığımızda dahi birçok enerji boru hattı ölü doğdu. Emperyalist güçler arasındaki güç mücadelesi enerji alanında projelerin inşaatlarının yarım kalmasına, yapılan enerji hatlarının da beklenildiği gibi işlememesine neden oldu.
Emperyalistler enerji üzerinde denetim kurabilmek için, enerji kaynaklarını ele geçirmenin ne yeterli ne de gerekli olduğunu, esas olanın onu kaynağından pazara ulaştırma sürecini yönetmek olduğunu bilmektedir. Bu nedenle asıl savaş boru hatları üzerinde yaşanmaktadır.[1]
Yunanistan’ın St. Petersburg’da Rusya ile imzaladığı Türk Akım projesi anlaşması Türkiye ve dünya basınında geniş yer aldı. Rusya’nın Avrupa’ya gaz satmak için yeni yollar arayışı uzun zamandır sürüyor. Türk Akım projesi de AB tarafından engellenen ve Rus doğalgazını Avrupa’ya taşıyacak olan Güney Akım projesinin ardından ortaya çıktı. 1 Aralık 2014’te Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin 5. Toplantısı Ankara’da yapıldı. Vladimir Putin ile Tayyip Erdoğan arasında yapılan görüşmenin ardından 2 Aralık’ta Türk Akım projesi Putin tarafından ilan edildi.
Rusya’nın yeni enerji yolları açma girişimi
Rusya gelirlerini büyük oranda doğalgazdan sağlıyor. Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinin Rusya’ya olan enerji bağımlılığı Rusya için önemli bir siyasal güç oluşturuyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2014 verilerine göre Doğu Avrupa ülkelerinin neredeyse tamamı olmak üzere Rusya’ya enerji alanında yüzde 100 bağımlı. Orta Avrupa’da ise Avusturya’nın yüzde 71, Almanya’nın yüzde 35.7, Polonya’nın yüzde 79.8, İtalya’nın yüzde 28.1, Yunanistan’ın yüzde 59.5 oranında Rusya’ya doğalgaz bağımlılığı var. Bu alanda tekel gücünü arttırmak isteyen Rusya Avrupa’ya gaz satışında yeni boru hatları açma isteğini özellikle 2000’li yıllarda arttırdı.
Rusya’nın tekelini kırmak isteyen Avrupa ve ABD gözünü Hazar bölgesindeki diğer alternatiflere çevirdi. Orta Asya ve Kafkas petrolleri ile ilgili zaman zaman çeşitli boru hatları projeleri gündeme getirdi. Rusya’nın bu projelere güçlü itirazları ve engellemeleri devam etti. Enerji hatları üzerindeki rekabet Rusya’nın Karadeniz üzerinden (yani güney koridoru) proje geliştirme sürecini hızlandırdı.
Güney Akım ve Türk Akım projeleri gibi Rus gazını Avrupa’ya güney hattından taşıyacak projeler bu rekabetin de bir ürünü olarak sayılabilir. Her ne kadar Enerji Bakanı Taner Yıldız tam aksini iddia etse de (7 Aralık 2012’de Yıldız, Nabucco ile Güney Akım arasında bir rekabet olmadığını iddia etmişti) Rusya ve AB’nin enerji üzerindeki mücadelesi tam tersini gösterdi.
Rusya’nın yeni enerji yolları arayışının hızlanmasındaki en önemli fiziksel (jeopolitik) gerekçe ise Ukrayna sorunudur. Eski Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in kapıları Avrupa Birliği’ne kapatması ve Rusya’ya yakın bir siyaset gütmesinin ardından Ukrayna’nın başkenti Kiev’de ayaklanmalar (Maidan ayaklanması) baş göstermişti. Maidan ayaklanması AB tarafından yoğun olarak desteklendi. Faşist geleneğin İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren oldukça güçlü olduğu Ukrayna’da ayaklanma Rus düşmanlığı çerçevesinde “başarıya” ulaşsa da sorun bitmedi. Yanukoviç’in Şubat 2014’te Rusya’ya kaçmasının ardından iktidara gelen AB yanlısı hükümete karşı Ukrayna’nın doğusunda Rus nüfusun yoğun yaşadığı Novorusya bölgesinde çıkan isyan sonucu çatışmalarda binlerce kişi öldü. Bu sorun nedeniyle Ukrayna kapısı kapanan Rusya önemli bir doğalgaz aktarım hattını da kaybetmiş oldu. Rusya, Avrupa’ya sattığı gazın yüzde 80’inini Ukrayna üzerinden gerçekleştiriyordu. Bu önemli oranda düştü.
Bu yolun kapanması ile Rusya’nın alternatif yollarla ilgili projeleri de hız kazandı. 2015’in ilk çeyreğine ilişkin ihracat rakamları Ukrayna sorunu çerçevesinde gelişen yaptırımlar ve doğalgaz ticaretindeki sıkıntılar nedeniyle Rusya’nın doğalgaz ihracat geliri yüzde 36,4, petrol geliri ise yüzde 16,3 azaldı.
Tüm bunlar yukarıda da bahsettiğimiz gibi Avrupa’ya gaz ihracatı için yeni boru hatları açma girişimini arttırdı. Avrupa’nın yanı sıra Çin ile 400 milyar dolarlık doğalgaz anlaşması yapan Rusya satış arayışını başka bölgelerde de sürdürüyor.
Güney Akım’dan Türk Akım’a
Türk Akım projesi ile ilgili bağlayıcı anlaşmaya Yunanistan’ın imza atması ile birlikte bu proje Türkiye basınında parlatılsa da boru hattı projesi bölgedeki ilk enerji planı değil. Son da olmayacak gibi duruyor. Zira bundan önceki boru hattı projelerinde bağlayıcı imzalar atılsa da anlaşmalar sağlansa da inşaat aşamalarında projeler rafa kaldırıldı.
7 Aralık 2012’de temelleri atılan Güney Akım projesi Rusya’nın Karadeniz üzerinden Bulgaristan’a ve ardından Orta Avrupa’ya kadar doğalgaz akışını sağlayacaktı. Ancak AB’nin Ukrayna savaşını gerekçe göstererek projeyi engellemesi projenin sonu oldu. Güney Akım’ın Karadeniz’den sonra karaya çıkacağı kritik kavşak Bulgaristan projeyi AB’nin baskıları sonucu 9 Haziran 2014’te askıya almak zorunda kaldı. Dönemin Bulgaristan Başbakanı Plamen Oreşarski, karara gerekçe olarak Avrupa Komisyonu’nun bu yöndeki uyarılarını gösterdi. Bu hamle ile boru hattı projesinin engellenmesi üzerine Putin 2 Aralık 2014’te Erdoğan ile Ankara’da yaptığı görüşmenin ardından Güney Akım projesinin tamamen rafa kalktığını belirterek Türk Akım projesi için Türkiye ile anlaştıklarını belirtti. Bu gelişmenin ardından Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ile telefonda görüşen Putin Türk Akım projesine bu ülkeyi katmak için girişimlere başladı.
Yunanistan-Rusya ilişkilerinde ‘Türk Akım’ projesi
Putin’in Türkiye’deki toplantıda yaptığı açıklamanın ardından 25 Ocak 2015’te Yunanistan seçimlerini Avrupa’nın finansal yaptırım kararlarına karşı olan SYRIZA’nın kazanması da proje için Rusya lehine bir gelişme oldu. Borçları nedeniyle Avrupa ve IMF karşısında zor durumda olan Yunanistan için Türk Akım projesi hem siyasal hem de ekonomik hamle oldu. Her ne kadar Syriza öncesinde de boru hattı projelerine sıcak bakan Yunanistan’da Syriza iktidarı sonrası AB ile yaşanan krizler Rusya ile “ciddi olmayan” flört dönemini başlatmış oldu.
Çipras iktidara gelmesinden hemen sonra 5 Şubat’ta Putin ile yaptığı telefon görüşmesinde Türk Akım projesini konuştu. Her ne kadar Aleksis Çipras hükümeti Türk Akım projesinin isminden rahatsızlık duyduğunu söylese de projeyi uygun bulduğu yönünde açıklamalar yaptı. Yunanistan Enerji Bakanı Panagiotis Lafazanis’in 22 Nisan 2015’te Gazprom ile yaptığı toplantının ardından “Ülkemizin bu boru hattında büyük bir çıkarı var ve önceliklerimiz arasında yer alıyor” demesi anlaşmanın yakında yapılacağı sinyallerini verdi.
Projenin Yunanistan etabıyla ilgili kısmın kesinleşmesinin ardından Yunanistan ve Rusya arasında 19 Haziran’da resmi anlaşma imzalandı. Anlaşmanın Yunanistan’ın borç krizinin tırmandığı bir zamana denk gelmesi dikkat çekti. Avrupa Birliği Maliye Bakanları’nın toplandığı Avrogrup toplantılarında da Yunanistan’ın borç krizine dair bir çözüm bulunamamıştı.
Boru hattının Yunanistan kısmının inşaat giderlerinin (Yunanistan tarafından geri ödenmek üzere) Rusya tarafından karşılanacağının açıklanması da Rusya’nın bu projeye verdiği önemi göstermesi açısından önemli bir gösterge oldu.
Aralık 2014’te Türkiye ile başlayan Türk Akım projesiyle ilgili Türkiye ile Rusya arasında henüz resmi bir anlaşma olmasa da hazırlıkları var.
İki taraflı enerji oyunları ve ‘transit’ yol Türkiye
Önemli bir enerji geçiş noktasında bulunan Türkiye Orta Asya ve Kafkasya gazının Avrupa’ya ulaştırılması noktasında çeşitli enerji geçiş projelerinin içerisinde bulundu. Bu projelerin bazılarında Türkiye’nin payı çok küçük bazılarında ise geçiş ücreti dışında ülkeye hiçbir geliri olmadı.
Nabucco Projesi bunların en ünlüsü olarak şu an tarihin “proje çöplüğünde” duruyor. Nabucco Projesi, ABD’li yetkililerin de olduğu bir toplantıda 13 Temmuz 2009’da Ankara’da şatafatlı bir törenle imzalanmıştı. Erdoğan bu anlaşmanın ardından yaptığı açıklamada “Türkiye’yi dünyanın dördüncü büyük ana arteri yapacağız” iddialarını dile getiriyordu. Nabucco Projesi Batı basınında da parlatılmıştı. Ancak Rusya’nın projenin ana tedarikçisi olan Türkmenistan ve Kazakistan ile ayrı bir anlaşma yaparak Nabucco’ya engel olması ile proje doğmadan öldü. Proje ile ilgili çeşitli tartışmalar ve değişiklikler halen devam etmektedir. Ancak doğalgaz kaynağı bile belli olmayan proje bir fiyaskoya dönüştü.
Yani egemenlerin enerji bağımsızlığı, boru hatları ile kalkınma ve “dördüncü büyük arter olma” gibi iddialarının ne kadar temelsiz olduğu görüldü.
Enerji oyunları çerçevesinde gerçekleşen bu projeler bir enerji ihtiyacının ürünü olmaktan çok finansal egemenlik araçlarını koruma, emperyalistler arası rekabette rakiplerin yükselişini engelleme ya da enerji bağımlılığı yaratarak bunu siyasal koza dönüştürme gibi çok yönlü stratejilerin parçasını oluşturuyor. Türkiye egemenlerinin enerji bağımsızlığı ve boru hatları ile kalkınma gibi iddialarının ne kadar temelsiz olduğu da süreç içinde görüldü. Yeni sömürge bir ülkede başka türlü de olamazdı.
Nabucco gitti geldi TANAP-TAP
Nabucco’nun ardından alternatif olarak AB’nin 2008’deki önerisiyle tartışılmaya başlanan “Güney Gaz Koridoru” gündeme geldi. Projenin Türkiye kısmına “Trans-Anadolu Boru Hattı” (TANAP), Türkiye sınırından İtalya’ya ulaşacak kısmına “Trans-Adriyatik Boru Hattı” (TAP) adı verildi.
Bu boru hattı Azerbaycan’da üretilen doğalgazı Türkiye yolu ile (1800 km) Yunanistan ve Arnavutluk’tan geçerek İtalya ve ileride diğer Avrupa ülkelerine ulaştırabilecek. Türkiye bu konuda Azerbaycan ile anlaşmayı imzaladıktan hemen sonra kendi topraklarındaki boru hattı inşaatıyla ilgili çalışmalara da başladı. Güney Gaz Koridoru’nda hattın yeterli olabilmesine Azeri gazının tek başına yetmediği dikkate alınarak, çeşitli tedarikçiler tarafından desteklenmesinin şart olduğu belirtiliyor.
Güney Gaz Koridoru projesini Rusya tarafından istenmediği açıkça belirtiliyor. Bu dengeler projelerin devamlılığı açısından akıllarda soru işaretleri yaratıyor. Türk Akım projesinin onayıyla beraber Güney Gaz Koridoru projesi geri plana itilebilir.
Rusya ve Yunanistan ile yapılan anlaşmanın ardından Doç Dr. Emre İseri’nin El Cezire’de yayımlanan yazısında Türk Akımı ile ilgili şunu söylüyor: “(…) Ankara-Moskova arasında imzalanacak bağlayıcılığı olan bir antlaşmanın asıl kazananı Rusya olacak, kaybedeni ise GGK yani TANAP-TAP Hattı olacaktır.”
Zayıf bir siyasi ve ekonomik zemin üzerine inşa edilen TANAP, Türk Akım projesi ile beraber önemini yitirebilir.
Coğrafi konumu nedeniyle enerji geçiş güzergâhı olan Türkiye “boru hattı projeleri çöplüğü” durumuna gelmiştir. Türkiye için “enerji kavşağı” tanımı yeterli değildir; Türkiye bir “enerji çatışmaları sahası” haline gelmiştir. Enerjinin üretimi ve enerji piyasasının düzenlenmesi alanında söz sahibi olamayan Türkiye, yeni sömürge bir ülke olmanın sonuçlarıyla yüzleşmektedir. Siyasi iktidar tam aksini iddia etse de emperyalizmin enerji çatışmalarından bağımsız bir politik aktör olarak çıkamayan Türkiye ülkeyi boru hatları ile donatsa da bu boru hatlarından akacak gazın kontrolü konusunda hiçbir yetkiye sahip değildir. Gazdan alacağı pay ise oldukça sınırlıdır. Nabucco projesinde ilk başta büyük pay sahibi olacağı iması yapılan Türkiye’nin payı yüzde 16,67’ye kadar gerilemişti. TANAP projesinde ise şu anlık yüzde 30 oranında hissesi olan Türkiye’nin önümüzdeki günlerde bu hissesinde düşüş yaşanabilir. Rusya ile yapacağı anlaşmadaki payı ise ilk aşamada aldatıcı olabilir. Aralık ayındaki görüşmede daha gaz alımında yüzde 6’lık indirim alan Türkiye yeni anlaşmada “küçük bir kırıntıdan” daha fazla bir şey alabileceğinin garantisi yok.
Almanya’nın kelepçesi Rusya enerjisi
Avrupa ülkeleri her ne kadar Rusya gazına muhtaç kalmamak için alternatif yollar arasalar da (şu an) bu pek mümkün gözükmüyor. Ukrayna sorunu ile beraber Rusya’ya ekonomik yaptırımlarını arttıran Avrupa ülkelerinin de eli kolu bağlı durumda. Ukrayna krizi sırasında Avrupa’dan Rusya’ya sert mesajlar gelse de enerji anlamında Rusya’ya bağımlı olan Almanya (ve kısmen İtalya) sorunun çözümü noktasında taviz vermeye hazır olduğunu gösterdi. Yaptırımlardan Rusya kadar etkilenen Almanya da alternatif boru hatları planları geliştirme konusunda adım atmış gözüküyor. Rusya’nın Baltık Denizi üzerinden Almanya’ya uzanacak boru hattı projesine destek veren Almanya 18 Haziran’daki St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu’nda Rusya ile boru hattının kurulması sürecinde işbirliğini öngören bir memorandum imzaladı.
Bu durum özellikle batı Avrupa ülkelerini rahatsız etse de Almanya’nın enerji ihtiyacını karşılayabileceği başka bir kaynak yok.
Avrupa Komisyonu hem Yunanistan hem de Almanya ile yapılan anlaşmalar ile ilgili anlamlı bir yazılı açıklama yaptı [2]. Açıklamada Güney Gaz Koridoru’na atıf yapıldı ve Avrupa’ya gelen gazın üçte birinin Rusya’dan alındığı belirtildi. Açıklamanın en ilginç yanı ise Ukrayna vurgusu oldu. Komisyonun açıklamasında Ukrayna’nın Avrupa açısından güvenilir bir transit ülke ve ekonomik bir rota olduğu belirtilerek diğer yolların anlamlı olmadığı belirtildi.
Enerji yolları üzerindeki mücadelenin önümüzdeki aylarda hızlanarak devam edeceği, mevcut politikalarıyla Türkiye’nin de bu mücadelede bir aktör olmaktan çok bir figüran olacağı şimdiden rahatlıkla söylenebilir.
Dipnotlar:
[1] Halkın Devrimci Yolu Ocak-Mart 2011 sayfa 72
[2] http://www.euractiv.com/sections/energy/commission-unimpressed-russias-pipeline-offensive-315564