Bugün susarsak görmezden gelirsek; bana dokunmayan bin yaşasın anlayışında ısrar edersek; geçmişte olduğu gibi gelecekte de daha büyük kıyımlar, katliamlar yaşamaktan kurtulamayız. Artık tutum almanın zamanıdır. Zulme, zalimlere karşı insanlığın en büyük silahı bir araya gelmek ve direnmektir Dün Kobanê’de Kürt halkını katledenler, şimdi de İdlip’e bağlı köylerde Arap Alevilerini katletmektedir. Türkiye devletinde ise camilerde […]
Bugün susarsak görmezden gelirsek; bana dokunmayan bin yaşasın anlayışında ısrar edersek; geçmişte olduğu gibi gelecekte de daha büyük kıyımlar, katliamlar yaşamaktan kurtulamayız. Artık tutum almanın zamanıdır. Zulme, zalimlere karşı insanlığın en büyük silahı bir araya gelmek ve direnmektir
Dün Kobanê’de Kürt halkını katledenler, şimdi de İdlip’e bağlı köylerde Arap Alevilerini katletmektedir. Türkiye devletinde ise camilerde bu katliamı kutlamak için lokumlar dağıtılmaktadır. İnsanlık bu kadar mı ayaklar altındadır? Varın siz karar verin.
El Kaideci El Nusra, IŞİD, Fetih Ordusu vb. isimler altında faaliyet gösteren çeteleri ve onları besleyen başta AKP ve Erdoğan olmak üzere tüm destekçilerini nefretle kınıyorum, Bu zalim cellatların elinde yaşamını kaybeden canlarımızın aziz hatıra önünde saygı ile eğiliyorum.
Daha dün bu küresel barbarlar sürüsü Şengal’de, Rojava’da ve Kobanê’de binlerce masum insanı kadın, erkek, genç, yaşlı demeden kestiler, diri diri yaktılar, astılar, kadınlara tecavüz ettiler, onları tıpkı ataları yezit soyu gibi pazarlarda bir mal gibi sattılar. Tüm bunları da Allah adına, Kuran adına, Cihat adına yaptıklarını söylediler, söylemeye devam ediyorlar. Biz inanmak istemiyoruz, ama eğer bir din her ne sebepten olursa olsun insan öldürmeyi emrediyorsa, o dinin yeryüzünden kaldırılması insanlığımız gereğidir. Tersi tutum, suskunluk, görmezden gelme insanlığımızdan çıkmak anlamına gelir.
Bugün susarsak, görmezden gelirsek, bana dokunmayan bin yaşasın anlayışında ısrar edersek, geçmişte olduğu gibi gelecekte de daha büyük kıyımlar, katliamlar yaşamaktan kurtulamayız. Artık tutum almanın zamanıdır. Zulme, zalimlere karşı insanlığın en büyük silahı bir araya gelmek ve direnmektir. İşte Kobanê gerçeği tüm çıplaklığıyla ortadadır.
Başta Sultan Erdoğan olmak üzere tüm egemenler “düştü düşecek” dedikleri Kobanê halkının eşi benzeri görülmemiş bir cesaretle direnmesi karşısında ne yapacaklarını şaşırdılar. Kobanê halkı yüzlerce seçkin evladını kaybetme, şehrin yakılıp yıkılması pahasına DAİŞ çetelerini büyük bir bozguna uğrattı. Şimdi İdlip şehrinden sonra Alevi şehri Lazkiye’nin üzerine yürüyerek oradan denize ulaşmaya çalışan bu cellatlar, canavarlar koalisyonuna karşı Suriye’de barıştan, kardeşlikten, eşitlikten ve özgürlükten yana tüm güçler, yine bölge ülkelerinde yaşayan tüm ilerici güçler ve Aleviler güçlerini birleştirerek cevap vermelidir. Yarın çok geç olacaktır.
Bölgenin ilerici güçlerinin koalisyonunu kuramazsak dün Kürtler, Ezidiler, bugün Aleviler, yarın bir başkaları bu acıları yaşar dururuz. Artık her katliamdan sonra “ses verin, duyun, görün, susmayın” demekten kurtulalım. Yeter artık, sadece kendi acımız olduğunda değil, tüm mazlumların acıları için bağıralım, onların acılarını acımız bilelim. Dünyanın neresinde olursa olsun inancından, etnik kimliğinden, yaşam tarzından, renginden, cinsiyetinden dolayı katledilenlerin tümü için haykıralım, acılarımızı ortaklaştıralım.
Unutmayalım bugün insanlık küresel bir terör örgütü ile karşı karşıyadır. Bu örgüte karşı mücadele de küresel bir karşı örgütlenme ile sonuç alabilir. Bugün ABD’de bile bu küresel katiller sürüsü eylem yapabilir hale gelmişse tehlikenin boyutlarını varın siz hesaplayın. Bugün Irak’ta, Suriye’de, Kürdistan’da, Yemen’de, Afrika kıtasında yaşanan bu barbarlıkların yarın Türkiye sınırları içinde yaşanması büyük olasılıktır. Burnumuzun dibinde yaşanan bu ibretlik deneylerden ders çıkarmamız gerekiyor.
Bizim yüreğimiz kan ağlarken, Suriye’deki Alevi katliamı AKP’lileri sevindirmeye devam ediyor. AKP yandaşları Fatih Camisi’nde Suriye’deki Alevi katliamını lokum dağıtarak ‘kutladılar’!.. Lokum kutusuna “Cisrel-Şuğur zaferine” diye yazı asıp namazdan çıkanlara dağıttılar. “Bağımsız Fikriyat” isimli grup, Twitter hesabından da “Cisrel-Şuğur zaferinin şerefine Fatih, Şehzadebaşı, Süleymaniye ve Yavuz S. Camiinde lokum dağıttık. Mübarek olsun” denilerek “kutlama” görüntüleri paylaşıldı.
Fatih Camii’nde, Alevi bebeklerin kafalarının koparılması şerefine Müslümanlık adına lokumlar dağıtıldı, Erdoğan’ın “Aleviliği, İslamiyet’ten ayıranlar var” sözlerinin üstünden günler geçmeden üstelik. Aleviler kendilerini ne kadar İslam göstermeye çalışırsa çalışsın, Emevi İslam’ının savunucuları onları asla İslam görmemektedir. Bırakalım Alevileri, Kürt Müslümanlarını da, laiklik yanlısı Müslümanları da İslam saymamaktadırlar. Nitekim DAİŞ bölgedeki tüm tarihi yapıtları yerle bir etmektedir. İnsanlığın hafızasını silmektedir.
Tüm bunlar olurken kendisi de Alevi kökenli olan Kemal Kılıçdaroğlu’na “Fatih Camii’nde Alevi katliamını kutlamak için lokumlar dağıtılıyor ne dersiniz?” sorusunu Kılıçdaroğlu “Mezhep siyaseti yapmayacağız” diyerek geçiştirdi. Bir kez daha bu tavrıyla Kılıçdaroğlu CHP’nin başına gelmesinin diyetini, aslını inkâr ederek ödediğini göstermiş oldu.
Aynı Kılıçdaroğlu; “Ramazanda ve Kurban bayramında emeklilere birer ikramiye vereceğiz” derken, Aleviler için önemli olan Xızır ve Muharrem ayını es geçmesinin gerekçesi olarak; “mezhep siyaseti yapmayacağız” cümlesine kolayca sığınmasıyla da Alevilerin aklıyla alay etmişti. Umut ederiz ki, Aleviler bugüne kadar Alevileri sadece bir oy deposu olarak gören CHP’ye, bu seçimde dersini verirler.
Bölgemizde yaşanmakta olan tüm bu acıları dindirmenin tek yolu başta Alevi örgütlenmeleri olmak üzere, bulunduğumuz her alanda insanlık adına mücadele eden tüm örgütlerle ortak platformlar kurmaktan geçiyor. Artık tüm toplumsal kesimler kendi öz savunmalarını da yapabilecek çareler aramak zorundadırlar. Karşımızdaki düşman acımasız ve tepeden tırnağa silahlı, örgütlü. Biz devrimci-demokratik güçler ve ötekileştirilmiş toplumsal kesimler de aynı düzeyde örgütlü olmak durumundayız. Bugün iktidarı ellerinde bulunduranların bizleri değil, bizim cellatlarımızı desteklediği gün gibi ortadayken, kendi göbeğimizi kendimizin kesmesi gerekiyor.
Suriye’de süren iktidar kavgasında ayakaltında kalanlar, başta Aleviler ve Kürtler olmak üzere, tüm yoksul halk kesimleridir. Bu kesimlerden Kürtler örgütlüdür ve kendi öz savunmalarını yapabilmektedirler. Ama diğer halk kesimleri de, bilinenin aksine Aleviler de örgütlü değildir. Esad iktidarına güvenerek yaşamanın olanaklı olmadığı yaşananlardan bellidir. Asıl olan öz savunma amaçlı örgütlenmedir. Bugün DAİŞ’in işgal ettiği bölgelere yakın yaşayan Arap Alevileri, Kürtlerden sonra ikinci hedeftir.
Türkiye’nin ve Kürdistan’ın tüm ilerici güçleri olarak, yapılan Alevi katliamına en sert tepkiyi vermeliyiz. Hatay’da ve ülkenin dört bir yanında, başta Halkevleri olmak üzere solun ezici çoğunluğu ve tüm HDP bileşenleri ile müttefikleri “kahrolsun Alevi katliamcıları” sloganı eşliğinde sokaklara inerek bu katliamı lanetlediler. Bizler gerek Türkiye’nin ve Kuzey Kürdistan’ın tüm şehirlerinde ve gerekse de Avrupa’da Suriye Alevilerinin katledilmesini protesto etmek için sokaklara inmeliyiz, avazımız çıktığı kadar bağırmalıyız; “Suriyeli Alevi kardeşlerimiz yalnız değildir. Tüm yüreğimiz ve gücümüzle dayanışma içinde olacağımızın bilinmesini isteriz” diyerek.