Neymiş efendim, tutturmuşlar Diyanet İşleri Başkanı bir milyoncuk arabaya biniyormuş. Duyan da sanki onu babasının evine alıyor sanır. Bilmez misiniz ey cahiller, o zat-ı muhterem, nüfusumuzun %99’unu teşkil eden bütün Müslümanları (sapık ve dinsiz diye nitelenen Alevileri de bu orana katıyoruz ya, olsun) temsilen biniyor Toplum olarak abartmakta üstümüze yoktur. İşimize geldi mi şeytanı melek […]
Neymiş efendim, tutturmuşlar Diyanet İşleri Başkanı bir milyoncuk arabaya biniyormuş. Duyan da sanki onu babasının evine alıyor sanır. Bilmez misiniz ey cahiller, o zat-ı muhterem, nüfusumuzun %99’unu teşkil eden bütün Müslümanları (sapık ve dinsiz diye nitelenen Alevileri de bu orana katıyoruz ya, olsun) temsilen biniyor
Toplum olarak abartmakta üstümüze yoktur. İşimize geldi mi şeytanı melek yapar, işimize gelmedi mi meleği şeytanlaştırırız. Bunu somutlayan en son örnek Diyanet’i siyasete malzeme yapıp “Diyanet, diyanet!” diye tutturan cahiller…
Neymiş efendim, Diyanet İşleri Başkanımız, eskilerin tabiriyle Şeyh-ül İslam’ımız 1 milyoncuk bir otomobile biniyormuş. Neymiş efendim, aslında guraba (garipler, yoksullar) dini olan İslam’ın liderine yakışır mıymış? Bu, insanları dinden soğutmaz mıymış? Hey dini bilgisi ilkokul düzeyinde olan cahiller, gurabanın elinden dini alacak kadar salaklaşan yönetici var mı dünyada ki bizimkiler gurabanın elinden İslam’ı alsın! Din olmasa, insanlar onca haksızlığa, onca adaletsizliğe, onca acıya katlanır mı sanıyorsunuz? Dinle haşır neşir olmasa guraba, medar-ı iftiharımız onca sultan onca saray olur muydu? Tam tersine, gurabanın İslam diniyle daha fazla haşir neşir olması için ilkokul 2. sınıfa kadar indirmediler mi sağ olsunlar yöneticilerimiz dini eğitimi? Kaç tane dinsel yayın yayınladı hedefe oturttuğunuz bu ulvi kuruluş bilir misiniz? Tek dille ve tek mezhebe yönelik yayınlar yapıyor diye de iftira etmezler mi? Neyse ki kurumun yayınladığı Kur’an-ı Kerim’in Kürtçe meali alanlarda gösterildi de kurumun tek dille yayın yapmadığı kanıtlandı. Bunun tutmadığını görenler bu sefer de tek mezhebe hizmet ediyor bu kurum demeye başlamazlar mı? Çıldırmamak elde değil. Bunun böyle olmadığını kanıtlayan bir örneği de biz sokalım gözünüze ki size kapak olsun. Attığınız çamurun tutmadığını görünce belki utanırsınız. Alın size “BATINİLERİN ve KARMATİLERİN İÇ YÜZÜ” adlı Alevilerin tarihini ve geleneklerini anlatan kitap. Kitaptan kısa bir alıntı alalım da kendi tarihlerini ve geleneklerini bilmeyenler bu ulvi kurumdan öğrensin. Bakın kitabın Önsöz’ünde zamanın Diyanet İşleri Başkanı Ahmed Hamdi Akseki, o ulvi bilgisiyle nasıl nur olup üzerimize yağıyor: “Bugün de bunların bakiyeleri vardır. Irak’ta bunların adı Karamita ve Mazdekiyye’dir. Çünkü bunlar da tıpkı Sasaniler devrinde Mazdek’in ortaya attığı mal ve kadında herkesin ortak olduğunu, bunlarda temellük ve tasarruf olamayacağını da söylüyorlardı. Horasan’da bunlara Talimiye ve Melâhide denildiği gibi; Karmat’ın kardeşi olan Meymun’a nizbetle Meymuniyye de denir. Mısır’da meşhur Ubeyd’e nisbetle Ubeydiyyun, Şam’da Nusayriye, Dürzü, Tayamine adını alır. Filistin’de Bahaiye, Hint’te Behere ve İsmailiye, Yemen’de Yamiyye, Kürdistan’da Aleviyye, Türkler arasında Bektaşi ve Kızılbaş, Acemistan’da Babiye diye anılırlar.” İçinde “haramı helal saydıklarından tutun sapık olduklarına, kutsal ayin olarak mum söndü yaptıklarından tutun dinsiz olduklarına kadar” yok yok. Aynı kitaptan “Bunlardan kız alıp vermenin caiz olmadığını, kestiklerinin yenmediği için bunların Yahudi ve Hristiyanlardan daha kâfir olduklarını…” da öğreniyoruz. Şimdi soruyorum Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılmasını savunan Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz cahillere, bu ulvi kurum olmasaydı bu yüce bilgileri biz Aleviler nereden öğrenecektik? IŞİD’in gelmesini mi bekleyecektik bunları öğrenmek için? Ki bu da bir yüzyıl demekti.
Demek ki neymiş, sadece Türkçe ve sadece Sünni mezhebine yönelik yayın yaptığı yalandan da öteymiş. Yeter ki görmek isteyin, kurumun bütün dillere ve bütün mezheplere yönelik kitaplar çıkardığını görürsünüz. Lakin biliriz ki görmek istemeyen göz kadar kimse kör ve kadir kıymet bilmeyen kadar kimse nankör olamaz.
Bir de neymiş efendim, tutturmuşlar Diyanet İşleri Başkanı bir milyoncuk arabaya biniyormuş. Duyan da sanki onu babasının evine alıyor sanır. Bilmez misiniz ey cahiller, o zat-ı muhterem, nüfusumuzun %99’unu teşkil eden bütün Müslümanları (sapık ve dinsiz diye nitelenen Alevileri de bu orana katıyoruz ya, olsun) temsilen biniyor. Ne istiyorsunuz Allah aşkına, ne istiyorsunuz? Aracın, binicisinden önce geldiği bir dünyada hacı sıfatını taşıyor diye Murat 124’e binip itibarımızı sıfırlasın mı istediğiniz? Hey haddini bilmezler, atalarımız bile dememiş mi ki “Kan kussanız bile kızılcık şerbeti içtik deyin” diye. İşte fakirlikten pul pul dökülse de ümmetimiz, gâvurlara karşı bir milyoncuk arabaya binmenin ananelerimizle ve dinimizle ilgili ne sakıncası olabilir?
Bir de Diyanet’in bütçesinin Sağlık Bakanlığı’nın bütçesinin üç katı olmasını dillerine dolamazlar mı? Vallahi günaha girmeyeceğimizi bilsek bunların Müslümanlıklarından şüphe edeceğiz. Allah’a şükür ki hepimiz Müslüman’ız. Dinyevi amellerimize dünyevi amellerden daha fazla pay ayrılmasından daha olağan bir şey olabilir mi hiç? Be hey kaderden bihaber cahiller, ecel saatiniz geldiğinde ülkenin tüm bütçesini sağlığa ayırsanız bile bir saniye, evet evet sadece bir saniye onu geciktirebileceğinizi mi sanıyorsunuz?
Velhasıl kelam Diyanet İşleri Başkanlığı’mıza atılan iftiraları kabul etmemiz mümkün değildir. Hele hele bunları siyasete mal etmeye kalkışan dini bilgisi ilkokul düzeyinde bile olmayan parti başkanına “Zaten bu ulvi kurumun derin bilgi barındıran kitaplarından nasiplenmiş olsaydınız dini bilginiz tekemmül olsaydı baş da olsanız, baş olduğunuz partiyi bırakır başka partiye hizmetkâr olmayı yeğlerdiniz” demeden de edemiyoruz. Kusura bakmayın ama bildiğiniz – bilmediğiniz konularda çın çın çın diye bilebildiğiniz tek şey muhalefet. Allah’tan, bu necip millet çın çınlarınıza inanmıyor. Yoksa ne din kalırdı ne iman, maazallah.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.