Sanders yarışı kazanır mı bilmiyorum. Kazanmasa bile Amerika’da bir adayın sosyalist söylemle ana-akım siyasete girmesi başlı başına bir olaydır.
Sanders yarışı kazanır mı bilmiyorum. Kazanmasa bile Amerika’da bir adayın sosyalist söylemle ana-akım siyasete girmesi başlı başına bir olaydır.
Burada (Utah’ta) bir yandan Haziran seçimlerine kafa yorarken diğer yandan da 2016 yılında ABD’deki başkanlık seçimlerine bakıyoruz göz kenarıyla. Aday adayları şimdiden parti içi ön seçimler için kampanyalara başladılar. Demokrat Parti’nin ön seçimlerinde sürpriz bir isim var: Bernie Sanders.
Daha önceleri Vermont’ta küçük bir şehir olan Burlington’un belediye başkanlığını da yapan Sanders, bağımsız olarak girdiği 2012’deki senato seçimlerinde Cumhuriyetçi rakibini %71 gibi yüksek bir oyla geçip senatör olmuştu. Geçenlerde Demokrat Parti saflarında başkanlık seçimi için aday adaylığını açıklayan Sanders’i ilginç kılan şey ise senatodaki tek sosyalist senatör olması.
Amerika’da sosyalizmin kavramsal standartları çok düşüktür. Burada ‘kürtaj serbest olsun’ diyenlere sosyalist, ‘eşcinseller evlenebilmeli’ diyenlere komünist gözüyle bakarlar. İnsanların kendini sosyalist olarak tanımlaması büyük bir olaydır. Cumhuriyetçi muhafazakar çevrelerde radikal solculuk vatan hainliğine eşdeğerdir. Mesela Obama, kendine karşı yürütülen karalama kampanyasında sosyalist olmakla suçlandı, sanki bu bir kabahatmiş gibi. Bu bağlamda belki evrensel standartlarda sosyal demokrat olsa da ABD standartlarında kendini alenen sosyalist olarak tanımlayan birinin Demokrat Parti içinde başkanlık adaylığı için yarışması Amerika için büyük bir kırılmadır.
Merkez sol Demokrat Parti’de aday adaylığını açıklayan diğer bir isim ise 2013’e kadar Obama kabinesinin dışişleri bakanı olan eski ‘First Lady’ Hillary Clinton. Aday adaylığında ismi geçen siyasetçilerden öne çıkan diğer iki isimden biri Erdoğan’ın ‘O sözleri söylediyse benim için tarih olur’ dediği Obama’nın yardımcısı Joe Biden; diğeriyse Bill Clinton kabinesinde başkan yardımcılığı yapmış çevre dostu (!) Al Gore. Anketlerde Clinton önde gözüküyor ama henüz net bir karar vermek için çok erken. Zira sosyalist Sanders, başta gençler olmak üzere İşgal Et hareketini destekleyen herkesten tam destek alıyor ve her geçen gün popülaritesini de arttırıyor.
Kaynak nerede?
Sanders’in programı sadece Amerikan standartlarında değil evrensel olarak da gayet radikal söylemler içeriyor. Mesela Sanders, Wall Street’in krizde kurtarılan büyük bankaları için ‘Eğer iflaslarına müsaade edilmeyecek kadar büyüklerse o zaman var olmamaları gerekecek kadar da büyükler demektir’ diyerek tavrını net bir şekilde ortaya koymuştur. Hatta prensip gereği hiçbir büyük kurumdan destek almayacağını, sadece bireysel ve küçük kurumların katkılarıyla seçim kampanyasını yürüteceğini de açıkladı. Ayrıca Sanders, medyanın giderek daha az sayıda şirkette yoğunlaştığına vurgu yaparak, medya oligarşisine son vermek maksatlı reformlar yapacağını da belirtiyor.
Amerika’da kritik bir gündem olan sağlık konusunda ise Obama-care’yi sadece fakir ve yaşlıları kapsadığı için yetersiz bulan Sanders herkese ücretsiz (ya da çok düşük ücretli) sağlık hizmeti verileceğini vaat ediyor. Cumhuriyetçiler Obama-care planını bile ‘refahımızı fakirlere dağıtıyorlar’ diyerek sokaklarda protesto etmişlerken Sanders seçilirse kaynak maynak demeden direk yeri yerinden oynatırlar eminim. Zaten şimdiden dünyanın bir numaralı dezenformasyon kanalı olan Fox News’da homurdanmaya başladılar bile.
Aynı zamanda sıkı bir savaş karşıtı olan Sanders askeri harcamaları kısıp işgale gönderilen tüm askerleri geri çekeceğini iddia ederek ‘vatansever’ Amerikalıları iyice kızdırıyor.
Peki ya Cumhuriyetçilerin aday adayları?
Demokratlar içinde Sanders, Clinton, Biden ve Gore gibi sağlam isimler yarışa girerken Cumhuriyetçi kadrolar hiç olmadığı kadar zayıf. Çok fazla kişinin ismi geçiyor ancak neredeyse hiçbir aday parlamıyor. Bu kötü gidişata dur demek isteyen Cumhuriyetçi elitler ise Jeb Bush kozunu oynamak istiyorlar. Jeb Bush, Baba Bush’un ikinci oğlu ve Florida eski valisi (link çok komik bu arada). Pek ihtimal varmış gibi gözükmüyor ama eğer ki Jeb başkan seçilirse 30 senede çekirdek aileden 3 başkan çıkaran Bush’lar Amerika’da hanedanlığını ilan etse yeridir.
Geçen seçimi kaybeden Mitt Romney geçenlerde Utah’ta yeni bir ev yaptırdı. Arada ismi geçse de tekrar yarışa girecekmiş gibi durmuyor. Donald Trump’ın el altından anket çalışmalarıyla muhafazakar tabanı yokladığı ancak yeterli destek bulamadığı için aday olmaktan vazgeçtiği de dönen dedikodular arasında.
Aslına bakarsanız Cumhuriyetçileri içine girdikleri kadro açmazından kurtaracak isim dışişleri eski bakanı Condoleezza Rice, ya da nam-ı diğer Condi olabilirdi. Her ne kadar Cheney ve Rumsfeld eleştirileriyle ayağını kaydırmaya çalıştılarsa da halk nezdinde imajı kuvvetli olan Rice dış politikadaki ‘şahin’ duruşuyla tam da Cumhuriyetçilerin ihtiyaç duyduğu siyasetçi. Peki neden ismi geçmiyor? Çünkü hem siyah, hem kadın. Demokratlar siyah bir siyasetçiyi başkan yaptılar. Şimdi de Clinton’un Amerika’nın ilk kadın başkanı olma ihtimali var. Fakat Cumhuriyetçi kesim bu esnekliği kolay kolay gösteremediğinden ekseriyetle beyaz-Hristiyan-erkek adaylar arasından seçim yapıyor. Yani bu, AKP’nin hem Kürt, hem Alevi, hem kadın bir genel başkanı olmasına yakın bir imkansızlık.
Bu kış Amerika’ya komünizm gelir mi?
Valla Sanders yarışı kazanır mı bilmiyorum. Kazanmasa bile Amerika’da bir adayın sosyalist söylemle ana-akım siyasete girmesi başlı başına bir olaydır. Sanders seçim gündemini ekonomik konular ve bölüşüm sorunları olarak belirliyor. Cumhuriyetçiler ise bu durumdan hiç memnun değiller çünkü ekonomik konular gündeme geldikçe mevzi kaybediyorlar. Onlar daha ziyade eşcinsel evlilik, kürtaj yasağı, evrim teorisi ve savaş gibi konularla prim yapıyorlar. Sanders bugün bizde CHP’nin yapamadığını yaparak Koch kardeşler gibi multi-milyarder kapitalistleri hedef tahtasına koymuş durumda. Adaylığı kazanamasa bile en azından Hillary Clinton’u mecburen daha fazla sola kaydıracak. ’Böylesi reformist partiler iktidar olup düzeni restore ederek devrimi geciktiriyorlar’ polemiğine hiç girmiyorum. Ben halkların sosyalizme olan sempatisinin artmasını olumlu buluyorum. Sistemi içerden sıkıştırarak bir takım kanallar açmak doğru kullanıldığında uzun vadeli bir stratejinin bir parçası olabilir.
‘Gerçekçi ol, imkansızı iste’ sözü Che Guevera’ya aittir. Sosyalist Sanders’in de bu noktaya küçük bir eyaletin 42 bin nüfuslu şehrinin belediye başkanlığından geldi.
Darısı Ovacık belediye başkanımız Fatih Mehmet Maçoğlu’nun başına…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.