Bugün Türk ve Kürt halklarının tarihi açısından önemli bir gündür. TKP-ML Kurucusu ve Lideri İbrahim Kaypakkaya’nın Diyarbakır’da işkencede katledilişinin kırk ikinci yıldönümü oluyor. Yine PKK kurucularından ve PKK Lideri Öcalan’ın “Benim gizli ruhum gibiydi” dediği Haki Karer’in Antep’te kontrgerilla tarafından katledilişinin otuz sekizinci yıldönümü oluyor. Bu iki büyük devrimci önderin şehadet yıldönümleri için her alanda […]
Bugün Türk ve Kürt halklarının tarihi açısından önemli bir gündür. TKP-ML Kurucusu ve Lideri İbrahim Kaypakkaya’nın Diyarbakır’da işkencede katledilişinin kırk ikinci yıldönümü oluyor. Yine PKK kurucularından ve PKK Lideri Öcalan’ın “Benim gizli ruhum gibiydi” dediği Haki Karer’in Antep’te kontrgerilla tarafından katledilişinin otuz sekizinci yıldönümü oluyor.
Bu iki büyük devrimci önderin şehadet yıldönümleri için her alanda anma toplantıları yapılıyor. Toplantı, yürüyüş, şehitlik ziyaretleri gibi çok çeşitli etkinliklerle anılıyorlar ve anlaşılmaya çalışılıyorlar. Halk kendileri için yaşamlarını vermiş olanlara sahip çıkıyor. Biz de her iki devrimci önderi saygı ve minnetle anıyoruz.
İbrahim Kaypakkaya 1968 Devrimci Gençlik Kuşağı’ndan oluyor. 12 Mart 1971 faşist-askeri darbesine karşı silahlı direnişe geçen devrimciler içinde yer alıyor. Kuruluşunu başlattığı parti ve ordu hareketiyle daha çok Kürdistan’ın dağlık alanlarına çekilerek faşist darbeye karşı gerilla örgütlemeye yöneliyor. Dersim’de bir baskında yaralı olarak yakalanıp Diyarbakır’a getirilerek 18 Mayıs 1973 günü işkencede katlediliyor.
İbrahim Kaypakkaya, kendisine yapılan öldürücü işkencelere rağmen, örgütü hakkında polise hiçbir bilgi vermiyor. Bu nedenle devrimciler arasında “Ser verip sır vermeyen yiğit” olarak anılıyor. Türkiye Devrimci Hareketi’nin önemli ve etkili damarlarından birini temsil ediyor. TKP-ML geleneği kırk iki yıldır anısına sahip çıkmaya ve mücadelesini yaşatıp geliştirmeye çalışıyor. Adına kitaplar yazılmış, türküler dizilmiş bulunuyor. TİKKO marşında da İbrahim Kaypakkaya’nın şehadet günü için “18 Mayıs’ı unutmam” deniyor. Böylece 18 Mayıs Türkiye devrimciliği için çok önemli bir gün haline gelmiş oluyor.
Kendisi Ordu’nun Ulubey ilçesinden bir Karadeniz çocuğu olmasına rağmen, PKK Lideri Öcalan’la tanışarak özgürlük mücadelesi yürütmek için Kürdistan’a yürüyen Haki Karer’in şehadet gününü ise, Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt halkı “Şehitler Günü” olarak tanımlıyor ve tüm şehitlerini bu günde her zamankinden fazla anıyor.
Aslında 18 Mayıs Kürdistan Özgürlük Devrimi’nin ve bu uğurda şehitler kervanının başlangıcı oluyor. PKK Lideri Öcalan, “PKK’nin Haki Karer’in anısının örgütlenmesi” olduğunu belirtiyor. 18 Mayıs 1977 günü Antep’te Haki Karer’in kontrgerilla tarafından katledilmesinin, başlattığı özgürlük yürüyüşünde çok önemli bir “Dönemeç” olduğunu ifade ediyor. PKK biçimindeki partileşmenin ve meşru savunma temelindeki silahlı direnişin bu olay sonrasında geliştiğini belirtiyor.
Haki Karer’in katledilişinin PKK Hareketi’nin yürüyüşü üzerinde belirleyici etki yaptığı tartışma götürmüyor. PKK Lideri’ne göre, böyle bir kontrgerilla katliamıyla devlet kendilerine çok tarihi bir mesaj vermiş bulunuyor: Eğer devam ederseniz sonunuz böyle olur! Dolayısıyla ondan sonraki devrimci yürüyüş böyle bir sonu göze alarak gerçekleşiyor.
Haki Karer’in katledilmesinin Kürdistan devrimciliği üzerinde son derece büyük etkide bulunduğu anlaşılıyor. Söz konusu devrimcilikte direniş ve intikam ruhu bu temelde gelişiyor. Nitekim Haki Karer’in katledilişinin her yıldönümünde PKK özgürlük mücadelesini daha da geliştiriyor ve yükseltiyor.
Kuşkusuz böyle bir durum da daha fazla çatışma ve daha çok şehadet anlamına geliyor. Nitekim daha birinci yıldönümünde, yani 1978’in 19 Mayıs’ında Hilvan’da Halil Çavgun adlı devrimci polis tarafından katlediliyor. PKK ve Kürt Özgürlük Mücadelesi tarihindeki “Hilvan Direnişi” böyle bir şehadetin anısına yapılıyor.
Ondan sonra direnişler ve şehadetler her yıl peş peşe geliyor. 12 Eylül faşist-askeri rejiminin insanlık dışı baskı ve işkencelerine karşı tarihi zindan direnişinde de bunun yeri var. Mazlum Doğan direniş için kendisine efsanevi Kürt direniş ve özgürlük günü olan Newrozu seçerken, Diyarbakır Zindan Direnişi’nin Dörtleri, yani Ferhat Kurtay ve arkadaşları ise 18 Mayıs’ın yıldönümünü seçiyor. 17 Mayıs 1982 akşamı söz konusu kendini yakarak temizleme olayı yaşanıyor.
Zaman ilerledikçe ve mücadele geliştikçe 18 Mayıs’ın yıldönümlerinde şehadet olayları da çoğalıyor. Öyle ki bugün mayıs ayının her gününde Kürt Özgürlük Mücadelesi’nin onlarca şehidi bulunuyor. Bu nedenledir ki, Kürt Özgürlük Mücadelesi ve Kürt halkı mayıs ayını “Şehitler Ayı” olarak ifadelendiriyor ve bir ay boyunca özgürlük mücadelesi şehitlerini sürekli anıyor.
Belli ki bir şehadeti doğru tanımlamak ve sahiplenmek bir Özgürlük Hareketi’nin gelişmesine yol açıyor. Bir şehit anısına doğru bağlılık kahramanca bir mücadele ortaya çıkarıyor. PKK deneyimi ve yakın Kürt tarihi bu gerçeği çok açık bir biçimde gösteriyor.
Çünkü şehadet, bir hareket için uğrunda mücadele edildiğinin en somut göstergesi, en açık kanıtı ve şahidi oluyor. Dolayısıyla şehit vermek, o uğurda mücadele edildiğini gösteriyor ve bunu silinmez kılıyor. Bu nedenle de şehit vermek, bir dava için büyüklük ve etkinlik göstergesi oluyor. Canını verme pahasına bir amaca bağlanma, o amacın büyüklüğü anlamına geliyor.
Demek ki, Türkiye Demokratik Devrimi’ni de Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’ni de dönülmez ve yenilmez kılan, aslında onlar uğruna canlarını vermiş olan kahraman şehitler oluyor. Hem mücadelenin bir geçek olduğunu gösteriyor, hem de sürekli bir ilham kaynağı ve mücadeleye çekim gücü oluyorlar. Şehitler önderliği pratikte işte böyle gerçekleşiyor.
Bugün 7 Haziran genel seçimine gidilirken, bütün bu şehitler gerçeği ve önderliği kendisini HDP bloğunda somutlaştırıyor. Demokratik siyasetin oluşturduğu HDP bloğu, neredeyse mayıs şehitlerinin yarattığı bir yeni demokratik örgütlenme gibi ortaya çıkıyor. Bu kadar toplumda etkili olması ve yeni bir umut haline gelmesi işte buradan kaynaklanıyor.
Kürt ve Türk halkları kahraman evlatları olan şehitlerini anarken, kendilerini onların çizgisinde yenilemeyi ve anılarını yaşatmak için mücadeleyi yükseltmeyi esas alıyorlar. Bugün böyle bir mücadele, 7 Haziran genel seçimi için çalışmak, daha çok çalışmak ve 7 Haziran’da sandıkta büyük bir zafer elde etmek oluyor.
Ülkemizin ve halklarımızın geleceğini belirleyecek böyle bir zaferin 7 Haziran’da mutlaka yaratılacağına ve şehitlerin başarı çizgisinin bu temelde yaşatılıp pratikleştirileceğine inanıyoruz. Bu inançla 18 Mayıs şehitleri İbrahim Kaypakkaya ve Haki Karer şahsında tüm özgürlük ve demokrasi şehitlerimizi bir kez daha saygıyla anıyoruz!