Önder Apo Kürt sorununu çözümsüz bırakan, demokratik çözüm çabalarını tıkatan hükümet politikalarına demokratikleşmeyi dayatan bir hamleyle karşılık vermiştir. Önder Apo Kürt sorununu çözümsüz bırakan, demokratik çözüm çabalarını tıkatan hükümet politikalarına demokratikleşmeyi dayatan bir hamleyle karşılık vermiştir. HDP heyetinin hükümet yetkilileriyle mikrofon karşısında birlikte açıklama yapmaları da demokratik siyasal mücadeleyle çözüm arama çabalarında yeni bir aşamayı […]
Önder Apo Kürt sorununu çözümsüz bırakan, demokratik çözüm çabalarını tıkatan hükümet politikalarına demokratikleşmeyi dayatan bir hamleyle karşılık vermiştir.
Önder Apo Kürt sorununu çözümsüz bırakan, demokratik çözüm çabalarını tıkatan hükümet politikalarına demokratikleşmeyi dayatan bir hamleyle karşılık vermiştir. HDP heyetinin hükümet yetkilileriyle mikrofon karşısında birlikte açıklama yapmaları da demokratik siyasal mücadeleyle çözüm arama çabalarında yeni bir aşamayı ifade etmektedir. Açıklamadan sonra AKP yandaşı basın silahlı mücadelenin bırakılacağını öne çıkarsa da, genel kamuoyu tepkisi Kürt sorununun çözümünün istendiğini ortaya koymuştur. Demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü için çok geniş toplumsal destek ve kamuoyunun var olduğu görülmüştür.
Türkiye’de Kürt sorunuyla ilgili bu yönlü tartışmaların ortaya çıkması 40 yıllık özgürlük mücadelesinin ve 20 yıllık demokratik siyasal çözüm çabalarının sonucudur. Kürdün ismini bile duymak istemeyen, Kürt ile ilgili her şeyin kökünü kazmak isteyen Türkiye Cumhuriyeti devleti yetkililerinin “Kürt meselesini” ilgilendiren bir belgeyi Kürt sorununun çözümünde taraflardan biri olan HDP heyetiyle birlikte kamuoyuna sunmaları tarihi bir gelişmedir. Kürt sorununun çözümü için siyasal, toplumsal ve psikolojik zeminin olgunlaştığını gösterir. AKP’nin amacı ne olursa olsun HDP heyetinin açıklaması bu gerçekliği ortaya koyduğu gibi, bizzat bu açıklama Kürt sorununun çözüm zeminini olgunlaştırmış ve çözümü yakınlaştırmıştır. AKP, bir seçim argümanı olarak ele alıp, devlet hala çözüme hazır olmasa da bu açıklamayla Kürt sorununun çözümü her zamankinden daha olanaklı ve yakın hale gelmiştir.
Kamuoyuna birçok TV kanalı üzerinden yapılan bu açıklama tarihi önemdedir. Bir yönüyle demokratikleşme ve çözüm yolunda bir eşik olmaktadır. Artık devlet ve hükümetten ayrı olarak Kürt sorunu tüm kamuoyuna mal olmuş ve çözümün temel parametreleri meşrulaşmıştır. Bilinir ki meşrulaşmayla yasallaşma arasında büyük mesafe yoktur. Kaldı ki meşrulaşma her zaman yasallaşmadan daha güçlüdür.
Bugünleri yaratan verilen bedellerdir
Kürt’ten söz etmenin en büyük suç olduğu Türkiye gerçeğinden hükümetin Kürt meselesini ve çözüm parametrelerini kamuoyuna duyuran bir açıklamanın içinde olması tabii ki büyük bir mücadele ve ağır bedellerle gerçekleşmiştir. 1921 Koçgirî halk direnişinden en son Kobanê direnişine kadar yürütülen ve verilen ağır bedeller bu gelişmeleri sağlatmıştır. Türkiye tarihindeki tüm demokrasi ve özgürlük mücadelelerinin bugünü yaratmada rolleri bulunmaktadır. Eğer demokratikleşme ve Kürt sorununu çözme zemini her zamankinden daha güçlü hale gelmişse, bunda sadece Kürtlerin değil, Türkiye halklarının yürüttüğü demokrasi, özgürlük ve sosyalizm mücadelesinin çok önemli payı vardır.
Türkiye tarihinde tüm ezilmiş ve soykırıma uğramış halkların acılarının ve mücadelelerinin payı vardır. Aleviler, Ermeniler, Süryaniler ve Êzîdîler de yürüttükleri mücadele ve ödedikleri bedellerle bu demokratikleşme zeminini ve gücünü yaratmışlardır. En son Gezi olayları, Kobanê politikalarını protesto ve Kobanê’yi sahiplenme eylemleri de demokratikleşmenin toplumsal ve sosyal zeminini yaratmada çok önemli dönüm noktaları olmuştur. Hükümet hala Gezi ve Kobanê eylemlerini gerekçe göstererek kurumsal faşizm karakterindeki yasaları çıkarması bu gerçekliği tersyüz edemez. Gezi Direnişi ve Kobanê’yi sahiplenme eylemleri yakın tarihteki tüm serhıldanlar kadar, hatta onlardan daha fazla demokratikleşme ve Kürt sorununun çözme mücadelesinde dönüm noktası olmuştur. Yoksa mümkün müydü AKP hükümeti HDP heyetinin yanında bu açıklamaya ortak olsun! Bu açıdan gelinen aşamanın tarihi öneminden söz ederken bu gerçekleri görmek ve hakkını vermek gerekir.
Önder Apo tüm demokrasi, özgürlük ve sosyalizm mücadelesini, verilen bedelleri anlamlı hale getirmek ve kalıcılaştırmak için çok büyük çaba göstermektedir. Demokratik siyasal mücadelede verilen büyük mücadele ve ağır bedellerin kalıcılaştırılması ve toplumsal bilince kavuşturulması sağlanmaktadır. Demokrasi ve özgürlük birikimine yedirilmekte, daha etkili mücadele yürütmenin zemini haline getirilmektedir. Bu açıdan tarihteki demokratik siyasal mücadeleleri ve devletle uzlaşma temelinde topluma soluk aldırtılma zamanları da mücadelenin bir boyutu ve parçası olarak görülmelidir. AKP ve devlet bu süreçte çözüm için adım atarsa bu da yürütülen mücadelelerin ve en son gerçekleşen siyasal hamlenin bir sonucu olacaktır.
Kürt Halk Önderi tüm mücadele yöntemlerini uyguladı
AKP hükümeti adım atmasa da yürütülen mücadele ve ödenen bedeller toplumsal demokrasi ve Özgürlük Mücadelesi’nin birikimi olarak mücadele gücünü ve demokratikleşme zeminini güçlendirecektir. Doğru ve yaratıcı olan her türlü mücadele yönteminin kazandırdıkları vardır. Kaldı ki mücadelenin sürekli sert biçimde verilmesi gerektiği düşüncesi de doğru değildir. Mücadeleler yaratıcılıkla, zengin yol ve yöntemlerle daha fazla güçlendirilir. Böylece mücadelenin ve demokrasi birikiminin tüm imkanları seferber edilmiş olur. Bu açıdan mücadele yol ve yöntemlerine bakış önemlidir. Düz yol ve yöntemler mücadele diyalektiğini anlamayan, mücadeleyi daraltan yaklaşımlardır. Gerektiğinde silahlı mücadele, gerektiğinde demokratik siyasal mücadele yöntemlerinin hepsi de gereklidir. Biri iyi, diğeri kötü değildir; koşullara göre her ikisi de kullanılır. Zaten Kürt Özgürlük Hareketi’nin mücadele tarihi bunu kanıtlamıştır. Bunun büyük uzmanı, yaratıcısı ve uygulayıcısı da Önder Apo’dur. Atılmış son adım da böyle tarihi bir mücadele adımı ve ustaca pratikleştirilmesidir. Zaten Kürt Halk Önderi mücadelede zengin yöntemler ustası olarak tarihe geçecektir. Hem büyük gerilla savaşı yaratıcısı hem de büyük siyasal mücadele uzmanı olarak tarihe geçecektir.
Kürt Halk Önderi mücadelesiz kalmak için değil, mücadelesiz kalmamak için mücadele yol ve yöntemlerini zengin kullanmakta, yeni ve zamanında taktik adımlarla kendini, örgütünü ve halkını mücadelesiz bırakmamaktadır.
Bunun en somut örneği 1999 yılındaki uluslararası komplodan sonra Önder Apo’nun ortaya koyduğu tutumdur. Önder Apo 1999 yılında tek taraflı ateşkes çağrısı yaparak gerilla güçlerini sınır dışına çıkartmıştır. Birçok çevre bunu mücadeleyi bırakma olarak değerlendirmiştir. Halbuki Önder Apo hareketi mücadelesiz bırakmamak, yeniden mücadeleye hazırlamak istemiştir. Yine 2003 yılında Özgür İnsan Savunması ile Önder Apo eski paradigma ve teorik yaklaşımlarla artık sisteme karşı mücadele verilemeyeceğini görmüş, yeni paradigma ve teorik çözümlemelerle Özgürlük Hareketi’ni daha etkili mücadele eder hale getirmek istemiştir. Ancak tasfiyecelik, Önderliğin yeni paradigmasını mücadelesizlik, mücadeleyi bırakma, bu temelde de PKK’nin örgütsel çizgisini gevşetme, liberalize olmuş bir örgüt haline getirme olarak ele almıştır. Bu nedenle mücadelesizliği ve örgütü dağıtmayı dayatmıştır. Ancak Önder Apo yeni paradigmayı sistem dışına çıkmak ve daha etkili mücadele etmek için geliştirdiğini ortaya koyarak 1 Haziran hamlesiyle yeni bir mücadele dönemi başlatmıştır. Bu paradigma ve yeni mücadele dönemi Kürt Özgürlük Hareketi’ni etkisiz kalmaktan kurtarmış ve daha güçlü hale getirmiştir.
Bu çerçevede Önder Apo da hiçbir zaman özgür ve demokratik yaşam mücadelesini bırakma ve mücadelede gevşeme zihniyet ve pratiğine sahip olmamıştır. Dolayısıyla Önderliğin çabalarını ve adımlarını mücadelesizlik, mücadeleyi durdurma ya da geriye çekmek olarak görenler Önder Apo’yu anlamayanlar ve tarihsel yanılgı içinde olanlardır. Önder Apo, özgürlük tutkusu yüksek olan bir mücadele insanıdır. Yaşam ve mücadele felsefesinde mücadelesizlik yoktur. Hele hele Kürtler ve Ortadoğu halkları için mücadelesizlik ölüm demektir.
Bu çağrı AKP’ye adım atmayı dayatıyor
Önder Apo’nun son siyasal hamlesi de bu çerçevede anlaşılmalıdır. Zaten daha şimdiden siyasal sonuçlarını vermiştir. AKP hükümeti İç Güvenlik Paketi’yle daha da otoriterleşmek isterken, Önder Apo karşı bir hamle yaparak demokratikleşmeyi gündemleştirmiş ve daha baştan İç Güvenlik Yasası’nı tartışmalı hale getirmiş ve batıl kılmıştır. Şu anda Türkiye’nin gündemi demokratikleşmedir. Demokratikleşme gündemi tüm Türkiye toplumunun önüne konulmuştur. Bu nedenle AKP hükümeti ve Erdoğan bu hamleyle amiyane deyimle ofsayta düşmüşlerdir. Bu hamleyle birlikte AKP hükümeti ve Erdoğan’ın yüzü daha somut ve net teşhir olacaktır.
Önder Apo’nun gerillanın Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleyi bırakma kararının alınacağı kongrenin toplanmasını bir niyet beyanı olarak ortaya koymasıyla birlikte, AKP’ye adım at çağrısı gelişecektir, gelişmektedir. Zaten şimdiden AKP’ye atması gereken adımlar hatırlatılmaktadır. Böyle tarihi bir adım çağrısı yaparak toplumda ve demokratik kamuoyunda AKP’ye adım at baskıyı yaratmış ve bu yönlü mücadelenin önünü açmıştır. Böyle büyük bir adım karşılıksız atılmayacağına göre, AKP’den adım beklenecektir. Bu çağrı karşısında AKP hükümeti “adım atmam” ya da 2013 yılında Bülent Arınç’ın dediği gibi “Cehenneme kadar yolları var” diyemeyecektir. Önder Apo bu çağrıyı AKP’ye adım attırma algısını toplumda oluşturmak için yapmıştır. AKP, silahlı mücadeleyi bıraktırma algısı yaratmak isterken, Önder Apo, AKP’den köklü adımlar atma beklentisi yaratma algısını oluşturmuştur. Bu açıdan bu hamle tarihsel rol oynayacaktır. AKP adım atmasa, çözümsüzlükte diretse bile 28 Şubat’tan önceki eşik aşılmış, yeni bir dönem başlamıştır. Kürt halkı ve demokrasi güçleri mücadelesiyle bu hamleyi sonuca götürecektir.
Bu çağrı bir niyet beyanıdır. Bu niyet beyanıyla demokratik çözüm mücadelesi daha fazla güçlendirilmiştir. Kürt özgürlük mücadelesinin Türkiye’yi demokratikleştirme ve Kürt sorununu çözme mücadelesi yeni bir aşamaya vardırılmıştır. Eğer bu birikim ve zemin örgütlü ve sağlam duruşla değerlendirilir ve mücadele çok yönlü sürdürülürse mutlaka kırk yıllık mücadele ve ödenen ağır bedeller özgür ve demokratik yaşamla taçlanacaktır.
Şimdiden on başlık tartışılıyor. Çünkü sadece Kürt sorununun çözümü değil, Türkiye’nin tüm temel sorunları bu başlıklar temelinde çözülecektir. AKP ya bu başlıklarda müzakereye oturup sorunun çözümü için adım atacaktır ya da halklar mücadele ederek bu on başlık temelinde Türkiye’yi demokratikleştirip Kürt sorununu çözeceklerdir.