Artık beni anlayacağını düşünüyorum. 16 yaşındasın. Bunca yıl bekledim bunları sana anlatmayı, koca 16 yıl bekledim. Doğru bir zamanı bulup iki kadın olarak dertleşmeyi… 14 yaşında regl olmuştum. Nasıl utanmıştım ve korkmuştum… Ya kızlık zarı denilen şeyse, ne yaparım. Anneme koşmuştum hemen, bu ne demiştim, korkma demişti. Bize regl olmayı anlatmadan önce kızlık zarı denilen […]
Artık beni anlayacağını düşünüyorum. 16 yaşındasın. Bunca yıl bekledim bunları sana anlatmayı, koca 16 yıl bekledim.
Doğru bir zamanı bulup iki kadın olarak dertleşmeyi…
14 yaşında regl olmuştum. Nasıl utanmıştım ve korkmuştum… Ya kızlık zarı denilen şeyse, ne yaparım. Anneme koşmuştum hemen, bu ne demiştim, korkma demişti. Bize regl olmayı anlatmadan önce kızlık zarı denilen şeyi korumayı öğretmişlerdi. Karşı cins tehlikeydi bizim için. Annem erkeklerin nefesi nefesine gelirse hamile kalırsın derdi… Ben evlenene kadar hamile olduğumu düşünmüştüm.
14 yaşındaki çocuklar oyun oynarken, okurken ben nasıl kendimi korurum diye düşünüyordum. Erkek çocukları sünnet olurken, düğünler, eğlenceler davullar, zurnalar, keyifler… Benim regl olmam utandırmıştı beni. Düşünsene Berfin seninle bunları konuşmak için 16 yıl bekledim. Ama annem ve babam bir gün oturup hayatım boyunca unutamayacağım ağır bir hayat armağan etmişlerdi bana.
Gelin olmuştum…
Hatta gelinlik olmamıştı, terziye götürüp küçültmüşlerdi. Bunları sana yazarken yüreğimin sızısını tarif edemem. Ne kaleme dökülür ne de kağıda… Hiç tanımadığım bir tende bulmuştum tenimi… Başta oyun sanmıştım, ama değildi. Çıplak bir gerçeği kucağıma vermişti en güvendiklerim, işte o an büyümüştüm. Oysa ben annemin eteğinde, babamın gölgesinde olmalıydım. Onlarda bırakmışlardı beni, bu koca dünyada tek başımaydım. İlk adaletsizliği çocuk yaşımda tenime düşen yabancı tende hissetmiştim. O gün annem ve babamla bağlarımı kesmiştim. Artık pembe düşler görmüyordum. Kabuslar aldı uykumu…
Ben gülüşlerimi çocukluğuma armağan etmiştim artık…
Kadınlara daha doğmadan önce bir kader çizmiş bu düzen… Yani en çok üreten kadın, en çok ölende kadındı yine. Kadına sunulan her olumsuzluğa karşı susmayı öğretmişlerdi. Pes etmemiştim. Hayat borçluydu bana, bu toplum, bu bozuk düzenin içinde olan herkes bir parça borçluydu bana. Bir yerden başlamalıydım hayatımı sorgulamaya…
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ydü. Çok gitmek istemiştim. Babam koca bir daire çizdi önüme, “Dışarı çıkarsan bitersin!” Durakladım. Üstümde yılların baskısı ve bastırılmışlığı, korktum. Babam geldi aklıma… İlk korkuyu babamdan almıştım. Sonra senin babandan… Beş dakika düşündüm. O an hızlı bir şekilde bana çizilen dairenin dışına çıktım. Sonu ölüm olsa bile çıkmıştım evden. Beni hızla dışarı çıkartan belki de ağır bedeller ödememdi. Sanki beynim, bedenim bir bütün olup başkaldırmıştı. Horlanmaya, utanmaya, ikinci sınıf olmaya, ölmeye, acıya yer kalmamıştı yüreğimde. O gün hayatımın dönüş noktası olmuştu. Ben değişmiştim. Bir yerden başlamalıydım, kendim ve sizin için…
Anladım ki kadın olmak zor bir iş ama güzel. Birçok şeyi kırdım. Zor da olsa aşmaya çalışıyorum. Bu yaşadıklarım bana çok şey öğretti. Direnmeyi, başkaldırmayı, susmamayı… Keşke sadece eşlerimiz tarafından ezilip büzülsek. Bir de bunun dışarısı var. Evden dışarı çıktığında başlar; yolda yürürken dikkatli olmalıyız, hiçbir yerimizin oynamaması lazım. Ee odun değiliz ya! Buna benzer birçok örnek var. Kadının o koca emeğini daracık bir yere sığdırmışlardı. Kadın doğurmalı, evi temizlemeli, erkeğini tatmin etmeli… Bazen kendimi kurulmuş bir saat gibi hissediyorum.
Özgecan öldüğünde günlerce kendime gelemedim. Seni nasıl korurum diye günlerce düşündüm. Ne yapsam koruyabilirim seni, sen her sabah okula gideceksin. Hadi diyelim ben de seninle geldim. O da çözüm değil ki, her an her saniye yanında olamam. Çünkü tek kişi üzerinde yoğunlaşamayız. Tek çözüm bu düzenin ve toplumun kadına bakış açısını değiştirmesi. Bunun için de biz kadınlara büyük görevler düşüyor. Erkeğin işine gelmiyor, düzenin, devletin… Biliyorlar ki kadın değişip özgürleşirse, başkaldırır ve taşlar yerinden oynar, toplum özgürleşir. Yani Berfom ben buna ticaret diyorum. Bak baban da bu toplumun bir parçası. Yıllarca bunlarla beslenmiş ve egemenliğini dibine kadar kullanmış. İzin versem hala kullanmaya hazır. Sana nasıl bir gelecek bırakacağım bilmiyorum ama bana bırakılan dünyanın bir adım ötesindeyim. Bana göre çok şanslısın ve birçok şeyi yapabilirsin kendin ve geleceğin için.
Ahh berfinim ahh benim canım, ciğerim…
Yüreğimin en güzel sesi, isterdim ki sana umut yüklü bir gelecek bırakayım. Ama görüyorum ki sen de mücadele edeceksin. En kötüsü kısırlaşan bir toplumla karşılaşacaksın. Yani kadınsan mücadele yollarını arayacaksın. Belki merak etmişsindir annem ve babamdan nefret ettim mi diye: Evet ettim. Kendi içimde onları hiç affetmedim. Aslında şimdi onları da anlıyorum. Onlara da bu öğretilmişti. Keşke bilselerdi neler yaşadığımı, en kötüsü de bunu hala bilmiyorlar.
Cehaletin üstüme giydirdiği o kara elbiseleri tek tek çıkarıyorum artık. Öfkemi kusuyorum sokaklara. Her başkaldırdığımda kendimi buluyorum.
Şunu unutmaki Berfom, özgürleşen kadın güzelleşen kadındır.
* İzmir-Çiğili Sevda Berşe