Sokaklar ve meydanlar rengarenk giysili kadınlarla dolu. Her yaştan ve her renkten kadın var. Kimi slogan atıyor, kimi dilan tutuyor. Özellikle Kürt kentlerinde binlerce ve hatta on binlerce kadın meydanları dolduruyor. Her türlü zulme ve acıya rağmen, kadınlar yine de sevinç ve coşkuyla özgür yaşam arayışını sürdürüyor. 2015 yılının 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü […]
Sokaklar ve meydanlar rengarenk giysili kadınlarla dolu. Her yaştan ve her renkten kadın var. Kimi slogan atıyor, kimi dilan tutuyor. Özellikle Kürt kentlerinde binlerce ve hatta on binlerce kadın meydanları dolduruyor. Her türlü zulme ve acıya rağmen, kadınlar yine de sevinç ve coşkuyla özgür yaşam arayışını sürdürüyor. 2015 yılının 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü böyle kitlesel ve coşku içinde kutlanıyor. Her şey yeni bir devrimin, kadın özgürlük devriminin geldiğini ve yaşandığını gösteriyor. Özellikle Kürt kadınları açısından durum tamamen böyle. Kadın özgürlüğü Kürt coğrafyasından Ortadoğu’ya ve tüm dünyaya yayılıyor. Kadın özgürlüğüne dayalı yeni bir demokratik toplum yaşamı geliyor.
Sokakları ve meydanları dolduran kadınlar oldukça bilinçli ve örgütlü görünüyor. Kazandığı bilince ve örgütlülüğe dayalı olarak son derece kendine güvenli bir duruşu yaşıyor. Dünyanın dört bir yanında yaşanan kadına yönelik taciz, tecavüz ve katliamları protesto ediyor. Erkek egemen zihniyeti ve politik sistemi tümüyle reddediyor. Kadın kimliğine dayalı bir özgürlük ve eşitlik istiyor.
Kuşkusuz kadınları böyle sokağa döken ve öfkeyle eyleme yönelten gelişmeler var. Kadına yönelik şiddet şu veya bu ülkede değil, dünyanın her yanında yaşanıyor. Gün geçmiyor ki, her ülkede bir veya birkaç kadın hem de sözde en yakınları tarafından vahşice katledilmesin! Binlerce kadın tacize ve tecavüze maruz kalmasın!
Tabi bütün bu olayları her gün yüzlerce TV kanalından kadınlar izliyor. Kendi yaşadığının tekil bir durum olmadığını, her yerde kadınların yaşadığı genel bir durum olduğunu görüyor. İşte bu durumun kadında yarattığı ciddi bir bilinçlenme, öfke ve tepki var. Türkiye kadınındaki söz konusu bilinç, öfke ve tepkinin düzeyini Özgecan Aslan isimli üniversite öğrencisi genç kadının katledilmesi ardından gördük. Neredeyse her alanda bir öfke patlaması yaşandı. Günlerce sokağa çıkan kadınlar, mevcut sistemin özü olan taciz, tecavüz ve katliam kültürünü protesto etti. “Erkek vuruyor, devlet koruyor” diyerek yaşanan gerçek durumu ortaya koydu.
Kuşkusuz böyle bir öfke patlamasında yüzyılların yarattığı birikim temel rolü oynadı. Fakat Özgecan Aslan katliamının vahşi ve asla kabul edilemez yanı da çok ciddi bir etkendi. Okulundan evine gitmek isteyen tamamen masum bir kızın böyle katledilmesini hiç kuşkusuz insan vicdanı kabul edemezdi. Daha doğrusu eğer bir vicdan varsa işte burada kendini göstermeliydi.
Elbette Özgecan Aslan’ın katledilme biçimi vicdanları ayaklandıracak türdendi. Ancak 8 Mart öncesinde yaşanan bu büyük kadın tepkisini ortaya çıkartan sadece bu değildi. Türkiye’de kadınların böyle harekete geçmesini sağlayan en önemli etken, DAİŞ faşizmine karşı Rojava ve özellikle Kobanê direnişinin ulaştığı zaferdeki kadının öncü rolünün etkisiydi. Gerçekten de Kobanê direnişi ve zaferi Türkiye’de yeni bir demokratik devrim sürecini başlattı. Ve bu yeni demokratik devrim tamamen kadın özgürlüğüne dayalı olarak gelişen bir kadın devrimi niteliğindeydi. Neden? Çünkü Kobanê zaferinin kazanılmasında kadın direnişi, YPJ’nin kahraman savaşçılarının öncülüğü belirleyici düzeydeydi. Dolayısıyla Türkiye toplumunu etkileyen Kobanê direnişi ve zaferi, herkesten çok da kadını etkiledi ve harekete geçirdi.
İşte 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlamalarını bir kadın özgürlük devrimi haline getiren gerçeklik bu oldu. Kısaca genelde Kürt ve özelde de Rojava direnişinin etkisi her alanda kadınlara çok daha fazla yansıyor ve kadınları daha yoğun harekete geçiriyor. Dolayısıyla Kürt devrimi her alanda kadın devrimi halinde devam ediyor. Fakat burada şu gerçeği de iyi görmek ve doğru anlamak gerekiyor. Kürt direnişinin etkisiyle gelişen kadın hareketliliği sadece bazı kadın haklarının elde edilmesini öngörmüyor, tersine bunu her yönden aşarak tam bir toplumsal özgürlüğü ve farklılıklara dayalı eşitliği esas alıyor. Yani erkek egemen sistemin tümüyle aşılmasını ve bu temelde tam bir kadın özgürlük devriminin yaşanmasını hedefliyor. Çünkü Kürt Özgürlük Hareketi bu temelde gelişiyor. Yani Kürt sorununu çözüme götüren özgürlük mücadelesi böyle köklü bir kadın özgürlük devrimi temelinde yaşanıyor. Bu devrimin felsefik ve ideolojik boyutu kadar, toplumsal-siyasal ve askeri boyutları da var.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlük devrimine ilişkin kapsamlı felsefik, teorik ve ideolojik analizleri söz konusu. Bu analizler kendisini jineoloji (Kadın bilimi) olarak ortaya koymuş ve bütünleştirmiş bulunuyor. Bunun Kürt kadınında yarattığı çok ciddi bir bilinçlenmenin ve iradeleşmenin olduğu gözleniyor.
Tabi PKK Lideri’nin söz konusu yaklaşımları sadece teorik düzeyde kalmıyor. Zor ve acılı da olsa tümüyle pratiğe aktarılıyor, yani örgüte ve eyleme dönüşüyor. Bu temelde örgütlenmiş özgün kadın partileşmesi (PAJK) var. Bu parti öncülüğünde kadının toplumsal ve siyasal yaşama aktif ve örgütlü katılmasını sağlamayı hedefleyen KJK (Kürdistan Kadınlar Topluluğu) var. Bu temelde kadınlar ekonomik, sosyal ve siyasal yaşama örgütlü ve etkin olarak katılıyorlar.
Kuşkusuz bunların içinde en ilginç deneyim olan kadın gerillalaşmasıdır. Bazı parçalarda YJA-Star, bazılarında ise YPJ adıyla örgütlenen Kürt kadın gerillası, özellikle son Rojava ve Kobanê direnişlerinde gösterdiği etkin performansla tüm dünyayı derinden etkilemiş bulunuyor. Tabi söz konusu bu etki de en çok kadınlar üzerinde gerçekleşiyor. Öyle ki, başta Türkiye ve Ortadoğu olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki kadınlar Kürt gerillasını kendi savunması olarak görüp onlardan güç ve cesaret kazanıyorlar.
Şimdi en çok işte bu kadın gerilla deneyimi tartışılıyor. Bu deneyimin Kürt kadın devrimi üzerindeki etkisi kadar, Kürt özgürlük mücadelesinin yenilmez gücü üzerindeki etkisi de tartışılan ve anlaşılmaya çalışılan konu oluyor. Bu temelde her alandaki kadınlar, zorlu özgürlük mücadelesinde öz savunmanın yerini ve önemini tartışıyorlar. Başarılı bir özgürlük mücadelesi için her kadının kendini savunacak bir bilince ve eğitime sahip olmasını ve bununla birlikte kadın özsavunma birliklerinin her alanda kurulmasını gerekli görüyorlar.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü işte bu temelde ve yoğunluk içinde kutlanmış bulunuyor. Her alandaki kadın hareketlerine Kürt özgür kadın hareketi öncülük ediyor. Onların bayrağında da Sara, Zilan, Beritan, Berivan, Arîn gibi kahraman kadınların ismi ve resmi yer alıyor. Kürt kadınlarını bu kadar eğitip örgütleyen bu çizginin kadınları da tüm toplumları da kurtaracağı anlaşılıyor.
Bu temelde tüm kadınların 8 Mart özgürlük ve mücadele günlerini yürekten kutluyor, bu mücadelenin kahraman şehitlerini saygı ve minnetle anıyoruz!