Beklendiği gibi bu yıl da Newroz kutlamaları Diyarbakır’da doruğa ulaştı. Soğuğa ve yağışa rağmen, milyonlarla ifade edilebilecek bir kitle Amed Newroz Meydanı’nı doldurdu. On günü aşkın süredir Kürt kent ve kasabalarını dolduran on milyondan fazla insanın verdiği mesaj netti: Öcalan’a Özgürlük! Tabi Diyarbakır’daki tarihi Newroz kutlamasının finalini de PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın tarihi Newroz Mesajı […]
Beklendiği gibi bu yıl da Newroz kutlamaları Diyarbakır’da doruğa ulaştı. Soğuğa ve yağışa rağmen, milyonlarla ifade edilebilecek bir kitle Amed Newroz Meydanı’nı doldurdu. On günü aşkın süredir Kürt kent ve kasabalarını dolduran on milyondan fazla insanın verdiği mesaj netti: Öcalan’a Özgürlük!
Tabi Diyarbakır’daki tarihi Newroz kutlamasının finalini de PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın tarihi Newroz Mesajı oluşturdu. Zaten özel olarak bu mesajı dinlemek için gelen yüzbinlerce insan ile yüzlerce misafir vardı. Elbette geldiklerine de pişman olmadılar. Milyonlarca insanın “Bijî Serok Apo” haykırışları altında PKK Lideri’nin tarihi mesajını dinlediler.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın tarihi Newroz Mesajı’nı Kürtçe olarak Pervin Buldan okurken, Türkçe olarak da Sırrı Süreyya Önder okudu. PKK Lideri’nin mesajı meydanda dinleyenler arasında büyük bir coşku yarattığı gibi, dünya basınında da geniş bir yankı buldu.
Kuşkusuz PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Newroz Mesajı önümüzdeki günlerde tartışılmaya devam edecektir. Zaten Newroz Meydanı’nda okunur okunmaz böyle bir tartışma hemen başlamış durumdadır. Çünkü 2013 Newroz Mesajı’ndan sonra PKK Lideri’nin yaptığı en güçlü açıklamadır. Bu mesajla 28 Şubat Dolmabahçe açıklaması iyice güçlendirilmiştir.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Newroz Mesajı içerik olarak birçok yönden değerlendirilebilir. Çok güçlü bir barış ve demokratik çözüm çağrısı vardır. Hem Hükümete hem de PKK’ye dönük somut mesajlar verilmiştir. Türkiye’yi demokratikleştirecek ilkelerde birliğin yeni adımları getireceğini vurgulaması AKP Hükümeti açısından en önemli mesaj olmuştur.
Yani PKK Lideri barış ve demokratik çözümde ciddi ve isteklidir. Fakat bu konuda kalıcı adımların atılabilmesi için de Dolmabahçe’de ilan edilen on maddede mutabakatı gerekli görmektedir. Yani şartsız ve tek taraflı bir adımla bu sürecin yürümesini kimse beklememeli demek istemektedir.
Ama hükümetten gelecek olumlu mesajlar ve demokratikleşme ilkelerindeki mutabakatın karşılığı olarak da “Kırk yıldır sürdürülen şiddet ağırlıklı mücadelenin artık olduğu gibi devam ettirilemeyeceğini ve bunu gözden geçirmek için PKK’nin bir kongre düzenlemesi gerekeceğini” açıkça ifade etmektedir. Kısaca eğer atılabilirse karşılıklı demokratikleşme adımlarının sonuç alıcı olacağı net bir biçimde belirtilmektedir.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın tarihi Newroz Mesajı’nda kuşkusuz çok yeni bir belirleme yok. Fakat şimdiye kadar yapılan açıklamaların çok güçlü bir biçimde yeniden ifade edilmesi var. Peki bu neyi gösteriyor? Besbelli ki PKK Lideri’nin ve dolayısıyla Kürt tarafının barış ve demokratik çözümde son derece ciddi ve istekli olduğunu ortaya koyuyor. Bizce tarihi Newroz Mesajı’nın en önemli yanı bunlar oluyor.
Ciddiyet ve istek; kuşkusuz bunlar öyle basit ve önemsiz değerler değildir. Hele hele AKP’nin hem nalına ve hem mıhına vuran tutumu dikkate alınırsa, o zaman ciddiyet ve isteğin ne kadar önemli olduğu rahatlıkla görülür. Yine bu denli ön açıcılığa rağmen, aslında birinci muhatap olan demokratik güçlerin süreci sahiplenemeyen duruşları göz önüne getirilirse, PKK Lideri’nin bu kadar ciddi ve istekli bir biçimde barış ve demokratik çözümde ısrar etmesinin değeri daha iyi anlaşılır.
Ciddiyet aslında bütün tarihi sorunların çözümü için gereklidir. Kürt sorunu gibi bir benzeri daha olmayan bir sorun açısından ise çok daha fazla gereklidir. PKK Lideri’nin süreci çok ciddiye aldığı ve İmralı’da zor koşullarda yürüttüğü tüm çalışmaları büyük bir ciddiyet içinde sürdürdüğü açıktır. Kendisi sürece ciddi yaklaştığı için de, herkesten benzer bir ciddiyet istemektedir.
PKK Lideri’nin Newroz Mesajı, Kürt tarafının demokratik çözüm sürecine çok büyük bir ciddiyetle yaklaştığını açıkça ortaya koymaktadır. Aslında süreci devam ettiren ve yavaş da olsa geliştiren tutum da bu olmaktadır. Belli ki ciddiyetle birlikte istek de demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü açısından önemlidir. Çünkü istek olmazsa, taraflar istekle çaba harcamazsa Kürt sorunu gibi bir sorun çözülemez. Zaten çözüm yönünde destek neredeyse yok gibidir. İlgilenenlerin hemen hemen hepsi çözüme destek olmak yerine adeta köstek olmaktadır.
Böyle bir ortamda çözüm sürecinin ilerlemesi için ciddiyetle birlikte istek de büyük öneme sahiptir. Yaşam tecrübeleri göstermektedir ki, başarı için istek şarttır. İsteksiz girilen bir işin başarısı olmamaktadır. Bu nedenle bir işin başarısı açısından isteğin etkisini küçüksememek gerekir.
Kürt tarafının söz konusu ciddi ve istekli duruşuna karşılık çözüm sürecinde ilerleyememenin temel nedeni, AKP Hükümeti’nin de aynı zihniyet ve tutum içerisinde olamamasıdır. Yani AKP’nin gereken ciddiyeti ve istekliliği gösterememesidir. Herkese hile ve oyun peşinde koştuğu izlenimini vermesidir. Yani topluma ve aydınlara gereken güveni verememesidir.
Bunu da en çok Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan şahsında yaşıyoruz. 15 Mart günü “Kürt sorunu yoktur” diyerek AKP’yi ve Hükümeti oldukça zor durumda bıraktı. Şimdi de “İzleme Kurulu’ndan haberim yok ve doğru bulmuyorum” diyerek Hükümeti daha da zor bir duruma soktu. AKP’yi ciddi bir güvenilmezlik durumu içine koydu.
Şimdi herkes bu sözlerin anlamını tartışıyor. Çok zorlanmış olacak ki, AKP Hükümeti adına Bülent Arınç da “Hükümetin ülkeyi yönettiğini” söylemek zorunda kalıyor. Burada kuşkusuz bir Hükümet- Cumhurbaşkanlığı çelişkisinin varlığı ortaya çıkıyor. Elbette bu önemli, ancak bundan daha önemlisi Tayyip Erdoğan’ın çözüm sürecine yönelik AKP yaklaşımlarını şaibeli kılmasıdır.
Şimdi herkes şunu soruyor: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bir İzleme Kurulu’nun örgütlenmesine neden karşı çıkıyor? Adı üzerinde bir İzleme Kurulu’dur, yani konuşulanları ve yapılanları izleyerek ve bilerek şahitlik yapacaktır. Belli ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan birilerinin şahit olmasından korkmaktadır.
Peki ama neden? Doğru iş yapan birisi şahitlerden niçin korksun? Şahitten korkan birisi gizli iş yapıyor, hile peşinde koşuyor demektir. Şahidi de gerçek yüzü açığa çıkmasın diye istemez. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın süreç karşısındaki duruşu tamamen böyledir. Bu temelde de Ahmet Davutoğlu Hükümeti’ni ciddi bir şaibe içine sokmaktadır. Acaba her gün “çözüm sürecinden” söz eden AKP Hükümeti de hile ve gizli hesaplar mı peşindedir?
PKK Lideri Abdullah Öcalan, demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü konusundaki ciddi ve istekli tutumuyla Tayyip Erdoğan’ı ve Hükümeti adeta köşeye sıkıştırmış durumdadır. Bu tutumun demokratik siyasetin gelişimi üzerinde oldukça olumlu etkide bulunduğu gözlenmektedir. Genel hava böyledir ve Newroz kutlamaları bu durumu çok açık bir biçimde ortaya koymuştur. Eğer HDP ve tüm demokratik güçler bu olumlu havayı doğru değerlendirirse, o zaman 7 Haziran seçiminde demokratik siyasetin çok büyük bir başarı kazanacağı kesindir.