Rojava Özerk Kanton yönetimleri bir yaşını doldurmak üzere. Ancak bu bir yıl öyle kolay geçmedi. İlan edilmesinden hemen sonra özellikle de batılı ülkeler büyük bir şaşkınlık yaşadılar. Adeta “nereden çıktı bu” dercesine. Burada ortaya çıkan batı ülkeler sanki kendileri dışında hiçbir halk, ülke, ulus böyle bir şeyi yapamaz havası vardı. Batılı ülkelerin bu yaklaşımı bölge […]
Rojava Özerk Kanton yönetimleri bir yaşını doldurmak üzere. Ancak bu bir yıl öyle kolay geçmedi. İlan edilmesinden hemen sonra özellikle de batılı ülkeler büyük bir şaşkınlık yaşadılar. Adeta “nereden çıktı bu” dercesine. Burada ortaya çıkan batı ülkeler sanki kendileri dışında hiçbir halk, ülke, ulus böyle bir şeyi yapamaz havası vardı. Batılı ülkelerin bu yaklaşımı bölge halkları ile dünya insanlığının tarihini çaldıklarını gösteriyor. Zira kendilerinin uyguladıkları insanlığın mücadelesinin bir birikimi değil de adeta kendi kapitalist buluşları olduğunu gösteremeye çalışıyorlardı.
Oysa halkların bir arada, her halk, ulus, toplum, topluluğun kendi dili, kültürü, kimliği ile yaşaması insanlık mücadelesinin bir ürünüydü ve batılılar tarafından gasp edilmişti. O yüzden insanlığın beşiği olan bölgede Kürtlerin Rojava somutunda başlattıkları bu girişim onları şaşırttı. Ancak bir yandan şaşırırken öte yandan da bölgede ilan edilen ve geliştirilmek istenen bu sistem onların sistemini sarstığı için yaşamaması için yapılan tüm planlar içinde bir biçimde ya yer aldılar ya da izleyici kaldılar. O yüzden bölgede yaşanan sorunların tek çözüm yolu olan bu adım olmasına rağmen resmi olarak hiçbir ülke şu ana kadar kanton özerk yönetimlerini tanımadılar. Bunun temel nedeni ise sistemlerine karşı bir tehlike olarak gördükleri içindir. Yanı sıra böyle bir sistemin başarılı olması durumunda egemenliklerinin giderek ortadan kalkıyor olması böylece bölgedeki sömürücü politikalarına son verilmesinden dolayıdır.
Batılı güçler kanton özerk yönetimlerine karşı böyle bir karşıtlıkla birlikte acaba yaşar mı bekleyişi içinde olurken bölgedeki statüko ise kanton yönetimlerine karşı savaş içinde oldu. Zira bu sistemin gelişmesi on yıllar ve yüz yıllardan beri dışarıdan yabancı güçler tarafından ihraç edilen statükonun yerle bir edilmesiydi. O yüzden başta Türkiye olmak üzere İran, Suriye, ABD ve Batılı güçleri arkasına alarak adeta bölge için sömürgecilik valiliği rolünü oynayan yönetimler ilan edildiği günden itibaren Rojava Özerk Kanton yönetimlerine karşı savaş içinde oldular. Yürüttükleri savaş oldukça kirli, planlı ve paravan güçlerle yürütülen savaştı. Bunun için en fazla IŞİD kullanıldı. Ancak IŞİD ile birlikte Suriye’nin diğer bölgelerindeki özellikle de Kanton Özerk yönetim ve alanlarına yakın olan alanlarda bulunan diğer gruplar da kullanılmaya çalışıldı. Türkiye ve İran çok açık bir şekilde bu savaş ve saldırıların içinde yer aldılar. Türkiye IŞİD ile Kürt iradesini kırıp kanton özerk yönetimlerini ortadan kaldırmayı hedefledi. İran ise Suriye geneli için tek çözüm çaresi olan bu sistemin Suriye tarafından tanınarak böylelikle Suriye’de giderek derinleşen ve günde yüzlerce insanın yaşamına mal olan iç savaşın bitmesi önünde engel oldu. Zira görüşmelerden birinde Suriye Baas Rejimi Kanton Özerk Yönetimlerini tanımaya hazır olduğunu, bunun için İran ikna olursa ben tanırım gibisinden bir yaklaşım göstermişti. Türkiye Rojava Özerk Kanton yönetimlerine karşı çeteleri Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı çözüm sürecini hedefleyerek Rojava kanton özerk yönetimlerinin başına sürdü. Bununla bir yandan Kuzey’deki çözüm süreci hedeflenirken öte yandan da Müslüman Kardeşler örgütü üzerinden bölgede kendisine dayalı yeni bir hat ve blok yaratma amacıyla destekledi. Bu da aslında var olan statükosunu farklı bir mecraya taşımaktı. O yüzden Türkiye tüm planlarını Beşar Esad’ın gidişi üzerine kurdu. Çünkü bununla Müslüman Kardeşler üzerinden yeni bir hat oluşturacaktı. Oluşturacağı bir hatta Kürtlere yer yoktu. İran ise Suriye Baas rejimini savunmakla aslında bölgede kurulan ve Kürtlere, ezilenlere, halklara, kültürlere baskı ve sömürüden öte bir şey sunmayan eski statükoyu savunuyordu. Suriye Baas rejimi de İran’ın arkasına sığınarak var olan statükonun korunmasını istedi. Bu her üç ülkenin başını çektiği şiddetli bir savaşım sürdü yıl boyunca Rojava’da. Bu savaşım Rojava özerk kanton yönetimlerine yönelik saldırılardı. Kantonların yaşamaması için yürütülen planlardı. Ancak bütün kirli plan ve saldırılara rağmen bölgede bir ilk olan ve Rojava’da hayata geçirilen kanton özerk yönetimleri ile kantonlar şeklinde bir çözüm modeli korunarak savunuldu. Tüm saldırılara rağmen kendisini savunup kalıcılaştırabildi. Yıl boyunca gerçekleştirilen tüm saldırılar karşısında ayakta kalmayı başardı. Böylelikle yıl sonuna doğru giderken gerek uluslararası alanda gerekse bölgesel bazı güçler nezdinde fiilen de olsa bir olur buldu. Bununla bölge için çözümün ne olduğu böylelikle kanıtlanmış oldu. Çünkü tüm kirli plan, politika, oyun ve entrikalar ile paravan güçlerle en şiddetli saldırılara rağmen Rojava kanton özerk yönetimleri ayakta kaldı. Ve bir yılını doldurdu. Yeni yılda ise şu ana kadar ortaya çıkan verilere bakıldığında aslında birçok gücün bu çerçevede bir çözüm aramaya başladığı görülebiliyor. Bu konudaki gelişmeler önümüzdeki dönemde daha fazla hız kazanacak. Bu model aynı zamanda bölge genelinin modeli ve çözüm yöntemi olacak. Rojava deneyiminde bu kanıtlanmış oldu.