Fatsa Ünye bölgesini kapsayan alanda yapımı planlanan siyanürlü altın arama işletmesine karşı bölge halkını mücadelesi sürüyor. İstanbul’da yaşayan Fatsa ve Ünyeliler 9 Kasım’da Taksim’de yaptıkları basın açıklamasıyla kazanana kadar mücadeleye devam edeceklerini ilan etti
Fatsa Ünye bölgesini kapsayan alanda yapımı planlanan siyanürlü altın arama işletmesine karşı bölge halkını mücadelesi sürüyor. İstanbul’da yaşayan Fatsa ve Ünyeliler 9 Kasım’da Taksim’de yaptıkları basın açıklamasıyla kazanana kadar mücadeleye devam edeceklerini ilan etti
Tüm Ordu’yu etkileyecek olan, Fatsa ve Ünye’yi içine alan bölgede yapımı planlanan siyanürlü altın işletmesine karşı İstanbul’da yaşayan Fatsa ve Ünyeliler 9 Kasım’da Galatasaray Meydanı’ndaydı. Altın madenine karşı Fatsa’da kurulan ve 14. gününde olançadır direnişine yönelik baskıları duyurmak ve baskılar ne olursa olsun direnişe devam edeceklerini belirtmek üzere bir araya gelenler basın açıklaması yaptı.
Basın açıklamasına Nazım Hikmet’in “Yaşamaya Dair” şiiriyle başlayan Ordulular, şiirle Yırca’da zeytin ağaçları için direnen köylülere selam gönderdi. Fatsa Ünye Doğa Koruma Platformu’nun çağrısıyla düzenlenen ve siyanürle mücadele eden Sivas Bakırtepe Çevre Platformu, Bergama Köylüleri ve ekoloji mücadelesi veren Karadeniz İsyandadır Platformu ve Loç Vadisi Koruma Platformu destek verdi.
Altıntepe şirketine karşı verdikleri mücadeleyi anlatan köylüler, daha önceki örneklerden siyanürün zararlarını bildiklerini ifade etti. Madenin biran önce kapatılmasını isteyen Ordulular, “Fatsa ve Ünye halkı geçmişte nasıl ki karaborsacıya ve tefeciye karşı direndiyse bugün de doğasına, yer altı ve yerüstü varlıklarına göz diken sermayenin karşısında gerektiği gibi durmayı da bilir” dedi.
Basın açıklaması Ordulu sanatçısı Mehmet Gümüş’le birlikte söylenen Hekimoğlu türküsü ile son buldu.
Fatsa Ünye Doğa Koruma Platformu’nun okuduğu basın açıklamasının tam metni:
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
Tıpkı Soma’nın Yırca köylüleri gibi zeytin dikeceksin. Yaşamı ciddiye aldığın için. Yaşam ve doğa sevgisi ağır bastığından. Buradan Soma’nın Yırca köylülerinin Termik santrale karşı vermiş oldukları mücadeleyi selamlıyor ve onların yanında olduğumuzu ifade ediyoruz. Yırca köylüsü kazanacak…
İktidar son 12 yılda gerçekleştirdikleri icraatlarla ülkemizi bütünüyle sermayenin rant ve talanına açtı. İş yaşamının taşeronlaştırılması ve güvencesiz çalıştırmanın sonuçlarını hergün yaşanan iş cinayetleriyle görmekteyiz. Küçük köylülüğün tasfiyesini bir fiil yaşamaktayız. Köylünün üretimine konulan kota ve üretim yasakları, düşük taban fiyatı ve destekleme(me) politikalarıyla zaten borç batağında olan köylümüzün toprağını terk ederek göç etmesi isteniyor. Tarımsal üretim ve hayvancılık gün geçtikçe tekellerin denetimine giriyor.
Tüm bunlara ilave olarak doğamıza ve yaşam alanlarımıza göz diken sermaye çevreleri ormanımızı katletmekte, akarsularımıza el koymakta, bir parçası olduğumuz doğal yaşam alanlarımızda geri dönüşü olmayan tahribatlara sebep olmaktadır.
Ülkemizin her köşesinde olduğu gibi doğal güzellikleriyle bilinen Karadeniz bölgesine sermaye duble yollarıyla girerek rant ve talan projeleriyle halkı ve doğayı hiçe sayarak karına kar katmayı hedefliyor. Karadeniz’in doğal dengesini bozacak HES projelerini hayata geçirerek enerji bahanesiyle suyu tekellerine alıp derelerimizi nasıl kuruttuklarını yaşanan örneklerle görüyoruz. Termik ve nükleer santral projelerinden doğaya ve insana verdiği zararlardan ötürü gelişmiş ülkelerin vaz geçtiğini biliyoruz. Ancak emperyalizmin işbirlikçisi egemenler doğaya ve insana zararlı olduğunu bile bile bu projeleri ülkemizde ve özelde Karadeniz’de hayata geçirmek için her yola başvuruyorlar.
Sermayenin kar hırsı doymak bilmiyor. Suyumuzdan sonra şimdi de Karadeniz’in yer altı zenginliklerine göz dikiyorlar. Son olarak Fatsa’nın Yukarı Bahçeler Mahallesi Engiz Mevkii’nde yabancı ortaklı Altıntepe şirketi, altın madeni çıkarmak üzere çalışma başlatmış durumda. 1 yıl önce başlayan çalışma kapsamında şirket 100 dönümlük alanda bulunan binlerce ağacı kesmiştir. 900 ton civarı altın olduğu iddia edilen alanda açacakları kuyularda siyanürle altın ayrıştırılmaya başlanacağı ifade ediliyor.
Bizler siyanürün zararlarını çok iyi biliyoruz. Kütahya Gümüşköy’de, Uşak Eşme’de neler yaşandığını biliyoruz. Siyanür etkileri yok olmayan bir zehirdir. Siyanür yüksek konsantrasyona sahip olduğundan toprağa ve suya geçer ve yok olmaz. Ayrıca havadan, topraktan ve sudan meyve ve sebzelere geçerek insan vücuduna da alınır. Çok ciddi hastalıklara hatta ölümlere yol açar. Yer altı sularına derelere karışarak içtiğimiz suya yetiştirdiğimiz fındığa, hayvana nüfuz eder ve bizleri zehirler. Doğa ve canlı yaşamında geri dönüşü olmayan tahribatlara neden olur. Siyanürün etkisi çok uzun yıllar kullanıldığı alandan silinmez.
Bu tehlikeye karşı durmak için Fatsa Ünye Doğa Koruma Platformu ve yöre halkı olarak altın aranacak şantiyenin önünde defalarca eylemler yaptık. Doğamızın talan edilmesine, ağaçlarımızın kesilmesine ve siyanürle altın ayrıştırarak toprağımızın ve doğamızın zehirlenmesine karşı olduğumuzu dile getirdik. 6 Ekim’de tüm Karadeniz’den ve İstanbul’dan gelen biz doğal yaşam savunucularının katıldığı Siyanürle altın ayrıştırılmasına ve doğanın talanına karşı Fatsa’da büyük bir miting düzenledik. Bunun ardından Karadeniz’li doğa platformlarıyla birlikte 21-22 Ekim’de TBMM’ye Karadeniz’de sermayenin yol açtığı doğa katliamlarına dikkat çekmek için bilgilendirme ziyaretinde bulunduk ve orada konuyla ilgili bir basın açıklaması düzenledik. 25 Ekim’de Fatsa ve Ünye köylüleri olarak madenin bulunduğu saha önüne giderek bir basın açıklaması gerçekleştirdik. Ve direnişimizi madendeki faaliyetler durdurulana kadar nöbet tutarak sürdüreceğimizi ifade ettik ve madenin yanına çadırımızı kurduk. Jandarma eyleme katılan 60 köylüyü fişleyip karakola ifadeye çağırdı. Sonrasında 29 Ekim’de çadırın bulunduğu bölgeye gelerek çadırı kaldırma tehdidinde bulundu. Sermaye ve devletin kolluk güçleri eşliğinde direnen biz-doğal yaşam savunucularının gözü korkutulmak isteniyor. Bizler baskılara karşı yılmayacak doğamıza, ormanımıza, suyumuza sahip çıkmak için direnişimizi sürdüreceğiz.
Sit alanı olan ve korunması gereken bölgenin Sit alanı vasfından çıkarılması için Altıntepe şirketi dava açmıştır. Bizler de bu doğa katliamının sona ermesi için dava açtık. Yargı yollarının sonuçsuz kaldığını birçok örnekte gördük. Bu nedenle fiili ve meşru varlığımızla canımıza, suyumuza, ormanımıza, doğamıza kastedenlerin karşısında nasıl durulması gerekiyorsa öyle duracağız. Fatsa ve Ünye halkı geçmişte nasıl ki karaborsacıya ve tefeciye karşı direndiyse bugün de doğasına, yer altı ve yerüstü varlıklarına göz diken sermayenin karşısında gerektiği gibi durmayı da bilir.
Fatsa Ünye Doğa Koruma Platformu olarak 14. Gününe giren çadır direnişimizi selamlıyoruz. Direniş çadırında yaşam hakkını savunan dostlarımızın üzerindeki baskı ve sindirme politikalarının sonuçsuz kalacağını biliyoruz.
Fatsa ve Ünye’de siyanürlü altın işletmesine karşı çıktığımızı haykırıyoruz. Siyanürle işletilmesi düşünülen altın madenin bir an önce durdurulmasını ve kapatılmasını istiyoruz.
Sendika.Org