Kobanê destanı bir ayını geride bıraktı. Direniş destanı sürdükçe, etkileri de artmakta ve yeni anlamlar bulmakta. Bu direnişin sadece Kobanê için değil, faşizme, barbarlığa karşı insanlığın direnişi ve destanı olduğunu daha önce yazmıştım. Hem bölgede yarattığı etki hem dünyadaki yansımalarına bakıldığında, dünyada Kobanê destanının bir insanlık direnişi olduğunu kabul etmektedir. Bunun yanında, Kobanê üzerinden de […]
Kobanê destanı bir ayını geride bıraktı. Direniş destanı sürdükçe, etkileri de artmakta ve yeni anlamlar bulmakta. Bu direnişin sadece Kobanê için değil, faşizme, barbarlığa karşı insanlığın direnişi ve destanı olduğunu daha önce yazmıştım. Hem bölgede yarattığı etki hem dünyadaki yansımalarına bakıldığında, dünyada Kobanê destanının bir insanlık direnişi olduğunu kabul etmektedir. Bunun yanında, Kobanê üzerinden de ciddi bir siyasi pazarlıklar ve bir taşla iki kuş vurma girişimleri olduğu da görülmektedir.
Bunu biraz detaylandıralım.
Kobanê saldırılarının başladığı ilk günlerde Kobanê düştü düşüyor diye sevinç çığlıkları atanlar, (bunlar içinde bazı Kürt görünümlülerde vardı)Kobanê’nin düşmeyeceğini anlayınca ciddi ciddi çark ettiklerini görüyoruz ki, bu da sevindirici bir durum.
Kuzey Kürdistan halkının Kobanê şahsında Kürtlerin ulusal kazanımlarına canı pahasına sahip çıkması, diğer parçalar üzerinde de ciddi etki yarattı. Güney Kürdistan, özellikle Süleymaniye merkezli siyasi yaklaşım Kobanê ve Rojavaya ciddi destek oldu. Doğu Kürdistan halkının yaptığı destek eylemleri ise çok ayrı bir anlam ifade ediyor ki, bugün birçok Doğu Kürdistanlı genç Rojava’da savaşıyor. Bu açıdan Kobanê’nin destansı direnişi Kürtleri ortak bir noktada birleştirmiş durumdadır. Bu da Kürtler açısından sevindirici bir gelişme.
Kobanê’nin destansı direnişi, Kürt siyasetinde ciddi bir toparlanma yarattı. Kuzey Kürdistan’da halkın tepkilerine, AKP devletinin şiddetle karşılık vermesi üzerine, Güney Kürdistanlı partilerin ve en son Güney Kürdistan parlamentosunun Türkiye’yi kınayan açıklaması Kürtler açısından önemli bir tutumdur. Güney Kürdistan merkezli siyasetin ilk defa bu kadar açık bir tutum içinde olduğu görülüyor.
Güney Kürdistan merkezli Rojava partileriyle, Rojavalı partiler (Kanton yönetimleriye) arasında yeniden diyalogun başlaması çok önemli bir gelişmedir. Bu diyalog, Kobanê’deki DAIŞ saldırılarının sonuçları üzerindenGüney Kürdistan merkezli partilerin kendimiz için nasıl bir kazanıma dönüştürürüm gibi bir yaklaşım olursa, büyük bir yanılgı içine girerler. Umarım Güney Kürdistan merkezli Rojava partileri geçmişte yaptıkları hatalardan dersler çıkarmışlardır.
Bölge devletlerin ve uluslar arası güçlerin politikalarında da Kobanê merkezli yeni yaklaşımlar görmek mümkün. Bunlardan en önemlisi ABD’nin, Suriye merkezli politikasında yeni bir yaklaşım içinde olduğu görülüyor. ABD, Kürtlerle daha yakın ilişki içinde hareket etmekte ve Kobanê’de DAIŞ’a karşı ortak bir savaş yürütmektedir. Bu durum bölge dengelerini de sarsmaktadır. Özellikte Kürt karşıtlığıyla bilinen Türk devletinin var olan politikalarını önemli oranda boşa çıkarmış görünmektedir.
Türkiye baştan beri Suriye’de, Kürtlerin hak sahibi olmaması için ciddi bir çaba içinde olduğu artık herkes tarafından bilinmektedir. AKP devletinin Suriye politikası iki eksen üzerinde yürümüştü. Bunlardan bir tanesi Esad rejimini yıkmak, ikincisi Kürtlerin hak elde etmemesiydi. 4 yıldır bu siyasetin bir başarı elde edemedi. Ama AKP devleti her zaman yeni gruplarla denemeye devam ediyor. Önceleri Ehrar El Şam, Liwa Tevhid gibi grupları Kürtlere saldırıda kullanıldı, daha sonra El Kaideli Cephet El Nusra ve DAIŞ gibi gruplar bunun için devreye soktu.
El Nusra ve DAIŞ’ın AKP’nin eliyle büyütülen cani örgütler olduğunu herkes kabul ediyor. Şunu açık söylemek lazım AKP devletinin destekliyorum diye itiraf ettiği Ehrar El Şam, Cephet El Nusra gibi örgütlerin DAIŞ’a silah aktarımı için kullanmaktadır. Bu örgütler alan paylaşımları üzerinden çatışmalar yaşasalar da, bu gerçeği değiştirmemektedir.
En önemli konu ise, benim açımdan DAIŞ’ın son dönemde hem Güney Kürdistan hem Rojava üzerine bu kadar canice saldırılmasında AKP’nin, Kürt karşıtlığı politikalarının etkili ve belirleyici olduğudur. Sanırım Güney Kürdistanlı güçlerde bunu yavaş yavaş anlamaya başladılar.
Kısaca;
Kobanê’nın destansı direnişi Kürtleri ortaklaşmaya ve birlikte hareket etmeye zorluyor. Güney Kürdistan’daki görüşmelerde bunu gösteriyor.
Umarım Güney Kürdistan merkezli Rojavalı partiler, Kobanê üzerinden çıkar devşirme yerine, ciddi bir özeleştiri içinde olurlar.
Kürtler ne Esad rejimi ne de Suriye muhalefetinin yedeğine düşmek zorunda değildir ve en etkili muhalif güç olarak duruşunu sürdürmelidir.
Kürtler, Suriye ekseninde kendi çıkarları doğrultusunda bütün güçlerle ilişki içinde hareket edebilir ve bu en doğal haklarıdır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.