Dipten gelen dalgayı kestirmek için kahin olmaya gerek yoktu. Biraz sosyolojiyi bilen, sağduyu sahibi olan herkes Kobanê’deki savaşın sadece orayla sınırlı kalmayacağını bilir. Ama gel gör ki hükümet ve devlet yetkileri, bununla ilgili yapılan bütün çağrılara kulak tıkadı. Rojava’yla alakalı o merhametsiz politikasından vazgeçmiş değil. Cumhurbaşkanı, Başbakan, başbakan yardımcıları ve bakanların verdikleri beyanatlar insanlarda kırılmaların […]
Dipten gelen dalgayı kestirmek için kahin olmaya gerek yoktu. Biraz sosyolojiyi bilen, sağduyu sahibi olan herkes Kobanê’deki savaşın sadece orayla sınırlı kalmayacağını bilir. Ama gel gör ki hükümet ve devlet yetkileri, bununla ilgili yapılan bütün çağrılara kulak tıkadı. Rojava’yla alakalı o merhametsiz politikasından vazgeçmiş değil.
Cumhurbaşkanı, Başbakan, başbakan yardımcıları ve bakanların verdikleri beyanatlar insanlarda kırılmaların yaşanmasına yol açtı. Kimi azarlayıcı ve alaycı söylemlerle sadece Kürt halkını değil vicdan sahibi olan herkesi rencide ettiler.
Örneğin “Biz Kobanê’den gelenlere kucak açmışız, ama onlar Araplar, Türkmenler katledilirken kıllarını oynatmadılar, Esed rejimiyle ilişkilerini sürdürdüler. Onları defalarca uyardık, fakat dediklerimize kulak asmadılar. Biz terörün her türlüsüne karşıyız. Bizim için IŞİD neyse PKK de odur” söyleyip duruyorlar.
Belki dikkatinizi de çekmiştir, Kobanê’ye ısrarla Aynel Arap demeyi ihmal etmiyorlar. İsim konusundaki ısrarın ise ne anlama geldiği, bunun hangi siyasete tekabül ettiği de çok açık.
Kürt Özgürlük Hareketi, çözüm süreci ile Kobanê birbiriyle çok ilgili, o yüzden Türkiye Kobanê’yle ilgili sürdürdüğü politikasından vazgeçmeli derken, hükümet ve devlet yetkilileri tutumlarını değiştirmediler. Kullandıkları dille, üslupla, üstenci bakışla Kürt halkını daha da gerdiler. Moda deyimle, DAİŞ’le ilgili dünya kamuoyunda Türkiye hakkında oluşan “algı”yı bertaraf edeceklerine, beyanatlarıyla ona tuz biber ektiler.
Barbar, vahşi taşeron DAİŞ çeteleri Kobanê’ye var gücüyle saldırmışken, insanları katlederken, Rojava’daki kanton yönetimlerini tehdit ederken, insanların hiçbir şey yokmuş gibi davranması, işine gücüne bakması elbette beklenemezdi. Pirsûs’a, Kobanê’ye destek olmak, insanlarına ve kazanımlarına sahip çıkmaya gidenlere gaz bombalarıyla, tazyikli suyla, copla yapılan saldırıları, estirilen terörü halk televizyonlarda anı anına gördü ve yaşadı.
En azında bu son bir iki haftada, gittiğim her evde gördüğüm şu. Herkes pürdikkat kesilmiş televizyonları seyrediyordu. Kobanê’de olan bitene kilitlenmiş, orada gelecek hayırlı bir haberi bekliyordu. Dolaysıyla savaş sadece Kobanê’de yaşanmıyor, her Kürdün evinde yaşıyor.
Devletin bir yandan çözüm sürecinden bahsetmesi diğer yandan da PYD’ye “PKK terör örgütünün Suriye uzantısı” demesi ve PKK ile IŞİD’i de aynı kefeye koyması, Kürt meselesi konusundaki samimiyetinin ne olduğunu insanlar görüyor.
Kimileri yapay sınırlarla ayrılmış Kürtler arasındaki duygudaşlıktan bahsediyor, oysa bu ondan da öte bir şey. Bir halk hudutlarla parçalanmışsa da kendi ortak kader ve geleceklerine yapılan bütün müdahalelerin farkında. Kimin kendi özgürlüklerine, geleceklerine kastettiğini deneyimleriyle görüyor. Dönen dolaplardan bihaber değil Kürt halkı. Öfke patlaması, tepki işte bu Kürt karşıtı politika ve uygulamalaradır. Sadece bütün Kürdistan’da değil, dünyanın her yanında serhildanda olan Kürtler, bu durumun açık bir kanıtı. Onun için OHAL ve sıkıyönetim yöntemleri, sokağa çıkma yasakları geçmişte de çare olmadı.
Son günlerde gelişen olayların, Kobanê ateşinin yakıp kavurduğu yerlerin, yaşanan ölümlerin müsebbibi AKP hükümetinin o uğursuz politikalarıdır. Kimseyi dinlemeyen, eleştirileri dikkate almayan, yapılan bütün uyarıları şantaj ve tehdit olarak algılayan basiretsiz yetkililerdir.
Kobanê ateşi hepimizi daha fazla yakmadan aklıselimi devreye sokmak elzem bir hal almıştır. Süreç daha fazla enfeksiyon kapmadan, provokasyonlara mahal vermemek için herkese kaybettiren o devlet aklının derhal terk edilmesi gerekiyor. İç-dış, Kürt ayrımı yapmadan, onun yerine demokratik ve adil olan aklı ikame etmek ise en doğru olanı.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.