“Hukuk herkese lazımdır” denir. Bununla hukuk önünde herkesin eşit olması gerektiği kastedilir. Ne olursan ol. İster bakan ister başbakan.. İster sıradan bir yurttaş ister “cumhur”un “başı”! Hiç fark etmemelidir. Hukuk önünde eşitlik, o elinde kılıçla kadın olarak tasvir edilen hukuka, “körlük”ü ya da “gözü bağlılık”ı dolayısıyla yapılan güzellemedir.Hukuk önünde eşitlik burjuva demokrasisinin özüdür. Zengin burjuvayla […]
“Hukuk herkese lazımdır” denir. Bununla hukuk önünde herkesin eşit olması gerektiği kastedilir. Ne olursan ol. İster bakan ister başbakan.. İster sıradan bir yurttaş ister “cumhur”un “başı”! Hiç fark etmemelidir. Hukuk önünde eşitlik, o elinde kılıçla kadın olarak tasvir edilen hukuka, “körlük”ü ya da “gözü bağlılık”ı dolayısıyla yapılan güzellemedir.
Hukuk önünde eşitlik burjuva demokrasisinin özüdür. Zengin burjuvayla mülksüz işçi arasında gerçek eşitliğe kimse inanmaz. Ama bari hukuk önünde eşit olunsun denmiştir. Zengin ya da yoksul, hiç olmazsa yasalar herkese eşit uygulansın da az çok inandırıcılık sağlanabilsin istenmiştir.
Örnek mi? Kürt ya da Türklüğün fark etmeyecek, Kürt’ün kimliği nedeniyle aşağılanmayacak olması hukuk önünde eşitliktir. Hak eşitliğidir. Demokratizmdir. Bu nedenle ister sosyal demokratlık ister sosyalistlik iddia etsin “Kürtle Türk eşittir dedirtmem” diyenler ne hukuk önünde eşitlikten ne hukuktan ne de demokrasiden söz edebilirler. Peki, “afedersin Ermeni” ya da “Aleviymiş” diyerek Müslümanlık ve Sünniliğin üstünlüğü iddiasında olanlar? Onlar “hukuk” dediklerinde inanılabilir mi?
Yeni başbakanla cumhurbaşkanı örneğin, “hukuk” diyorlar! Hukukları var da hakları var mı?
Herkesin hukuku kendine göre! Her şeyin bir izahı var yani. Örnek: Anayasa Mahkemesi Başkanı “belge” diyor. Yargıtay Başkanı’na da saydıran cumhurun başı, “Türkiye’de elde bilgi-belge olmadan ne yapacaksınız diyenler var. Ülkenin başbakanı bakanları dinleniyor. Bundan daha büyük belge olur mu?” deyip yanıtlıyor.
Dinlenmiş ve yasa dışıymış. “Darbe” deniyor, ardından dinleyici polislere dalga dalga operasyonlar geliyor. “Haklarıdır, kendi polisleri, severler de döverler de” denebilir mi? “Paralel polisler” diyorlar, onların değilmiş! Ama polis “paralel” diye, kim dinleyemez diyebilir? Dinlemek polisin işi değil mi? Mesleği adamın! Dinleyecek, işkence yapacak, fezleke yazacak falan. Bir de gaz sıkacak, vuracak! Onun için para alıyor!
“Dinlerse darbe olur” deniyor. Başbakanın dinlenmesi hukuki değil, yasa-dışı deniyor. Her yerde üstünden atlanıyor da burada mı “hukuk”?
Hukuk mu? Peki, öyleyse 4 bakan neden istifa etti? Madem 17 ve 25 Aralık operasyonları hukuka aykırı, dinlemeler yasa dışıydı bakanlar neden gitti de, dönemin başbakanı kaldı? Hani hukuk önünde eşitlik? Bırakın Türkle Kürdün eşitsizliğini bakanla başbakan bile eşit değiller!
Ve asıl sorun: Yasal ya da değil. Hani cumhurun başı “ihbar imzasız da olsa incelemeye al, varsa bir şey değerlendirirsin” diyor ya, tıpkı öyle. Dinlemeler hele bir incelemeye alınsın. Montaj mı dublaj mı görelim. Bir anormallik yoksa sorun yok. Varsa; Yüce Divan’a çıkarırsınız, olur biter!
Ama, hayır, varsa yoksa “yasa dışı dinleme” ve “darbe”! Yasa dışı masa dışı.. Darbe marbe.. Biz cumhurun başına güvenmek istiyoruz, bu hakkımız değil mi? Üstüne zerre kadar çamur sıçramamış olmalı! Çamur atılmışsa bile incelenip temizliği kanıtlanmalı!
“Hodri meydan” demeli Erdoğan! “Boşverin hukuka uyuyor mu uymuyor mu, ben kendimden eminim, haydi inceleyip araştırın” demeli!
Ama ne yapılıyor 17’sinden sonra 25 Aralık’ın da üstü örtülüyor. Soruşturma gereksizmiş! Peki kamyonlar? Adam, “eksiğimiz para kamyonlarını yakalayamamak” diyor!
Sadece kapatılsa neyse! Kimse yeniden açamasın diye hakim ve savcılar elden geçiriliyor. Sürgün değil sadece. Bir de HSYK seçimleri var. Siyasal hukuk örneği veriliyor: Hükümet seçime “Yargıda Birlik Platformu” adıyla girerken sanki bağımsızlıktan eser bırakmış gibi, yeni başbakan “yargı içindeki gruplar yargı bağımsızlığına engel oluşturuyor” diyor!
Tam tiyatro!