Hangi kıtada olduğu, yüzölçümünün, nüfusunun ne olduğu ne hikmetse bilinmeyen bir ülke varmış. Adı Gökkuşağı Ülkesi imiş de, sözünün geçmesi, varlığının anılır olması her daim renkler sebebiyleymiş. Bu ülkenin adı bir çırpıda Gökkuşağı Ülkesi oluvermemiş. Vakitlerden bir vakit, mavi dışında bütün renkler yasaklanmış burada. Cümle yollar, sokaklar, meydanlar maviye boyanmış. Ülkenin kralı demiş ki: -Ülkemizin […]
Hangi kıtada olduğu, yüzölçümünün, nüfusunun ne olduğu ne hikmetse bilinmeyen bir ülke varmış. Adı Gökkuşağı Ülkesi imiş de, sözünün geçmesi, varlığının anılır olması her daim renkler sebebiyleymiş.
Bu ülkenin adı bir çırpıda Gökkuşağı Ülkesi oluvermemiş. Vakitlerden bir vakit, mavi dışında bütün renkler yasaklanmış burada. Cümle yollar, sokaklar, meydanlar maviye boyanmış. Ülkenin kralı demiş ki:
-Ülkemizin adı Mavi Ülke’dir. Başka bir renk görmeyeceğim, duymayacağım, ona göre!
Bazen sorguya çekilir olmuş Mavi Ülke’nin yurttaşları.
-Gökyüzü ne renk, söyle bakalım.
-Mavidir.
-Aferin sana, ya deniz ne renktir?
-O da mavidir.
-Bravo! Güneş ne renk ?
-Güneş sarıdır.
-Ne demek güneş sarıdır! Sen güneşe nasıl sarı dersin, bu ne cahilliktir!
-Ama güneş mavi değil ki.
-Yatırın bunu falakaya da öğrensin güneşin maviye çaldığını!
Cümle renkleri seven yurttaşlar bile maviden soğur olmuşlar. “Bizim ülkemizde niye kırmızı yok, yeşil yok, pembe yok” demeye başlamışlar.
Kırmızıyı sevenler bir olup ayaklanmışlar da tahtından edivermişler kralı. Bu kez de ülke boydan boya kırmızıya boyanmış. Evler, bahçeler, parklar, ne yana baksanız kırmızı olmuş. Ülkenin adı da oluvermiş Kırmızı Ülke.
Kendi halinde yürürken kollarından çekilip hesap verir olmuş yurttaşlar.
-Bu kaldırımın boyası ne renk?
-Kırmızıdır.
-Ya şu duvar?
-O da kırmızıdır.
-Gökyüzü ne renk?
-Mavidir.
-Sen kıpkırmızı gökyüzüne nasıl mavi dersin! Atın bunu zindana da öğrensin gökyüzünü kırmızıya boyadığımızı!
Renkleri olduğu gibi sevenler daha da azalır olmuş artık Kırmızı Ülke’de. Herkes kendine bir renk seçip o rengin özgürlüğünü savunur olmuş.
Kimi Kırmızı Ülke’nin boydan boya sarıya boyanması gerektiğini düşünürken, kimi siyahtan, kimi beyazdan, kimi turuncudan yana saf tutmuş.
Gün gelmiş bütün renkler tek tek hüküm sürmüş o ülkede. Ülkenin adı da her seferinde değişir olmuş. Bir zaman “Yeşil Ülke” olmuş adı, bir zaman “Lacivert Ülke”, bir zaman “Gri Ülke.”
Yıllarca bütün giysiler kahverengi olmuş mesela. Pantolonlar, entariler, kabanlar, çoraplar hep kahverengi. Çocuklar, gençler, yaşlılar hep kahverengi giyinmişler. Kahverengi dışında bir renk seçip giyinmek ayıplanmış, yasaklanmış; giyenler dışlanır, kınanır olmuş.
Bir zaman bütün oyuncaklar yeşile boyanmış. Arabalar, trenler, hayvanlar, bisikletler hep yemyeşilmiş.
Bir zaman bütün şehirler sarı, bir zaman bütün köyler gümüşmüş. An gelmiş de çiçekler bile mora boyanmış bir zaman, ağaçlar bile portakal rengine.
Yasaklanan renkleri sevenler diyememişler sevdikleri renkleri. Söylemek isteyenler çok acı çekmişler, çok sıkıntılardan geçmişler.
Yasa olarak getirilen rengi savunanlar şen olmuşlar, mutlu olmuşlar hep. Keyifleri eksilmesin, rahatları bozulmasın diye hangi renk buyruk edilmişse o rengin en büyük savunucusu olmuşlar.
Bütün renkleri bir arada kabul edip benimseyenler öyle azalmış ki ülkede, onlar da seslerini duyuramamışlar.
Nicesi “sarıya özgürlüüük” diye bağırırken, onlar bilinçle seslenmişler, “renklere özgürlük” diye.
Nicesi “yeşilden başka renk istemiyoruuuzz” diye yürürken meydanlarda, onlar direnmişler her daim, “bütün renkler bir arada barınabilir; mühim olan renklerin özgürlüğü” diye.
An gelmiş, mavinin savunucuları demişler “siz maviye düşmansınız” diye, an gelmiş kırmızının savunucuları suçlamışlar “siz kırmızıyı kıskanıyorsunuz” diye.
O ülke çağlar boyu renkten renge girmiş dostlar. Bir renkten yana olanlar, diğer cümle renklere kinlenmişler.
Yalnızca o bir avuç can demiş ki,“sarının da, yeşilin de, siyahın da, beyazın da, cümle renklerin özgürlüğü, hepsinin birden özgürlüğünden, kabulünden geçer.”
-Lacivert gibi güzel bir renk var mı?
-Bütün renkler güzeldir.
-Ama en güzeli laciverttir.
-Sen laciverti sevebilirsin ama diğer renkleri inkar niye?
-Lacivertten başka rengi savunmaktır asıl inkar olan!
Böyle yozluklar, yaftalamalar çağlar boyu sürüp gitmiş o ülkede. Bir sabah cümlesi uyandığında bir de bakıvermişler ki ne görsünler! Başlarını ne yana çevirseler, ayaklarını ne yana sürüseler her yer gökkuşağı!
Bir söz dinlemez, laf anlamaz, yasaklara boyun eğmez çocuk çıkmış da başlamış koskocaman bir duvarı gökkuşağına çevirmeye. Sonra onun bir arkadaşı gelmiş boyalarıyla bir, o da bir sürü gökkuşağı yapmış kaldırımlara. Sonra çocuklar çoğaldıkça çoğalmış; çocuklar çoğaldıkça gökkuşakları da çoğalıvermiş, cümle renkler dipdiri oluvermiş.
O güpgüzel çocuklar, duvarlara yazıvermişler cümle renklerle, “YAŞASIN RENKLERİN ÖZGÜRLÜĞÜ!” diye.
Derler ki, o günden sonra hiçbir renk yasaklanmamış o ülkede, hiçbir rengin ayrıcalığı olmamış. Gökkuşağı Ülkesi olmuş o ülkenin adı.
Dileyen kırmızı giyinmiş, dileyen penceresini pembeye boyamış; dileyen maviye hayran olmuş, dileyen siyahı sevmiş Gökkuşağı Ülkesinde.
Ama herkes cümle renklere saygı duymuş, olduğu gibi kabul etmiş cümle renkleri.
Siyahı seven beyazı seveni incitmemiş; moru seven sarıyı sevenle arkadaşlık, yarenlik etmiş.
İyi ki haylaz çocukları varmış Gökkuşağı Ülkesinin; iyi ki cümle renkleri farkında olan cesur, yiğit çocukları, sevdalı, şefkatli evlatları.
Renklerin özgürlüğüne inananlara ne mutlu dostlar!
YAŞASIN RENKLERİN ÖZGÜRLÜĞÜ; YAŞASIN ÖZGÜR RENKLERE BEZENMİŞ ÇOCUKLAR, HALKLAR!