İran’ın rejim değişikliğinden hemen önce 1979’da pazarda yerini alan ‘Zem Zem Kola’, devamında ise Mekke Kola, Kıble Kola gibi Müslüman markalar İran ile birlikte Ortadoğu’da da Batı ve Amerika’ya başkaldırış olarak satılmaya başlanmıştı. Hatta, öfkesini yeni Müslüman kola marka savaşları ile de göstermeye çalışan Ortadoğu’da, Coca Cola ve Pepsi’ye karşı, piyasaya sürülen ‘Müslüman kolalar’ın bazıları ise […]
İran’ın rejim değişikliğinden hemen önce 1979’da pazarda yerini alan ‘Zem Zem Kola’, devamında ise Mekke Kola, Kıble Kola gibi Müslüman markalar İran ile birlikte Ortadoğu’da da Batı ve Amerika’ya başkaldırış olarak satılmaya başlanmıştı. Hatta, öfkesini yeni Müslüman kola marka savaşları ile de göstermeye çalışan Ortadoğu’da, Coca Cola ve Pepsi’ye karşı, piyasaya sürülen ‘Müslüman kolalar’ın bazıları ise kazancının bir kısmını Filistinli çocuklara ve Gazze’ye verdiklerini söyleyip, duygulara dokunmuşlardı. Böylece kazancın daha fazla olmasını sağlıyorlardı. Türkiye’de de ‘Coca Cola’nın sağlığa zararlı olduğu vurgulansa da, hatırladığım ‘Müslüman Kolalar’ Kristal Kola 1994’te, Cola Turka da 2003 yılında marketlerde yerini aldı.
Şimdi…
İsrail’in 7 Temmuz’da Gazze’ye yapmış olduğu saldırı ile tekrar İsrail ve Amerika’ ya meydan okumak için Coca Cola’nın satışına karşı yapılan boykot çeşitleri sosyal medyayı salladı. İsrail’in saldırısının amacı “Mısır ve Filistin arasındaki tünelleri kapatmak” olarak açıklandı ancak 1800 den fazla ölü, 7000’den fazla sivilin katledilmesi bir kısım duyarlı insanı sarstı. Bir kısım duyarlı insan da İsrail’e karşı öfkeyi hayata geçirişini ‘Coca Cola’yı boykot ederek gösterirken meye devam ederken, bunun üzerine Coca Cola firmasından bir açıklama geldi. Ve! Açıklamada 1998 yılından bu yana Filistin’de faaliyet gösteren Coca Cola’nın Filistin’de 3’üncü büyük işveren, 5’inci en büyük yatırımcı olduğu ve 3.500 aileye iş olanağı sağladığı yaptığı yer alıyordu.
Bu sene özel olarak yaptığı bir şey de, FIFA 21. Dünya Kupası’nın (2014) da sponsoru olmak olan Coca Cola, hazırladığı bir de reklam filmi ile de Filistin’de boy gösterdi. Filmdeki kişiler gerçek mi bilemiyorum! Filme konu olan 14 yaşındaki futbolcu Ahlam beni çok etkiledi. Annesi, yedi kız ve iki erkek kardeşi ile Ramallah’ta yalnız yaşıyorlar ve problemlerini unutabilmek için futbol oynadığını söylüyor. Arkadaşları ile futbol oynarken kendisine bir davetiye gelir ve 2014 Dünya kupası için Rio de Janerio’ya gider.
Ödül, savaş, boykot! Yeni bir marka kola mı geliyor, yoksa var olan markaların kazancını artırmak mı amaç? Ama kimileri Coca Cola’nın patronunun Amerika, kimileri de İsrail olduğunu söylese de ‘Coca Cola’ firması, ‘Ahlam’ı esas çocuk yapıp göstermelik olarak ödüllendirirken, diğer çocuklar katledilmeye devam ediliyor…
Diğer ilişkilerimiz…
Peki, Türkiye boyutunda, ‘Coca Cola’ya gelene kadar’, diğer İsrail-Türkiye ilişkilerine baktığımızda neler görüyoruz! Aslında İsrail daha öncesinde, kazançlı olmak için nasıl önlemler almıştı! Bakalım…
1990’lı yıllar Türk-İsrail ilişkilerinin en hızlı geliştiği dönem olup, bu dönemde askerî, siyasî ve ekonomik ilişkiler yeniden yapılandırılıp çeşitlendirilerek stratejik bir boyuta taşınmıştı. Böylece, İsrail’e nerede ise göbek bağı ile bağlanmışken, ‘Coca Cola’ yı ‘boykot’ etmemiz nasıl olur da etkili bir anlam taşıyabilir?
İsrail-Türkiye askeri ilişkileri stratejik bağlardan kaynaklanan bir paket ilişkisi ve Arap ve İslam Aleminin ulusal güvenliklerine olumsuz etkileri devam etmesine rağmen ilişkilere devam edildi.
1993-1998 yılları arasında Türkiye-İsrail askeri ilişkilerinin doğasını ve amaçlarını incelediğimizde, İsrail TSK’ye modernizasyon konusunda gerekli hizmeti verip Türk ordusuna çeşitli silah türleri sattığını görebiliriz. İki ülke, askeri kurumları, savunma sanayi alanında çok sayıda ortak projeler gerçekleştirilip, ortak askeri tatbikatlar yapıp, güvenlik ve istihbarat konularında da iş birliğine gitmişlerdi.
Türkiye-İsrail ilişkilerinin başlangıcı ve gelişimi…
Türkiye’nin İsrail ve Batı ile ilişkileri 1940’lı yıllardan, 1950’li yılların sonlarına doğru çok güçlü. Açık kanıtlara bakacak olursak, 1949’dan önce bağımsız bir Yahudi devletine karşı çıkan Türkiye, 28 Mart 1949’da İsrail devletini tanıyor ve 1 yıl sonra da Tel-Aviv’e temsilci atıyor. 1952 yılında da karşılıklı olarak 2 ülke arasında büyükelçiler düzeyinde diplomatik ilişki kuruluyor.
1980-84 yılları arasında siyasi, askeri ve ekonomik anlamda biraz durgunluk yaşasa da, Türkiye-İsrail ilişkileri 1985 yılı itibari ile, askeri güçler Lübnan’dan çekilince, giderek daha güçlü hale geliyor. Şöyle ki, askeri konularda ortak komisyonlar oluşturulup, özellikle güvenlik ve hava kuvvetleri alanında askeri anlaşmalar imzalanıyor. 1984 yılında yapılan bu anlaşmalar eğitim ve bilgi değişimini kapsıyordu.
Devam eden yıllarda…
Karşılıklı yapılan ilk ziyaretlere baktığımızda ise Haziran 1992’de T.C. Turizm Bakanı Abdülkadir Ateş’in İsrail’e yaptığı bir ziyaret sırasında Turizm İş Birliği Anlaşması imzalanıyor. Yine 12 Kasım 1993 günü T.C. Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’in İsrail’e yaptığı, bir mutakabat muhtırası ile sonuçlanan bu ziyaretle birlikte ekonomik ve bilimsel iş işbirliği ile karşılıklı ziyaretler gerçekleştiriliyor.
İsrail Cumhurbaşkanı Ahizer Waizman 25 Ocak 1994’de Türkiye’ye, tarihte bir ilk olarak gerçekleşen, 3 günlük bir resmi ziyarette bulunduğunda işbirliği ilişkilerinin her alanda geliştirilmesi vurgulanıyordu. Dönemin Türkiye Başbakanı Tansu Çiller’in 31 Mart 1994 günü İsrail’e yaptığı ziyarette de siyasi, ekonomik ve güvenlik alanlarında işbirliği anlaşmalarına imza atılmıştı. 1994’ün Kasım ayında ise Tansu Çiller’in Başbakanlık düzeyinde İsrail’i ziyareti sırasında “Vaat edilmiş topraklarda oturmak hakkınızdır” sözleri ile Türkiye’nin hangi safta olduğunu net anlamış olduk.
Sonrasında da, devam eden karşılıklı ziyaret ve her düzeyde yapılan görüşmeler sonucunda 24 Şubat 1996 günü Türkiye ile İsrail arasında askeri ve güvenlik işbirliği anlaşması imzalandı. Böylece, askeri ilişkilerin bel kemiğini oluşturan bu anlaşma çerçevesinde 2 ülke karşılıklı ‘silah ve bilgi değişimi ile hava ve deniz eğitimleri yapma, ABD ile eşgüdüm çerçevesinde güvenlik ve istihbarat çalışmalarında bulunarak terörle mücadelede ortak hareket etme’ konularında işbirliğine gittiler. 28 Şubat sürecinde ordunun zorlaması ile 18 Haziran 1997 günü istifa etmek durumunda kalan Necmettin Erbakan hükümeti döneminde bile deyim yerinde ise doruk noktasını yaşayan Türkiye-İsrail askeri ilişkileri her alanda gelişmeye devam etti.
Dönemin Milli Savunma Bakanını Turhan Tayan’ın Mayıs 1997’de İsrail’e yaptığı ziyaretten sonra, 24 üst düzey askeri yetkili ile beraber TC Genel Kurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir önemli bir ziyaret gerçekleştirdiğinde, daha da gelişen askeri ilişkilerin karşılığında, İsrail Savunma Bakanı İshak Mordehai Aralık 1997’de Türkiye’ye gelip, askeri yetkililer ve Başbakan Mesut Yılmaz ile buluşarak ilişkilerini devam ettirdi.
2000’ li yıllarda ilişkiler…
Doksanlı yıllarda durum böyle iken: İsrail-Filistin sorununun çözümlenmemesi, İsrail hükümetlerinin izlediği politik tavırlar karşısında Türk-İsrail ilişkilerinin yeniden bozulmasının ana nedenleri olmuştu. Ayrıca, Türkiye hem ‘2006 Lübnan müdahalesi’ne hem de ‘2009 Gazze’ye Dökme Kurşun” operasyonuna karşı sert tepki gösterdi.
İHH tarafından Gazze’ye ambargoyu delmek üzere yola çıkarılan yardım gönüllülerini ve bir takım yardım malzemelerini taşıyan filoya yönelik İsrail silahlı güçlerince 31 Mayıs 2010’da yapılan kanlı müdahale ve 8’i Türk vatandaşı 9 kişinin ölmüş olması da, Türkiye-İsrail diplomatik ilişkilerini asgari düzeye indirdi.
Çıkmaz…
İsrail, 12 Haziran-13 Temmuz tarihleri arasında Brezilya’da organize edilen Dünya Kupası devam ederken, 7 Temmuz’da Gazze’ye saldırıp, çocukları hedef alarak sivilleri katletti ve hala katletmeye devam ediyor
‘Coca Cola & İsrail-Amerika işbirliğinde 2014 Dünya Kupası hediyesi ile çocukları “sevindirmeye çalışan” İsrail’e bahsedebildiğim, askeri, ekonomik ve ticari göbek bağı ile bağlanmışken, üzerine de ‘petrol’ ticareti konularını eklemişken ilişkilerde durum ‘ne senle ne de sensiz oluyor’ haline geliyor.. Hatta, göbek bağı açılırsa, ölürüz diye korkanlar bile olabilir. Ama, sonuçta net olan bir şey var! O da ‘Coca Cola’ ya gelene kadar neler neler var ..!