Yeni Cumhurbaşkanının göreve başlamasından çok konuşulan ve gündeme damgasını vuran bir konu vardı. Demirtaş’ın alkışı… İlk başta emin olamadım. Acaba asparagas mı dedim. “Aylardır eski başbakan, yeni Cumhurbaşkanı tarafından hakarete uğrayan, seçimlere katılması illegal görülen Demirtaş alkışlamış olamaz” dedim. Diğer gelişmeler ise apayrı bir mevzu. Ama doğruydu. Üzüntü, hayal kırıklığı ve duruşsuzluğuna kızmaktan mütevellit sinir […]
Yeni Cumhurbaşkanının göreve başlamasından çok konuşulan ve gündeme damgasını vuran bir konu vardı. Demirtaş’ın alkışı…
İlk başta emin olamadım. Acaba asparagas mı dedim. “Aylardır eski başbakan, yeni Cumhurbaşkanı tarafından hakarete uğrayan, seçimlere katılması illegal görülen Demirtaş alkışlamış olamaz” dedim. Diğer gelişmeler ise apayrı bir mevzu. Ama doğruydu. Üzüntü, hayal kırıklığı ve duruşsuzluğuna kızmaktan mütevellit sinir hali bir aradaydı.
Siyaset danışıklı dövüştür söylemine nazire edercesine gelişen gündeme ne denebilirdi? Her yerde nezaketimiz tamdı da bir tek burada mı eksikti halbuki?
Cumhurbaşkanlığı seçim çalışmalarında güven duyulan, retorikleriyle farkını ortaya koyan Demirtaş oyunu % 3 arttırmıştı. Batıdan da oy alabilmişti. Uzun aradan sonra bir kısım daha içi rahat şekilde oy verdi. Türk, Kürt, Ermeni, Rum, LGBTİ bireylerin bir arada olduğu parti olan HDP çok seslilik ve halkların kardeşliği adına heyecan yaratmıştı. Vicdani ret bile söylenmişti. Eleştirildiği nokta ise emek mücadelesini kimlik mücadelesinin önünde tutamaması ve devletçi laiklikten öte özgürlükçü laiklik üzerine çalışma yapmamasıydı.
Son dönemlerde “CHP’deki ulusalcılar eleştiriliyorsa HDP’dekiler de eleştirilmelidir” eleştirisi başta olmak üzere birçok eleştiri tahammülsüzlükle karşılandı. Son dönemde gelişen “heykel”, “marjinal” ve son olarak “alkış” meselesi kafaları iyice karıştırdı. Sorulan soru karşısında “CHP nezaketsiz” açıklaması bir o kadar yersizdi.
Eleştirilere bazı cevaplar vardı ki daha vahimdi. “Kürt müsün sana ne ?”, “CHP’li”, “Ulusalcı” gibi yaftalamalar yapılıyordu. Unutulmasın Demirtaş sadece Kürtlerden oy almamıştı. Parti adında halklar kelimesi geçmekteydi. Seçime katılması gerektiğini savunduğumuz gibi eleştirmek de (dozunu kaçırmadan) hakkımızdı. Ama o olgunluğu ne yazık ki göremedik.
“% 3’lük oy uçup gider mi?”, geniş kapsamda “sol”, antikapitalizm, emek, özgürlükçü laiklik, feminizm, LGBTİ hakları için çalışmaların neler olacağını zaman gösterecek. Retorikten ibaret mi kalacak?
Bugün görüldü ki Demirtaş’ın daha fazla hata yapma kredisi yok. Bugün seçmeni üzerinde yarattığı hayal kırıklığı ve güven kaybını nasıl telafi eder? Emek ön planda olacak mı? Kafada deli sorular…
@ZKadioglu
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.