Şehir Plancıları Odası faaliyetleri ve söylemleri üzerine eleştirilerim sonrasında pek çok olumlu geri dönüş oldu. Bu geri dönüşlerden biri de; Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin “popülist” söylemleri ile ilgiliydi. Geçmiş oda yöneticilerinden Gülseren Oray ve Ali Hakkan’ın Ankara kentsel demokrasi mücadelesine katkıları büyüktür. Özellikle, Ali Hakkan, bir oda başkanı portresi olarak benim idolümdür. Sonradan seçimler yapılmış. […]
Şehir Plancıları Odası faaliyetleri ve söylemleri üzerine eleştirilerim sonrasında pek çok olumlu geri dönüş oldu.
Bu geri dönüşlerden biri de; Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin “popülist” söylemleri ile ilgiliydi.
Geçmiş oda yöneticilerinden Gülseren Oray ve Ali Hakkan’ın Ankara kentsel demokrasi mücadelesine katkıları büyüktür. Özellikle, Ali Hakkan, bir oda başkanı portresi olarak benim idolümdür.
Sonradan seçimler yapılmış. Oda yönetimi değişmiş. Yeni oda yönetimi iş başına gelmiş.
Şimdi hafızalarımızı bir tazeleyelim. 2013 yılı… ODTÜ’den yol geçirecekler! Olay neredeyse rejim tartışması haline gelmiş. ODTÜ muvazzaf hocalarının ezici çoğunluğu “ben bilmem rektörüm bilir” diyor. Rektör beyefendi, “ben o yolu kastetmedim şu yolu söyledim” diyor. Bakan bey ise, “o yol değil bu yoldan bahsediyorum. Rektör okey dedi” diyor. Ve böylelikle kamuoyunun gazı alınıyor ve hep beraber “iki yol var bunlar birbiriyle karıştırılıyor“ türküsünü söylemeye başlıyorlar. Bilerek ve kasıtlı olarak yaptıkları bu danışıklı dövüş tarafımızdan bilinmekte idi. Ancak halkın kafası karıştı. Böylelikle bir “algı yönetimi” operasyonu başlatıldı. Kelime oyunlarını halkımız yutmuş, neredeyse Rektör kahraman ilan edilecek noktaya taşınmıştı.
İşin aslı; tek bir ANA YOL GÜZERGÂHI, İKİ ETAPLI YOL HALİNDE yapılacaktı.
O dönemde; Şehir Plancıları Odası tatildeydi. Tatil dönüşünde de bu konuda “konuşmama orucuna” başladılar.
Tek çare vardı. Mimarlar Odası ile konuşmak. Dönemin oda ikinci başkanı hanımefendiye işin aslını anlatabilmek için 4 ay uğraştık. Anladığını düşünüyorum.
Bu hanımefendi, genelde popülist söylemlere ve sui-generis kurgulara dayalı kamuoyu ve basın bilgilendirmesi yapar. İşin teknik yönü önemli değildir.
Artık zamanı geldi. Şimdi kendisine iki (2) adet soru soruyorum.
1. Şu anda yapımına başlanmayan Malazgirt Bulvarı’na bağlanacak ve plana işlenmiş olan ODTÜ “vişnelik “ bağlantı yolu ile ilgili olarak; Rektör beyin bu yolları onaylayan bireysel söylemlerinin izinden mi gideceksiniz? Bu konuyu AUAP 2038 ULAŞIM ANA PLANI bağlamında; Ankara kentlisine ve kentin bütününe “ne götürür”ün teknik incelemesini uzmanlarınıza yaptırdınız mı? Oda yazılı raporunda neden bu ikinci etap yol kapsam dışında bırakılmıştır.
2. Odanızın “metrobüs sevdalı” ulaşım baş danışmanının teknik fikirlerini dikkate aldınız mı?
“Ben mimarım, planlamadan anlamam” diyorsanız, Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi’ne danıştınız mı?
Daha öncesinde, olguların ve sorunsalın özü üzerinden bir açıklama yapmayıp -ki elinizde çalışmanın analiz kitapçıklarının olduğunu biliyoruz- AUAP 2038 planının yani final ürünün onayını beklemeniz aslında; bu zihniyetin ve akbaba bakış açısının sadece yavan bir “olay yeri” incelemesi olarak mı tezahür edeceği anlamına geliyor? Her zamanki gibi yani…
Toplumsallaşamamış “topluluklarla” bilimsel özden ve teknik gerekçelerden azade, bir kentsel mücadele verilmesi zor olmasının yanında toplumda yapay sonuçlar doğurur. Bu cemiyetsiz süreçte maalesef cemaat zihniyeti içinde olan meslek odaları, üniversiteler ve yerel topluluklar da bu sürece alet olur (edilir). Sosyolojik meramını anlatamayan hamasetsever topluluklar davasını bilmeyen samimiyetsiz davacı konumundadırlar.
Sonuçta yapay siyasi ve sığ söylemler; yerel demokrasi mücadelelerini bir sülük gibi emer, sönümlendirir ve bu arada rantsal projeler yaratılan bu hengame ortamında, atı alanın Üsküdar’ı geçeceği şekilde fiili durumunu meşrulaştırır!
Akademik-mesleki örgütlerde örneklerini gördüğümüz; örgün eğitime paralel olarak gelişmeyen, kuluçka dönemini toplulukların iç dinamikleri içinde geçiren ve de Maslow’ın teorisindeki en alt basamaklar ile bile açıklanamayacak bu ikili ahlak virüsünün şimdilerde fazlasıyla 100. Yıl Mahallesi Topluluğu içinde de yayılmaya başladığını görmek üzücü. İkircikli ve bir o kadar da gelgit akıllı virüsün neden olduğu insan davranışları üzerindeki etkisini ve tedavisini, bu yazının mesajını anlayan TOPLUMA havale eder geçerim. Başka bir şey de söylemem.