“Ama işçi sınıfı orada” “İşçiler nereye biz oraya” “1 Mayıs işçilerin mücadele günü, onlar ne derse biz ona uyarız” Sendikalar içinde pozisyon yarışı, egemen güçler ile mücadelenin önüne geçince, kimi devrimci arkadaşlar yukarıdaki cümleleri kurmaya başladı. Yıllardır Taksim direnişlerini görmeyip işçi sınıfının büyük(!) örgütü Türk-İş ile yasal mitinglerde boy gösteren EMEP’ten duymaya […]
“Ama işçi sınıfı orada”
“İşçiler nereye biz oraya”
“1 Mayıs işçilerin mücadele günü, onlar ne derse biz ona uyarız”
Sendikalar içinde pozisyon yarışı, egemen güçler ile mücadelenin önüne geçince, kimi devrimci arkadaşlar yukarıdaki cümleleri kurmaya başladı. Yıllardır Taksim direnişlerini görmeyip işçi sınıfının büyük(!) örgütü Türk-İş ile yasal mitinglerde boy gösteren EMEP’ten duymaya alışıktık bu sözleri ama şimdi başta ÖDP olmak üzere daha geniş bir koro tarafından seslendirilir oldu yukarıdaki cümleler. Ne için kuruluyor bu cümleler? Kimi ikna etmek için? 1 Mayıs etkinliğinin Kızılay’da gerçekleştirilmesini savunan örgütleri ve insanları ikna etmek için. Çünkü alttan çok güçlü bir basınç var Kızılay’ı zorlayan.
Şimdi şu soruyu sormanın vakti geldi, kim bu işçiler? Taşeron çalıştırılan, hiçbir özlük hakkı olmayanlar mı? Tuzluçayır’ın yoksul emekçileri mi? Ostim’de sanayi de çalışanlar mı? Zincirlerinden başka kaybedecekleri olmayanlar mı? Ya da, plazalarda sömürülen beyaz yakalılar mı? Haziran direnişine rengini verenler mi? Hiç biri değil! Bu komedinin arkasında solculuğu kendileri için kimlik haline getirmiş olan sendika bürokratları var.
Sendikal bürokrasinin krizi
Aslında bugün yaşanan Kızılay-Sıhhiye tartışması yeni bir tartışma değil. Geleneksel işçi sınıfının en ayrıcalıklı kesimlerini temsil etmenin ötesine geçmeyen sendika yönetimleri devrimci bir atılım yapmaktansa bulundukları pozisyonu korumayı tercih ediyorlardı. Haziran isyanı gibi tüm Türkiye’yi sarsan bir olaya bile strateji geliştiremeyenlerin 1 Mayıs’ta sistemle kavga edecek bir tavır almasını beklemek hayalperestlik olurdu.
Onlar için sendika yönetimi içi dengeler, ara sıra geleneksel güz mitingleri yapmak gayet yeterliydi oysa ki. Ne gerek var Kızılay’a, direnişe. İşçi sınıfımız niye bunlarla uğraşsın ki onlara göre. büyük büyük laflar edip etkisiz grevler örgütlemek varken işçi sınıfımızın örgütlerini niye sistemle karşı karşıya getirelim?
Mücadeleler ve bedeller ödeyerek kurduğumuz konfederasyonlarımız eskisi kadar mücadeleci değiller. Bir düzen tutturmuş gidiyorlar. Devrimcilikleri de adım adım aşınıyor. Acil bir yenilenmeye ihtiyacı var ama öyle kastlaşmış haldeler ki, bırakın sokağın sesini duymayı, kendi üyelerinin dahi sorunlarından bihaber hale gelmişler. Muhakkak bu alanda bir yenilenme, devrimcileşme kendini dayatacak, bugünün aktörlerini de tarih mahkum edecektir.
Bugün Kızılay çağrısı aynı zamanda AKP ile kavgadan kaçınan, uzlaşmacı sendikal bürokratlarının bu anlayışına karşı yapılmış bir çağrıdır. Evet, işçi sınıfı örgütleriyle değerlidir. DİSK,KESK, TMMOB ve TTB sınıfın örgütleridir ve bizim de her zaman yanında olduğumuz kurumlardır. Ancak bu kurumların yeniden devrimcileşmeye ihtiyaç duyduğu da açık. Haziran isyanı sonrası eski tas eski hamam yoluna devam eden tüm kurumların ihtiyaç duyduğu gibi.
Müzik değişti, ayak da değişmek zorunda!
Bugün 1 Mayıs tartışmalarında da yapılan bu anlayışın bir sonucu olarak değerlendirilmeli. Herkesin aklında “bu sene zaten Kızılay çağrısı olmalı” fikri varken, ne yaptı bizim her şeyi bilen sınıf örgütlerimiz? Kızılay için yasal başvuru dahi yapmadılar. Kızılay’ı dillendirmediler bile. Onun yerine tüm kurumları ve devrimci örgütleri bir salona toplayıp “bu sene Sıhhiye’de yapıyoruz, siz de gelirsiniz artık” dediler. İtirazlara aldırış etmediler, tartışmadılar. Devrimcilerle yer konusunu tartışmaya değer bulmayanlar, Türk-İş ile beraber 1 Mayıs kutlamayı başarı olarak gördüler.
Neden Kızılay? Neden Şimdi?
1 Mayıs’ın adresi Kızılay’dır; çünkü;
1)Kızılay’da yapılacak eylem ses getirir, etki eder, sesimize ses katar. Sıhhiye’nin aksine, yapılacak eylemi insanlar görür. Kuş uçmaz kervan geçmez bir güzergahta kendi kendimize çalıp oynamamış oluruz.
2)Kızılay Meydanı, Haziran isyanının meydanıdır. Bir meydandan fazlasıdır. İşçi Ethem’in vurulduğu yer, AKP’ye meydan okuma arenasıdır. Artık adım adım diktatörlüğe giden rejime dur diyebilmek ve göğüs göğse karşı koymak için doğal adrestir. Daha açık konuşalım, Sıhhiye’de yapılacak “makul” bir mitingin etkisi 0’a yakındır.
3)Kızılay Meydanı, bize bahşedilen değil, bizim kazandığımız alandır. Muhalefet, sistemin çizdiği sınırlar içinde yapılırsa etkisizdir.
Kızılay için bunar daha önce de geçerliydi ama biz neden şimdiye kadar Sıhhiye mitinglerine katıldık? Ya da neden tam da şimdi, 2014 1 Mayıs’ında Kızılay diyoruz. Baştan belirtmekte fayda var, 1 Mayıs’ta sadece Taksim değil tüm yasaklı meydanların özgürleştirilmesi gerektiğini yıllardır söyledik. Ancak bu hiçbir zaman somut bir ayrışmaya sebep olmadı. Bunu bugün yapıyoruz, çünkü:
1)Haziran isyanı ile ortaya çıkan irade bizi cesaretlendirmiştir ve yapılacak Kızılay çağrısının karşılık bulacağına, halkın gücünü arkamıza alacağımıza güveniyoruz. Sıhhiye’deki etkisiz mitinglerin aynı karşılığı bulmayacağını da biliyoruz. Bu yüzden bu sene, elimizdeki geleneksel ve alışılmış olanla mı yetineceğiz, yoksa ortaya çıkan yeni toplumsal hareketi mi kavramaya çalışacağız sorusuna verilen bir yanıttır Kızılay.
2)Emek örgütlerini içeriden zorlayarak Haziran sonrası ortaya çıkan hareketle bağ kurdurmaya çalıştık, çalışmaya devam edeceğiz. Ama Sıhhiye’de ısrar eden tertip komitesi, baştan itibaren tartışmaya açık davranmadı. Ya içimizden gelmeyerek ve siyaseten yanlış olduğunu bilerek Sıhhiye’ye gidecektik, ya da sendikaları dışarıdan zorlayan ve yüzünü hayatın gerçekliğine dönmeye çağıran bir ayrışmaya gidecektik. Kolay olanı tercih etmediğimiz için bu sene Kızılay diyoruz.
3)Türkiye eski Türkiye değil, muhalefet de eski muhalefet değil. Eskiye göre hareket eden yavaş yavaş eriyip yok olmaya mahkum, yeniyi kavrayan ise yeniden şekillenen Türkiye siyasetinde etkisini arttırmaya aday olacak. Devrimciliğin, bu tür dönemlerde sol içinde bu dönüşümleri zorlayacak tavır almayı gerektirdiği için bu sene Kızılay diyoruz.
Aslında merakla soruyoruz, dostça soruyoruz; emekten, Haziran’dan, isyandan yana olan, samimi devrimci dostlarımıza:
Siz neden Kızılay’da değilsiniz? Sıhhiye kararı içinize gerçekten siniyor mu?
ANKARA DEVRİMCİ GENÇLİK
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.