Evet sandık nihai mücadele yeri değil. Ama tek çare görmediği sandığa bile el atan, oyunun arkasını arayan bir nesil var artık Gezi mirası bir örgütlenme yaşandı seçim öncesi ve sonrası. Gönüllü müşahitlik yapmış biri şöyle diyor mesela “Daha önce örgütün ne denli önemli olduğunu söylediklerinde anlamazdım. Benim gibi apolitikleşen insanlar için bu önemli değildir. Seçimlerde […]
Evet sandık nihai mücadele yeri değil. Ama tek çare görmediği sandığa bile el atan, oyunun arkasını arayan bir nesil var artık
Gezi mirası bir örgütlenme yaşandı seçim öncesi ve sonrası. Gönüllü müşahitlik yapmış biri şöyle diyor mesela “Daha önce örgütün ne denli önemli olduğunu söylediklerinde anlamazdım. Benim gibi apolitikleşen insanlar için bu önemli değildir. Seçimlerde anladım ki örgütlü bir mücadele en temel meseleymiş.”
Pek çok insan sandıkta yaşadığı sıkıntıları paylaştı ve en çok da kimsenin orada olmayışından dert yandı. “Neden görev alıp orada olmadınız, oylarınıza neden sahip çıkmadınız” diyenler oldu. Görev alınabileceğini, görev aldığımızda nelerle karşılaşabileceğimizi, oylar sayıldıktan sonraki aşamaları biliyor muyduk? Önceki seçim sonrasında çıkan hile haberlerinden önce ve hatta bu seçime kadar seçimlerin güvenilirliğini sorgulamış mıydık? Seçimlerin nasıl yapıldığını KPSS sürecinde öğretilen d’hont sistemi dışında biliyor muyduk?
Pek çoğumuz yeni yeni farkına varıyoruz belki ama evet, bir kısım insan sorguladı ve harekete geçti. AKP’ye olan güvensizlikle seçim öncesi inisiyatif alınarak seçim sürecinin denetlenmesi amaçlandı. Gezi’de sokağa çıkanlar şimdi sandık başına gidecekti. Sandık görevlisi olmak dışındaki tek yöntem müşahitlik adıyla yapılan bir gözlem işiydi. Bir parti adına başvurularak sandık başında görev alınabiliyordu. Bu görevi üstlenen binlerce kişiyle gidildi seçime. İstanbul’da “Oy ve Ötesi”, “Oyuna sahip çık” gibi platformlar kendi oylarını kendilerinin sayacağını söyleyerek örgütlendiler. Özellikle “Oy ve Ötesi” çok başarılı bir örgütlenme süreci geliştirdi ve sağlıklı bir bilgilendirme sağladı. Son derece desteklediğim ve değerli bulduğum bu girişimi bir açıdan eleştirmeden geçemeyeceğim. Çalışmalarıyla seçim sonuçlarını aydınlattıkları bir gerçek. Ancak yapılan usulsüzlüklerle ilgili net bir tavır almalarını beklemek garip olmaz herhalde. Gönüllüler pek çok farklı mecrada gözlemlerini anlatıyorlar zaten. Binlerce insanı bir araya getiren çekirdek ekip için söylüyorum bunları tabii ki. Şimdi bu girişimden beklenen, liberal tavırlarını bir kenara bırakıp neler olup bittiğinin yakın şahitleri olarak açık sözlü bir açıklamada bulunmalarıdır. Kime karşı bu işe girişildiği atlanıyor sanki. Her partiye eşit uzaklık tamam ama hırsıza da mı?
Eskişehir’de seçim günü
İstanbul dışında da çeşitli girişimler oldu tabii. Kendi deneyimimle Eskişehir’den bahsetmek isterim. Pek çok okulda elektriklerin kesildiği, oy çuvallarının kaçırılmaya çalışıldığı Eskişehir’de Halkevi olarak gönüllü bir ekip oluşturduk. Başında durduğumuz her sandıkta olan biteni ilettiğimiz merkezdeki arkadaşlarımız sosyal medya üzerinden paylaşımlar yaptı. Eskişehir halkı neler yaşandığını anında takip edebildi. Biz de yeteri kadar deneyimli değildik belki, daha iyi örgütlenmeli ve tüm şehri kontrol edebilmeliydik. Ancak pek çoğumuz bu sürece ilk defa dahil olduk ve olabileceklere hazırlıklı değildik. Ben dahil. Annem yanımda neden el feneri götürmediğimi sorduğunda bununla yüzleştim. Önümüzde cumhurbaşkanlığı seçimleri var ve görülen o ki burada da rol alınacak. Edinilen deneyimle daha sağlıklı işler yapılabileceğine inanıyorum.
AKP’nin her sandık başında en az bir müşahidi vardı. Para karşılığında yapıldığından bahsetmek istemezdim ama anlaşılan gerçek bu. Sandık başında ne kadar alacağımızı soran görevliye “Derdimiz halkın oylarına sahip çıkmak, para değil” dediğimde AKP müşahidinin yüz ifadesinden ve odadaki derin sessizlikten anlaşılabileceği gibi. Para için orada olmalarını kınayacak değilim. Ne için olursa olsun iyi örgütlenmişlerdi ve işlerinin başındaydılar. Oysaki bu işi para karşılığında yapmayacak binlerce insan İstanbul’da nasıl bulunduysa Türkiye’nin her yerinde de bulunabilirdi. Hele ki CHP’nin özellikle Ankara’da ve her ilde bu işi örgütlememesi, olabilecekleri öngörmemesi CHP için komik bir durumdur. Nitekim seçim sonrası sayımlara güvenmeyerek toplanan insanlar buna hazır olduklarını kanıtladılar. Yüzlerce insan oyları için gece gündüz çalıştı, CHP’nin organize olamayışına inat çalıştı. Neler olabileceğini anlamışlardı ve oradaydılar. Partili olmayan 500-600 kişinin içeride çalışmasıyla yine partili olmayan binlerce kişinin sokakta beklemesi birbirinden ayrı tutulamaz. İçeridekilere güç veren sokak desteğini dağıtmak, “aman olay çıkmasın”cılık Gezi ruhuna aykırıdır.
Seçimde görev almayanlar muhtemelen hala bu süreci bilmiyorlar. Gezi sonrası politikleşenler ve seçimde görev alanlar seçim sürecine dair şaşkınlık içindeler. Yapılan düzenbazlıklar bir yana onları hayrete düşüren oy sayma işleminin ilkelliği ve dolayısıyla güvenilir olmayışı. Sabah yedide gelen sandık görevlileri ve müşahitler akşama kadar çok yoğun bir kalabalıkla uğraşıyorlar. Herkese tek tek laf anlatmak, neyi nasıl yapacağını söylemek durumunda kalıyorlar ki buna çok ihtiyaç var. Öğle yemeği veriliyor, partilerince vs. Akşam sandıkların açılma zamanı geldiğindeyse yemek yenmiyor. Tek tek zarfların sayımı, imza sayılarının kontrolü başlıyor. Zaten yorgun olan ekip o uzun oy pusulalarını çarşaf çarşaf açıp saymak durumunda. Sayımın bitmesi 22.00’ı buluyor. Mühürlenip götürülen çuvalların akıbeti de ortada. Yıl olmuş 2014 hala mı bu ilkellik dedirtiyor insana. Her sandığın sonucu neden anında sisteme girilemiyor mesela. Anlatmaya çalıştığım şey hiç bir hile olmasa dahi bu sistemin kendinden sakatlığıdır. İlk defa seçim izleyen biri olarak naçizane gözlemlerim bunlar.
Büyük çabalarla sandık başını kontrol edebiliriz belki ama YSK bazında bir sorun varken ne yapılabilir? Tabii ki temel sorun güvenmediğimiz bir Hükümet ve onun kontrolündeki bir devlet. Tüm delillere rağmen ellerinden geleni yapan gelmeyeni de kediye yükleyen bir yönetim varken neyi ne kadar kurtarabiliriz? Gözümüzün açılmasının bir üst seviyesindeyiz şimdi. Sokağa çıkabildik. Devlete karşı koyabildik. Ona güvenmediğimizi ve işleri ona bırakmayacağımızı forumlarla göstermeye başlatmıştık aslında. Şimdi de seçime el attık. Tabii bunun daha başlangıç olduğunu söylememe gerek var mı bilmiyorum.
Söylenebilir ki Gezi mirası bir bilinçle er ya da geç harekete geçiliyor. Evet sandık nihai mücadele yeri değil. Ama tek çare görmediği sandığa bile el atan, oyunun arkasını arayan bir nesil var artık.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.