Ünlü anchorman Reha Muhtar’ın deyimiyle gün geçmiyor ki bir gariplik daha yaşanmasın. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak aslında pek de yabancı olmadığımız medyadaki cinsiyetçi söylemlere bugün bir yenisi daha eklendi. İnternet üzerinden yayıncılık yapan bir internet sitesi aralarında DİSK ve KESK’in de bulunduğu 1 Mayıs Komitesinin Gezi Parkı merdivenlerinde yaptığı basın açıklamasıyla ilgili haberi dudak uçuklatan […]
Ünlü anchorman Reha Muhtar’ın deyimiyle gün geçmiyor ki bir gariplik daha yaşanmasın. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak aslında pek de yabancı olmadığımız medyadaki cinsiyetçi söylemlere bugün bir yenisi daha eklendi. İnternet üzerinden yayıncılık yapan bir internet sitesi aralarında DİSK ve KESK’in de bulunduğu 1 Mayıs Komitesinin Gezi Parkı merdivenlerinde yaptığı basın açıklamasıyla ilgili haberi dudak uçuklatan cinsten bir başlıkla haberi verdi. “En seksi devrimci” sonrasında ise hatasını düzeltmek yerine adeta mum dikercesine “Sarışın devrimci de gördük” başlığıyla verdi aynı haberi. Bu haberleri görünce aklıma ilk olarak şu ünlü anektod geldi. Adamın birisi bir gün hocanın yanına gider ve şöyle der: Hocam, Hz.İsa’nın sopasıyla ikiye ayırdığı derenin adı neydi? Hoca da bir an duraksadıktan sonra: Ah be evladım, neresini düzelteyim demiş. Bir kere İsa değil o Musa… Sopa da değil asa. Dere hiç değil Kızıldeniz o demiş… İşte bu başlıklara baktığımda da kendimi bir an hocanın yerine koyarak şunu demeden kendimi alamıyorum; hangi birini düzelteyim ben bu haberin. Neresinden tutarsak tutalım elimizde kalıyor.
Sanki devrimci olan insanlar aynı tezgahtan çıkmış birer ürünmüşçesine tek tip olarak görülüyor üstüne üstlük bir kadın bu iğrenç ifadeyle kamuoyuna arzı endam ettiriliyor. Basın ve yayıncılık etiğinden bihaber olan bu site cinsiyetçi dilini düzeltmek yerine – belki de düzelttiğini sandı ? farklı bir cinsiyetçi söylemle haberi tekrar servis ediyor. Sarışıncı devrimci de gördük… Bir kere şunu söylemek gerekiyor ki ortada devrim filan yok dolayısıyla da devrimci de. Gayet meşru haklarını kullanıp basın açıklaması yapmayan çalışan bir grupla karşı karşıyayız. Ancak haberi veren kurumun olayı çarpıtması yetmiyormuş gibi bir de ayrıştırıcı ve ötekileştirici bir dil kullanması yenilir yutulur bir şey değildir.
Kaldı ki ilgili olanlar bilirler ki bir haberin en önemli unsuru başlığıdır, çünkü okuyucunun ilgisini canlı tutacak olan yer orasıdır. Dolayısıyla da bir okuyucu ilk olarak haberin başlığıyla karşılaşır ve haberi de bu başlığın doğrultusunda okur. En Seksi Devrimci başlığıyla servis edilen bir haberin okuyucusu bir nevi şartlanmış halde olayın öznesi olan kadını bir seks objesi olarak görecektir. Bu noktada şunu sormak gerekiyor, bu yayın kuruluşu hangi hakla böyle bir iğrençliği yapabiliyor? Malum kadın eğer evli ise eşine, çocuklarına, ailesine, arkadaşlarına ve bunların haricinde tüm kamuoyuna ne hakla bu şekilde sunulabilir? Bu hangi ahlaka sığar? Sözüm ona ahlaktan dem vuran bir görüşe sahip olan bu yayın kuruluşunun yaptığı haberde ahlakın esamesi okunmamaktadır.
Ek olarak şunu da belirtmek isterim ki Türk medyası eril bir vaziyettedir. Cinsiyetçi söylem daimi olarak yenilenmektedir. Ancak bu kadar iğrençleştiğini çok sık göremeyiz görmeyelim de zaten! Kadına şiddetin, tecavüzün, cinsel istismarın azami düzeyde olduğu bir ülkede medyanın bu vaziyette olması aslında beni pek de şaşırtmadı. Bilindiği gibi fizik alanında ünlü Bileşik Kaplar Yasası vardır. Bunun günlük hayata çevrilmiş şekli de şu şekildedir: Bir ülkenin postanesi neyse hastanesi de odur. Dolayısıyla düşünce ikliminin bu doğrultuda şekillendiği bir ülkede üzülerek söylüyorum ki bu tip iğrençlikler yaşanır.
Salt ticari kaygılarla, daha çok ilgi çekmek amacıyla haber başlıklarında çeşitli kelime oyunlarının yapıldığı herkes tarafından biliniyor zaten ancak bu yapılırken toplumsal dengeyi de göz etmek zorundasınızdır. Eğer çözümlerin bir parçası olmazsanız sorunların bir parçası olursunuz ki bu internet sitesinin bugün yapmış olduğu da sorunun bir parçası olmaktan başka bir şey değildir. Bu dil, ne uzlaşıya, ne demokrasiye ne de kardeşliğe hizmet eder. Bu dil sadece toplumdaki hizipleşmeyi derinleştirir… Sonuç olarak bir daha böyle gariplikler yaşanmamasını diliyorum ve malum internet sitesinin en kısa zamanda Türkiye kamuoyundan özür dilemesi gerektiğini düşünüyorum.