Eylemlere tüm milliyetlerden halk ve öğrenciler katılıyor. İnternete düşen bazı mesajlara göre Zenica-Doboj kantonundaki polis sendikası üyeleri bile grev çağrısında bulunmuş ve göstericilere katılmış durumda Son birkaç gündür emekçi halk Bosna’da hükümeti, özelleştirmeleri ve neoliberal ekonomi politikalarını protesto ediyor. Başlangıçta oldukça barışçı olan gösteriler polisin şiddet kullanması üzerine hızla büyüdü ve kısa sürede birçok kente […]
Eylemlere tüm milliyetlerden halk ve öğrenciler katılıyor. İnternete düşen bazı mesajlara göre Zenica-Doboj kantonundaki polis sendikası üyeleri bile grev çağrısında bulunmuş ve göstericilere katılmış durumda
Son birkaç gündür emekçi halk Bosna’da hükümeti, özelleştirmeleri ve neoliberal ekonomi politikalarını protesto ediyor. Başlangıçta oldukça barışçı olan gösteriler polisin şiddet kullanması üzerine hızla büyüdü ve kısa sürede birçok kente yayıldı. Gösterilere Müslüman, Hırvat ve Sırp tüm milliyetlerden emekçilerden büyük katılım var. Burjuva medya birkaç gün olayları görmezden geldi ama dün göstericiler polisin plastik mermi kullanmasına rağmen hükümet binalarına saldırmaya başlayınca haber burjuva medya organlarında yer almaya başladı. Ama tabii her zaman olduğu gibi ya gerçekleri gizleyerek ya da çarpıtarak.
Bosna emperyalizmin açık sömürgesi olan bir ülkedir. Yugoslavya farklı din ve milliyetlerden insanların Nazi işgaline karşı beraber savaşarak kurdukları bir ülke idi ve farklı din ve kültürlerden insanlar barış içinde yaşıyorlardı. Sonra sosyalist sistem çöktü ve ülkede milliyetçi gruplar hızla güç kazanmaya başladı. Sonuçta değişik emperyalist grupların desteğini alan bu milliyetçi gruplar ülkeyi iç savaşa sürüklediler. Savaşta her dilden ve dini gruptan yüz binlerce Yugoslavyalı ya birbirine karşı savaşarak ya da NATO bombardımanı altında öldüler. Ama savaşı Sırbistan kaybetti ve Yugoslavya sömürgeleştirildi ve hızla milliyetçi bileşenlerine ayrıldı.
Emperyalistler bu savaşı tüm dünyaya ”insani müdahale” olarak yutturmayı başardılar. Türkiye’de bile birçok sol örgüt ve kişi NATO’nun Yugoslavya’yı bombalamasını ve işgalini ”insani müdahale” gerekçesi ile destekledi. Halbuki olan Yugoslavya’nın zorla kan ve barut içinde sömürgeleştirilmesinden başka bir şey değildi.
Hesapta Bosna’nın “bağımsız” olması için ayaklanan İzzetbegoviç (eski Osmanlı paşalarından birinin torunudur ve İslamcı olarak Nazi ordusuna katılmıştı, İslamcı ve faşisttir) ve “bağımsız” olması için tüm Yugoslavya’yı bombalayan ve yüz binlerce insanı öldüren emperyalist devletler, hepsi savaş sonrası Dayton’da bir araya geldiler ve birden fikir değiştirdiler. Bosna’nın kendi kendini yönetemeyeceğine karar verdiler ve Bosna’yı bir çeşit sömürge valisi olan High Representative ile yönetme kararı aldılar. Yugoslavya’nın eşit devletlerinden birisi olan Bosna’nın emperyalizm tarafından sömürgeleştirilmesi tamamlanmıştı. İzzetbegoviç belki Bosna’yı Nazilerin sömürgesi yapamamıştı ama Avrupa ve ABD’nin ortak sömürgesi olması konusunda elinden geleni yapmıştı. Sonunda Bosna, Avrupa Birliği tarafından atanan bir vali ve ABD tarafından atanan yardımcısı tarafından yönetilmeye başlandı.
Bosna’da hesapta seçimle gelen bir hükümet ve parlamento var ama tüm kararlar sömürge valisinin onayından geçmek zorunda ve Vali’nin hükümetin tüm kararlarını veto yetkisi bulunuyor. Valilik istediği bürokratı işten atabilir ya da isterse hükümeti kovabilir. Vali son yirmi yılda bu yetkisini bol bol kullandı. Yüzlerce bürokrat politikacı ve milletvekili görevlerinden kovuldu ve hükümetler tarafından alınan bir sürü karar veto edildi.
Sömürge yönetimi sadece Bosna’nın değil ama tüm Yugoslavya’nın ırzına geçti. Sosyalist Yugoslavya zamanında Avrupa’nın en eğitimli halkına sahip olan Bosna ve Kosova hızla mafya devletleri haline geldi. Devlet kuruluşları çok ucuz fiyatlarla özel sektöre peşkeş çekildi, sağlıktan iş güvenliğine emeklilik hakkına kadar tüm haklar hızla ortadan kaldırıldı. 1945 sonrası 1990’lara kadar barış içinde bir gün bile savaşmadan geçirmiş Bosnalılar etnik ve dini temellerde değişik kantonlara bölündü ve öyle yönetilmeye başlandı. Ülke bir başka sömürge Kosova ile beraber hızla bir mafya devletine döndü. Yoksulluğun hızla arttığı ortamda fuhuş hızla arttı. Bosna beyaz kadın ticaretinin merkezlerinden birisi haline geldi. Bosna devletini yeniden yapılandıran DYNcorp şirketi ile BM görevlilerinin fuhuş ticaretindeki rolü hakkında birçok haber ve rapor hazırlandı. Ama Dayton’da imzalanan sömürge antlaşması kurallarına göre Bosna’da görev yapan BM görevlilerinin dokunulmazlığı var ve mahkemeye verilemiyorlar. DynCorp’un ve BM yetkililerinin fuhuş ticaretindeki rolünü açığa çıkartan BM görevlileri işlerinden atıldılar.
Ülkede yetişkin nüfusun yüzde kırkı işsiz ve doğal olarak yoksulluk çok fazla. Bir işi olanların durumu da pek parlak değil. 2.5 milyon çalışma yaşında insanın olduğu ülkede, bu insanların yüzde kırkı işsiz ve 500 bin çalışan ise ayda 200 dolara iş güvencesi olmadan çalışıyor. Birçoğu ise bu parayı da aylarca alamıyor. Ülke sürekli olarak dış göç veriyor. Halkın yaşam düzeyi uygulanan neoliberal politikalar yüzünden savaş öncesine göre yani Yugoslavya dönemine göre çok düşük.
Ama son birkaç yıldır her tür etnik ve dini gruptan Bosna halkı giderek artan biçimde protestolara katılmaktadır. Geçen yıl milliyetçi partiler suni bir kimlik kartı krizi çıkarmışlardı. Bu krize halkın tepkisi birleşmek ve güçlü protestolar yaratmak oldu. Bir noktada halk parlamentoyu bastı ve 1500’e yakın milletvekili ve hükümet görevlisini muhasara altına aldı.
Son olaylar Tuzla bölgesinde ucuz fiyatlarla kapitalistlere peşkeş çekilen fabrikaların kapatılıp, işçilerin parası bile ödenmeden işten atılması üzerine başladı. On bine yakın işçinin barışçı protestosuna polis vahşice saldırınca gösteriler hızla tüm ülkeye yayıldı. Dün göstericiler hükümet binalarına saldırmaya başladı. Gazeteler dün akşam polisin plastik mermi kullandığını haber veriyorlar. Eylemlere tüm milliyetlerden halk ve öğrenciler katılıyor. İnternete düşen bazı mesajlara göre Zenica-Doboj kantonundaki polis sendikası üyeleri bile grev çağrısında bulunmuş ve göstericilere katılmış durumda. Göstericiler tıpkı Brezilya ve Türkiye’de olduğu gibi herhangi bir politik partiyi desteklemiyorlar. Atılan ve duvarlara yazılan sloganlar arasında bazıları ise çok ilginç ve çok güzel. Mesela işgal edilen hükümet binasına yazılan bir slogan olan ”Hırsızlar! Milliyetçilere Ölüm!” eylemin yönelimini çok güzel açıklıyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.