O güzergâhtan şimdiye kadar silah dolu yüzlerce TIR sınırın öte yanına geçmiş, cihatçılara silah, Suriye’deki yangına odun taşımıştı zaten. Türkiye’nin El Kaide’yle olan ilişkisi de, MİT’in bu ilişkideki rolü de herkesin uzunca süredir bildiği ama buna rağmen yüksek sesle dillendirmediği bir “milli sır”dı yani. Erdoğan ve Davutoğlu’nun emperyal fantezilerini ve yeni-Osmanlı heveslerini roket başlığı, hücum […]
O güzergâhtan şimdiye kadar silah dolu yüzlerce TIR sınırın öte yanına geçmiş, cihatçılara silah, Suriye’deki yangına odun taşımıştı zaten.
Türkiye’nin El Kaide’yle olan ilişkisi de, MİT’in bu ilişkideki rolü de herkesin uzunca süredir bildiği ama buna rağmen yüksek sesle dillendirmediği bir “milli sır”dı yani.
Erdoğan ve Davutoğlu’nun emperyal fantezilerini ve yeni-Osmanlı heveslerini roket başlığı, hücum yeleği ve kalaşnikof mermisi şeklinde Suriye’ye taşıyan TIR’ların varlığından neredeyse herkes haberdardı dolayısıyla ama iktidar bunu hiçbir zaman kabullenmiyor, muhalefet ise dile getirmeyi tercih etmiyordu.
Oysa başta ABD olmak üzere Batı dünyasında, AKP rejiminin Selefi terörizminin ve El Kaide’nin destekçisi olduğu yönündeki açıklamalar ve haberler giderek artıyor, Türkiye’nin İslami terörizmin merkez üslerinden biri olma yolunda ilerlediğine dair analizler yapılıyordu.
İşte tam da böylesi bir konjonktürde, Cemaat iktidarın El Kaide’yle bağlantı ve ilişkisinin ifşa edilmesinin AKP’yi hem içeride hem dışarıda sıkıştıracağını çok iyi bildiği için o TIR’lardan birine “dur” dedi ve “milli sır” ilk kez böylesine yüksek sesle dile getirilir oldu.
Ülkenin istihbarat teşkilatının yardım görünümü altında komşu bir ülkedeki teröristlere silah taşıyor oluşunun, yani hem iç hem de uluslararası hukuka aykırı bir faaliyetin, böylesine aleni bir şekilde ortaya çıkmış olmasının ciddi sonuçlar yaratacak bir nitelik taşıdığını söyleyebiliyoruz.
El Kaide terörüyle işbirliği, lojistik destek, silah yardımı gibi meseleler yakın gelecekte hem uluslararası hukuk arenasında Türkiye’nin başını çok ağrıtacak, hem de El Kaide terörü bir bumerang misali dönüp Türkiye’yi vuracaktır. Dolayısıyla El Kaide’yle işbirliği, AKP rejiminin Türkiye’ye yaptığı kötülüklerin en büyüklerinden biri olarak tarihe kaydedilecektir.
***
Suriye’ye silah taşıyan TIR’ın durdurulması, başka bir gerçekliği daha bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur; o da yaşanmakta olan devlet krizinin büyüklüğü ve devletin iki farklı güç odağı arasında pay edilerek adeta devlet olmaktan çıkarılmış olduğu gerçeğidir.
Devletin “normal” ülkelerde rastlanmayacak şekilde bir siyasi partiyle bir tarikat arasında parsellenmiş olduğunun en büyük kanıtı, TIR’ın durdurulması sırasında yaşananlardır.
Cemaatin “kamikaze savcı”larından biri olduğunu düşünebileceğimiz bir savcı, jandarmayla birlikte bir TIR’ı durdurmuş, TIR’daki MİT görevlileri TIR’ı aratmamış, TIR’ı aramak isteyen jandarma yüzbaşısına jandarma alay komutanı TIR’ı bırakıp çekilmelerini emretmiş, ancak yüzbaşı olay yerinde amir konumunda bulunan kişinin savcı olduğunu söyleyerek geri çekilmemiş, sonrasında ise valilikten gelen talimatla TIR bırakılmıştır.
Ancak savcı vazgeçmemiş, bir süre sonra TIR bu sefer de Terörle Mücadele ekiplerince durdurulmuş, TIR’dakilerden ikisi gözaltına alınmış, savcı TIR’ı aratacakken valilik bir kez daha devreye girmiş ve TIR tekrar bırakılmıştır. Sonrasında ise TIR’ı durduran polisler görevden alınmış, yerleri değiştirilmiştir.
Tüm bunlar, devleti parselleyen iki farklı güç odağının mücadelesinde, güvenlik aygıtının farklı birimlerinin birbirine silah çekebilecek noktaya gelmesine yol açacak ölçüde derin bir krizle karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.
Tarafların sulh ve uzlaşma çağrılarını “pazarlık yok” diyerek reddettikleri bir noktada daha önce hiç görmediğimiz, yaşamadığımız şeylere tanıklık etmemiz, şaşırtıcı olmayacaktır. Tüm işaretler çok büyük, çok güçlü bir fırtınanın gelişini haber vermektedir.