“Katılım bankacılığı” üzerinden büyüyen İslamcı sermaye kesimlerinin daha çok büyümek için devletin ve Diyanet’in güvencesine ihtiyacı var
Türkiye’de 1980’lerden bugüne “katılım bankacılığı” üzerinden büyüyen İslamcı sermaye kesimleri bankacılık sektöründen daha çok pay almak istiyor. Katılım bankalarının daha çok büyümesi için devletin ve Diyanet’in güvencesine ihtiyacı var
Türkiye’de yaklaşık 30 yıldır faaliyet gösteren katılım bankalarının, 1.65 trilyon liralık aktif büyüklüğe ulaşan bankacılık sektöründeki payı yüzde 5,5 gibi düşük görülen bir seviyede. Önümüzdeki 10 yıllık hedefleri ise bu payı yüzde 10’a çıkarmak. “Faizsiz bankacılık” söylemi üzerine kurulan katılım bankacılığı, dahil olduğu ticari ve üretim faaliyetleri neticesinde oluşan kar veya zararı, müşterileri ile paylaşan bir bankacılık modeli olarak tanımlanıyor. 1963 yılında Mısır’da kurulan ilk katılım bankasından bugüne kadar geçen 50 yılda İslami bankalar dünyada toplam 1,5 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaştı.
Türkiye’de katılım bankacılığının serüveni 1984’te Albaraka Türk’ün kurulmasıyla başladı. Bugün faaliyet gösteren dört katılım bankası bulunuyor: Albaraka Türk, Kuveyt Türk, Bank Asya ve Türkiye Finans. Türkiye’de faaliyet gösteren dört katılım bankasının toplam aktifleri 2005 yılından bu yana yıllık ortalama yüzde 32 oranında artarak 70 milyar TL’ye ulaştı.
Aynı dönemde bankacılık sektörünün toplam aktif büyümesi ise yüzde 19’larda kaldı. Bu rakamlara göre, son yedi yılda (yani AKP iktidarında) katılım bankaları, bankacılık sektörüne göre yüzde 50’yi aşan oranda daha hızlı büyüdü. Ancak katılım bankacılığının toplam bankacılık içindeki payı yine de çok düşük seviyelerde. Körfez sermayesi, AKP’nin neoliberal politikaları, tekelci sermayeyle işbirliği sonucunda belli bir büyüklüğe ulaşan katılım bankacılığıyla büyüyen İslamcı sermaye kesimleri bankacılık sektöründen daha çok pay almak ve daha çok büyümek istiyor. Katılım bankalarının daha çok büyümesi için ise ilk olarak devlet güvencesine sonra da Diyanet’in güvencesine ihtiyacı var.
Devlet katılım bankacılığına giriyor
Katılım bankacılığının aradığı destek AKP’den geldi. Devletin katılım bankacılığı alanına girmesi, sektörün aradığı güvenceyi sağlayacak. Dünya gazetesinin 2 Aralık tarihli haberine göre BDDK, 20-22 Aralık’ta Kızılcahamam’da bir çalıştay organize ediyor. 2 gün sürecek çalıştayda, katılım bankacılığının nasıl büyütüleceği tartışılacak ve görüşler bildirilecek. Çalıştaya akademisyenler, katılım bankası temsilcileri, Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB), BDDK, Hazine, Merkez Bankası ve Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) uzmanları davet edildi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, devletin katılım bankacılığı alanına gireceğini belirterek, Ziraat Bankası, Halkbank ve Vakıfbank’ın birer katılım bankası kurmak için çalışma başlattıklarını duyurmuştu. Katılım bankacılığı kurmak için çalışmaları hızlandıran kamu bankaları arasında ilk olarak Ziraat’in faaliyete geçmesi bekleniyor. 1 Haziran 2014 tarihinde Hazine’nin sermaye koyması ile Ziraat katılım bankasının faaliyete başlayacağı ifade ediliyor. Ziraat’in ardından Halkbank ve Vakıfbank’ın da sırayla katılım bankası kurması bekleniyor. Ayrıca önümüzdeki günlerde 1 milyar dolar sermayeli Mega İslam Bank’ın kurulması için hükümet düğmeye bastı.
İslamcı kesimler katılım bankasıyla çalışmıyor
Sakarya Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi ve PESA Araştırmacısı Doç. Dr. Mehmet Saraç, kasım ayında Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON), Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Türkiye İş Adamları ve Sanayicileri Konfederasyonu (TUSKON) ile Tüm Sanayici ve İş Adamları Derneği’ne (TÜMSİAD) üye bin 100 iş adamıyla anket yaptıklarını açıkladı. Ankete göre kendilerini muhafazakar olarak tanımlayan iş adamları, katılım bankalarından daha çok, faizle iş yapan ticari bankaları tercih ediyor. Sadece geleneksel bankaları kullanan muhafazakar iş adamlarının oranı yüzde 45, sadece katılım bankalarını kullananların oranı ise yüzde 25.
Bank Asya Genel Müdürü Abdullah Çelik ise 2012’nin haziran ayında yaptığı açıklamada müşterilerinin sadece yüzde 25’inin “muhafazakar” diye nitelendirilen kesimden olduğunu söyledi. Bu veriler İslamcı kesimlerin çoğunun katılım bankaları ile çalışmadığını ortaya koyuyor. Katılım bankalarının ilk hedefleri arasında bu kesimleri kapsamak bulunuyor.
Diyanet fetvası: Bankalara güvenin
Türkiye Katılım Bankaları Birliği’nin broşüründe katılım bankalarının kuruluş amacı şöyle tanımlanıyor: “Türkiye’de ve dünyada halkın bir kesimi, faiz gelirinden uzak durmaktadır. Bu nedenle klasik bankalara gitmeyen fonlar atıl kalmaktadır. Katılım bankaları, mali sektörde bir yenilik olarak, faiz hassasiyeti nedeniyle klasik bankalara gitmeyen fonları ekonomiye kazandırmak ve tasarruf sahiplerinin fonlarını güvenle saklamalarına ve değerlendirmelerine yardımcı olmak amacıyla kurulmuştur.”
Faiz İslama göre yasak, katılım bankaları da “helal” bankacılık yaptıklarını ileri sürerek İslami usullere uygun olduklarını iddia ediyorlar. Bugüne kadar piyasanın kapsayamadığı İslamcı kesimlerin sistemle entegrasyonu “faizsiz” sözü üzerinden büyük oranda sağlandı. Ancak hala sürece katılmayan unsurlar var. Bu noktada devreye Diyanet’in girmesi bekleniyor. Diyanet, belli kesimlerin katılım bankalarına güven duymasını sağlayacak fetva yetkisine sahip.
Yeni Şafak’ın 17 Kasım tarihli haberinde Diyanet’in yeni dönemde bankacılık sektörü ile doğrudan çalışarak “daha etkin” fetvalar vermeye hazırlandığı iddia edildi. Yeni Şafak haberinde, katılım bankalarının pazar payının düşük olmasının nedenini şu cümle ile açıklıyor: “Vatandaşın zihnine yerleşmiş olan, ‘faizsiz banka ile faizli banka arasında hiçbir fark yok’ şeklindeki algı.” Yeni Şafak’a göre, burada algı kırıcı görevi Diyanet İşleri’ne düşüyor.
Sendika.Org