Yalnızca devletin şiddet aygıtları ile kurduğu barikatları aşarak ilerlemedi 31 Mayıs’ ta başlayan direniş. Bütün ülkeye yayılan, her yeri direnişe çeviren halk hareketi, örgütlü muhalefet güçlerinin eski alışkanlıklarını, reflekslerini ve öngörülerini de ezdi geçti. Kimi tamamen başka bir şekle girdi, savruldu. Kimi sürece eski refleksleriyle müdahale etmeye çalıştı, çalışıyor. Kimi de “aman ben işime bakayım, […]
Yalnızca devletin şiddet aygıtları ile kurduğu barikatları aşarak ilerlemedi 31 Mayıs’ ta başlayan direniş. Bütün ülkeye yayılan, her yeri direnişe çeviren halk hareketi, örgütlü muhalefet güçlerinin eski alışkanlıklarını, reflekslerini ve öngörülerini de ezdi geçti.
Kimi tamamen başka bir şekle girdi, savruldu. Kimi sürece eski refleksleriyle müdahale etmeye çalıştı, çalışıyor. Kimi de “aman ben işime bakayım, bu direniş de gelir geçer” deyip, küçük dünyasına geri döndü…
Direnişe yol açıp güç biriktiren önceki mücadelelerde payı olan örgütlü güçler, direniş her yere dağılıp yayılarak sürdükçe, narın parçaları gibi birbirinden ayrılıverdi. Kimileri yan yana durdu, kimileri uzaklaştı tamamen birbirinden..
Dost acı söyler…
Direniş ateşinin yandığı andan itibaren oluşmaya başlayan örgütlü güçler arasındaki açı farkları, şimdi gaz ve toz bulutu dağılınca çok daha net ve berrak görülüyor.
Direniş sürerken alınan her bir tutumun şimdinin taşlarını döşediği, şu anki pozisyonları belirlediği çok açık. Barikatların kaldırılıp-kaldırılmaması veya tek çadır kurma-çadırları terk etmeme tartışması, boş tartışmalar değil, şimdiyi görebilmenin kritik ipuçlarıdır.
Ulusalcı cenahın örgütlediği ve desteklediği “Gazdanadam Festivali” ile Gezi ruhuna hançer saplamaya çalışanlar, sadece direnişi bölmeye çalışmadılar. Direnişe “kendisi olma” hakkını vermeyerek, onu liberal-ulusalcı-şovenist zincirlerle bağlamaya uğraşıyorlardı.
Gezi direnişinin yaratığı ve bin bir zorluğun içinden yeşermeye çabalayan forumları dahi bölme girişimlerinde bulunanlar, şimdi alanlarda “Yeni bir Cumhuriyet” çağrısı yapmakta.
Direnişin ilk günlerinde daha çok görülen Türk bayrağı üzerine basıp siyaset yapmayı, politik manevra ya da siyasi kurnazlık olarak görenler, bir şeyi unutmuşlar. Herkesi kendi çarkından geçirip dönüştüren Gezi Direnişi, “Türk bayrağı”na da aynı muameleyi gösterdi. O bayrak da değişip dönüşüyor.
Dün Gezi Direnişi’ni ve forumları bölmeye çalışanların, yarın devrimci-halkçı ve özgürlükçü yeni zemini inşa ederken de karşımıza çıkabileceklerini unutmayalım, yapılanı ve yapanı bir kenara not edelim.
Diğer bir taraftan, AKP iktidarının açmazlarını iyi değerlendiren ve bu açmazlara doğru sürekli hamle yapıp onu masaya zorla oturtan Kürt Halk Hareketi, müzakere sürecinde kaybettiği inisiyatifi direnişle birlikte tekrar kazanabilirdi, ama bunu değerlendiremedi.
Önemli bir hataydı. İktidar, Haziran İsyanı ile Kürt Hareketi’nin yakınlaşma olasılığını veya isyanın Kürt sorununa dair çözüm taleplerini de kapsayarak genişlemesini önlemek istiyordu. Kısmen ekmeğine yağ sürülmüş oldu.
Şimdi, Gezi’nin elini tutmaya çalışan Kürt Hareketi, bu hamleyi, HDP’nin dışarıdan müdahalesiyle yapmaya çalışıyor. Elbette ki kıymetli olan bu çabalar, ne yazık ki baştan kurulamamış organik bağı kurmaya yetmiyor.
Rüzgarın nereden estiğine iyi bak!
Dumanı tüten Gezi’nin üzerine su serpip onu söndürmeye çalışanlar için de birkaç kelam etmeliyiz.
Birincisi, direnişin halkçı-özgürlükçü zemine yerleşen toplumsal güçlerin kendi çıkarlarını savunmaları temelinde gerçekleştiğini unutup, direnişi sürekli gereksiz çatışma içerisine sokmaya çalışanlar. Zannediliyor ki, bir ıslık sesi ile yine 31 Mayıs gününe döneceğiz. Geçiniz bunları lütfen…
31 Mayıs’ ta sokaklara çıkanlar o sokakları yeniden dolduracaklar, ama sizlerin ıslık sesiyle değil, kendi çıkarları yönünde yürütecekleri mücadelelerin içinden geçerek.
Ya direniş devam ederken halkın şiirimsi bir güzellikte işleyen isyan dinamiğini telaşla geriye çekmek isteyenlere ne demeli? Bir an önce “normal” günlük hayatına devam etmeyi isteyenlere?
İsyan günlerinde halkın yarattığı hesaba gelmez dalgalardan ürküp, panik içinde sakin liman arıyorlardı. Şimdi de forumları özne olarak kabul etmeyip, kendi “çok kıymetli” sözlerini herkese kabul ettirmeye çalışıyorlar ya, diyecek bir şey yok. Bizden hatırlatması, bir gün o dalga tekrar yükselir, aman dikkat!
Sadede gelirsek, irili ufaklı bütün toplumsal güçleri kendi çatısı altında toplayan Gezi Direnişi’nin dumanı halen üstünde tütüyor.
Halk hareketi, kimi zaman gerici yaşam dayatmasına karşı kızlı-erkekli yürüyüşlerde harlanıyor, bazen orman yağmasına karşı direnişte, öğrenci yurtlarında ya da fabrika işgallerinde aniden parlayıveriyor.
Önemli olan rüzgarın geldiği noktayı doğru hesaplayıp ateşi doğru körüklemek.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.