Kamu çalışanları sendikal hareketi, 1980 ve 1990’lı yılarda emek hareketinin bütünü açısından yeni ve yenileyici bir dinamik olarak ortaya çıkmıştır. Bu dönemde gündeme getirilen neoliberal dönüşüm programı, dünyada ve ülkemizde emekçilere dönük yoksullaştırma ve güvencesizleştirme temelinde yoğun bir örgütsüzleştirme ve sendikasızlaştırma politikaları dayatmıştır. Bütün bu saldırılara karşı fiili-meşru-demokratik temelde örgütlenen kamu çalışanları sendikal hareketi zengin […]
Kamu çalışanları sendikal hareketi, 1980 ve 1990’lı yılarda emek hareketinin bütünü açısından yeni ve yenileyici bir dinamik olarak ortaya çıkmıştır. Bu dönemde gündeme getirilen neoliberal dönüşüm programı, dünyada ve ülkemizde emekçilere dönük yoksullaştırma ve güvencesizleştirme temelinde yoğun bir örgütsüzleştirme ve sendikasızlaştırma politikaları dayatmıştır. Bütün bu saldırılara karşı fiili-meşru-demokratik temelde örgütlenen kamu çalışanları sendikal hareketi zengin mücadele deneyimleri üretmiştir. Hareketimizin çeyrek asırlık mücadele tarihi örgütlenme çizgisinden mücadele araçlarına, ortak mücadele perspektifinden Kürt sorununa ilişkin tutum alışına ve kadın hareketine kadar birçok konuda özgün ve öğretici birikimlerle doludur.
Kamu Emekçilerinin “öz örgütü olan” KESK’e bağlı Tüm Bel Sen’de yaşanan süreç kendi içerisinde ciddi bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Elbette ki bu tartışma KESK’in kuruluş sürecinden bu yana yürütülen sendikal anlayıştan bağımsız değildir. Bu nedenle yürütülecek bir tartışma tek başına kişilerin doğruluğu yanlışlığı üzerinden değil; Tüm Bel Sen ve KESK’in geçmişten bu güne taşıdığı yapısal sorunlarını ve çözüm önerilerini de içerir vaziyette olmalıdır.
Bunun için ilk olarak KESK ve bağlı sendikalarının büyük çoğunluğunda yapılan tüzük değişikliğinden başlanabilir. KESK’in ve dolayısı ile Tüm Bel Sen’de yapılan tüzük değişiklikleri mücadelenin gereğine uygun olarak konfederasyonumuzun ve sendikalarımızın örgütlenme ve mücadele süreçlerinin ihtiyaçlarının gereği olarak yapılmıştır. Sendikalarımızın örgütlenme karar alma ve mücadele süreçleri içinden geçtiğimiz dönemde AKP iktidarının neoliberal dönüşüm politikalarının gereği olarak topyekûn bir saldırı altındadır. Topyekûn saldırıya topyekûn karşı duruşu gerçekleştirmek gerekir. Bunun için KESK ve bağlı sendikalardaki her düzeydeki üyesinin karar alma, demokratik denetim ve demokratik katılım mekanizmalarını zorunlu kılmıştır. Bu bağlamda KESK ve bağlı sendikalarında henüz tam olarak uygulamaya sokulamasa da; karar alma süreçlerinde katılımcılığın esas alındığı meclis sistemi benimsenmiştir. Yönetim kurullarının yürütmeye dönüştüğü bu sistemde karar alma organın üye sayısı daha da arttırılmış, yatay örgütlenmelerin çoğaltıldığı bir kararlaştırma mekanizmaları öne çıkarılmıştır. Ayrıca “sendika ağalığı” ve sendikal bürokrasinin önlenmesi denilen olumsuzluğun önüne geçilmesi için yürütme mekanizmalarında görev alacak üyelerin görev süreleri sonsuz olmaktan çıkarılıp iki dönem olarak sınırlandırılmıştır.
Bugün Tüm Bel Sen’deki yaşanan son sürecin esas nedeni budur. Yapılan tüzük değişikliğiyle Vicdan Baykara dâhil olmak üzere hiç kimsenin yıllarca genel başkanlık yapmasının olanağı kalmamıştır. Durum böyle olunca Tüm Bel Sen’in kuruluşundan beri genel başkanlık yapan Vicdan Baykara tüzük değişikliğini kendisine karşı yapılmış bir adım olarak algılamış; tüzük değişikliğine saygı göstermek yerine değiştirilen tüzüğün iptali için mahkemeye baş urmuş ve yıllarca kendisinin de emek verdiği sendikayı bölüp parçalayarak yeni bir sendika kurma yolunu tercih etmiştir. Bu durum asla kabul edilemez. Vicdan Baykara bu tavrı ile kendi emeğine, ondan daha önemlisi sendikal mücadelede hayatını kaybetmiş mücadele önderlerine (Şemsi ve İkram başta olmak üzere) ve onların anısına saygısızlık etmiştir. Bu gerçekler ortadayken hiç kimse öne sürülen sahte gerekçeleri inandırıcı bulmamaktadır. Tüm Bel Sen üyeleri başta olmak üzere tüm kamu emekçileri bilmektedir ki bugün Vicdan Baykara’nın ileri sürdüğü iddialar samimi değildir. Aslında kendisi bugün rahatsızlık olarak ileri sürdüğü şeylerin bir parçası ve müttefiki olarak yıllarca genel başkanlık yapmıştır. Kendisinin de birçok grup içinde dolanıp durarak geldiği yer de bir gruptur. Suçladığı gruplar en az kendi grubu kadar meşrudur! Sendikal mücadelede gruplar mücadelenin önemli dinamikleridir. Bu grupların yan yana gelişi ilkeler üzerinden olduğu sürece ve kendilerini kamu emekçilerinin mücadelesini engelleyen, ona zarar veren değil büyüten bir noktadaysa anlamlıdırlar. Yani aslolan grup çıkarları değil kamu emekçilerinin genel çıkarlarıdır. Kuşkusuz kamu emekçileri hareketinde grupların ilkesiz ittifakları, harekete zarar veren eylemleri olmuştur. Ancak bu ilkesizlikler ve “grup”lar hakkında en son söz söyleyecek kişi Vicdan Baykara’dır.
Sendikal mücadelede herkesin, Vicdan Baykara’nın da eleştiri yapma hakkı elbette saygıdeğerdir. Ancak eleştiri ile asılsız suçlamaları karıştırmamak koşuluyla. Devletin olur olmaz yerlerde abartılı mali denetimler yaptığı, sendikal eylemlerin yasadışı örgüt eylemi olarak değerlendirildiği bir yerde, devletin asılsız iddialarının yanına düşmek, ona paralel açıklamalar yapmak sendikal örgüt suçudur. Aslında bizler Vicdan Baykara’nın bu konularda ne kadar ilkesiz ve oportünist olduğunu biliyoruz. Örneğin KESK Genel Başkanının kendi iradesiyle ve örgütün bilgisi dışında akil insanlar topluluğuna katılmasını eleştirenlere karşı aynı Vicdan Baykara “canım bu işi bu kadar abartmayın, genel başkan her yere gidebilir” derken başta Devrimci Kamu Çalışanları olmak üzere üyelerimizin önemli bir kısmı, bu durumu konfederasyonumuza bağlı sendikaların çeşitli organlarında tartışmış, eleştirmiş, genel başkanımızın örgütün izni olmadan akil insanlara katılımını ortak örgüt hukukuna uyulmadığından hareketle kabul edilemez bulmuştur. Örnekleri çoğaltmak mümkündür kaldı ki kamu emekçileri bu tarihi canlı yaşayan bir kitle olarak her şeyin farkındadır. Ama herkes iyi bilir ki; Kamu emekçileri sendikal mücadelesi dönem dönem bazen doğrudan devletten ve siyasal iktidarlardan bazen de içeriden ortaya çıkan ırkçı, şoven ve komplocu saldırıları bertaraf edecek bir iradeye sahiptir. Kirli savaşın en yoğun olarak yaşandığı bir dönemde “Savaşa hayır. Barış hemen şimdi” diyerek savaşan tarafları Cenevre Sözleşmesi’ne ve savaş hukukuna çağıran bir bildiri nedeniyle sendikal mücadele önderlerinin şahsında (Devletin hedef aldığı imzacılar arasında Vicdan Baykara da vardı) bütün olarak kamu emekçileri sendikal hareketine yönelen saldırıyı Kamu Emekçileri Hareketi nasıl göğüsleyip mücadeleyi büyüttü ise, bugün de içeriden yükselen “siyasal söylem sosuna bulanmış” saldırıları yine aynı kararlılıkla püskürtecektir. Bugün Tüm Bel Sen’de kişisel hırs ve kariyerizm uğruna sendikayı asılsız iddialarla karalayarak başka sendikaya geçenlerin daha önce aynı suçlamalara maruz kaldıkları unutulmamalıdır.
AKP iktidarının son çıkardığı Büyükşehir Belediyeleri Yasası sözde yerelleşmek ve demokratikleşmek olarak okunmaktan ziyade; AKP’nin uyguladığı politikaların bütün unsurlarıyla, baskıcı ve gerici tüm bileşenlerinin yerel ayaklarının oluşturularak uygulanmasından başka bir anlamı yoktur. AKP’nin yerel yönetimlerde değişikliğe gittiği bu politikalarının ana başlığı dahi örgütlenme ve mücadelede ciddi bilinç sıçraması gerektirmekteyken Tüm Bel Sen’in bu gündemlerin dışında sahici olmayan, örgütü ileri taşımayacak, suni gündemlerle meşgul olması sendikanın ilkesiz politika ve ittifaklarla getirilmiş olduğu noktayı çok iyi özetlemektedir.
Ülkemizi neoliberal gerici bir sermaye cennetine çevirirken; Ortadoğu’da emperyalizmin taşeronluğunu üstlenen AKP’nin bölge halklarını birbirine düşman etmek için savaş kışkırtıcılığı yaptığı bu günlerde KESK’e düşen görev; gerçek bir sınıf örgütü olarak iç birliğini ve dayanışmasını sağlayıp savaşa, sömürüye ve gericiliğe karşı mücadeleyi tüm emek ve demokrasi güçleriyle birlikte büyütmektir. Başta Devrimci Yerel Yönetim Emekçileri olarak bizler ve tüm yerel yönetim emekçileri Tüm Bel Sen’de oynanan bu oyunu bozacağız! Tüm Bel Sen’de yaşanan bu olayın temel nedenlerinin biri olarak dar grupçu yaklaşımlar, programatik olmayan koltuk paylaşımına bağlı ilkesiz ittifaklar, olduğunu sendikal tarihimiz açısından ders çıkaracaklarımız hanesine yazmış bulunuyoruz. Ancak bilinmeli ki Tüm Bel Sen bir, iki kişinin, grubun hırsına, kariyerizmine; koltuk paylaşımına bağlı ilkesiz grup ittifaklarına, sendikal bürokrasiye ve sendika ağalığına bırakılmayacak kadar önemlidir. Bunun için Devrimci Yerel Yönetim Emekçileri olarak bizler geçmişten bugüne taşıdığımız sendikal-politik örgütleme mücadele birikimlerimizi, sendikamızın daha ileri noktalara taşınmasını için seferber edecek, azim ve kararlılığındayız!
Yaşasın Tüm Belsen, Yaşasın KESK