Mayısın son günlerinde Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaç kesimini protesto amacıyla parkta kurulan çadırlara polisin müdahalesiyle başlayan toplumsal hareketler Eylülle birlikte yeni bir evreye girdi. Mayısta Gezi’de protesto edilen İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin parkı yok eden, Topçu Kışlası adı altında bir AVM projesiydi. Toplumun geniş kesimlerine yayılan protesto eylemlerinde, polisin sert müdahalesi nedeniyle gençlerimizi kaybettik, yaralıların ve […]
Mayısın son günlerinde Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaç kesimini protesto amacıyla parkta kurulan çadırlara polisin müdahalesiyle başlayan toplumsal hareketler Eylülle birlikte yeni bir evreye girdi. Mayısta Gezi’de protesto edilen İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin parkı yok eden, Topçu Kışlası adı altında bir AVM projesiydi. Toplumun geniş kesimlerine yayılan protesto eylemlerinde, polisin sert müdahalesi nedeniyle gençlerimizi kaybettik, yaralıların ve ortaya saçılan bunca kimyasal gazın etkilerini, maddi hasarların hesabını artık tutamıyoruz bile…
Ankara’da ise bu kentsel toplumsal harekete destek amacıyla başlayan gösteriler yaz boyunca devam eden süreçle birlikte kendi kentimizdeki, semtimizdeki sorunlara dönük mecraya taşınmış gözüküyor. ODTÜ’de yol tartışması ile devam eden protestolar ve polis müdahalesi, Mamak’ta da bir Cemevi-Camii tartışması ile gündeme taşındı.
Haziran boyunca devam eden Taksim Gezi Parkı direnişinde bugüne kadar AKP iktidarının hep kârlı çıktığı “tartışmayı dinsel mecraya çekme” refleksi aslında o günlerde de kullanılmıştı. Bizzat Başbakan’ın ağzından “Camide içki içtiler”, “Türbanlı bacılarımıza saldırdılar” iddiaları yaratılmak istenen saflaşma o günlerde itibar görmemişti.
Bugün Tuzluçayır’da yaratılmak istenen Cemevi-Camii tartışması da aynı yaklaşımın bir ürünü… Bu sefer Anadolunun yüzyıllardır kanayan bir yarasını kaşıyor AKP iktidarı. Bu meselenin kökleri bir hayli derinde… Buna rağmen, bugünde Mamak’ta yaratılmak istenen bu ayrım yine itibar görmüyor.
Mamak’ta yıllardır Alevilerin bir talebi olarak gündemde bulunan merkezi bir konumda müstakil bir sosyal tesis olarak Cemevi yapılması talebi görmezden geliniyor. Mamak Belediye Başkanı 3 Şubat 2013’de Cumhuriyet Ankara ekinde “Mamak Merkezine Cemevi yapmayı düşünüyor musunuz ?” sorusuna verdiği Hüseyin Gazi Dergahına el koymak gibi bir niyet içersindeyken “Merkezde yer yok. Yer olsa yaparız.” cevabı ortada. Bugüne dek değişen tek şey Gezi Direnişi.
Alevi toplumun en yetkili temsilcilerinin ağzından “Cemevlerine bağımsız bir ibadethane statüsü tanımadan, Cami ile Cemevini birleştirmeye çalışmak yerine, iki ayrı ibadethanenin birbirine saygılı ve yan yana yaşamasını sağlamak gerekir” ifade edilirken Camii’nin yanına Cemevi atamak asimilasyoncu bir bakış açısının çok iyi bir temsili olarak Mamak’ta boy gösteriyor.
Mamak Belediyesi ise üstten gelen bir talimatı uygulayarak yıllardır Mamak’ta devam eden toplumsal barışı bozmaya hizmet ediyor. Mamak Belediyesi, kentsel dönüşümde, baz istasyonlarında ürettiği tavra bir yenisini ekliyor. Mamak’ın tarihine, mirasına, birikimlerine uygun bir tavır sergilemek yerine Mamak’ı bölecek ve gerginlik üretecek bir sürecin yaşanmasını adeta körüklüyor.
Tuzluçayır, Natoyolu, Ege direniyor. Neredeyse her akşam gruplar halinde sokağa çıkılıyor ve her seferinde polis müdahalesi yaşanıyor. Apartmanların konutların içine kadar yapılan biber gazı, tazyikli su müdahaleleri insanların günlük yaşamını da iyice zorlaştırmış durumda. Evine gaz bombası atıldığı için komşusunda geceleyen insanlardan, bebeğine zarar gelmesin diye başka semtlerdeki babaanelere-anneannelere taşınanlara kadar…
Böyle bir ortamda bir belediyeye düşen projeye destek olarak gerginliği arttırmak yerine mahallelisine, semtlisine, hemşehrisine kulak verip bunların yaşanmamasını sağlamak değil miydi?
Serdar Karaduman
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.