Sayın Başbakan, Ben şu anda sizin için bir ölüyüm. Hiçbir gücüm yok belki sizin için. Ama bilmediğiniz bir şey var. Tarihte onurları ile yitenler “artı sonsuz”da[i] sonsuzlaşmıştır daima. Bilmediğiniz sadece bu değil Sayın başbakan, tarihte yaşarken ölenler vardır bir de: Vicdanlarını kaybedenler, onurunu mevkiiyle değiştirenler, para ile omurgalarını yer değiştirenler, zulmedenler, mağduru oynayıp yalanlarla iftiralara […]
Sayın Başbakan,
Ben şu anda sizin için bir ölüyüm. Hiçbir gücüm yok belki sizin için. Ama bilmediğiniz bir şey var. Tarihte onurları ile yitenler “artı sonsuz”da[i] sonsuzlaşmıştır daima. Bilmediğiniz sadece bu değil Sayın başbakan, tarihte yaşarken ölenler vardır bir de: Vicdanlarını kaybedenler, onurunu mevkiiyle değiştirenler, para ile omurgalarını yer değiştirenler, zulmedenler, mağduru oynayıp yalanlarla iftiralara alkış toplamaya çalışanlar ve yalancıyı bile bile alkışlayanlar…
Şimdi siz sanıyorsunuz ki öldük biz. Biz kim miyiz? Hani sizin için rakamdan ibaret olan çapulcular var ya biz onlarız. Abdullah, Ethem, Mehmet. Üç can, üç fidandık ailelerimiz için. Sizin içinse üç çapulcu… Nasıl mı öldük biz? Sizin onur duyduğunuz, size tapan gazeteci Yiğit Bulut ve onun gibi birçoklarının “polis Taksime de girer, kafalarını da kırar” diyerek destek olduklarınız tarafından öldürüldük biz.
Vicdanınız varsa bu gece gözünüzü kapadığınızda size konuk olmak isteriz. Feri söndürülmüş gözlerimize bakmanızı isteriz. Kefeninizi giyip gelmiştiniz ya Sayın Başbakan; biz de bu gece size kefenlerimizle, soğuk bedenlerimizle konuk olmak isteriz. Evlatlarınızla yaşıt sayılırız. Dilerseniz onları da çağırın, bizden bir zarar gelmez. Ölüyüz biz. Katlimizin fermanını kim yazdı onu anlatırsınız isterseniz, hem bize hem çocuklarınıza.
“Evlat acısı acıların en zoru” derlerdi öyleymiş gerçekten. Nerden mi biliyoruz? Annelerimiz için duran zamandan, annelerimizin kan damlayan gözyaşlarından. Allah size evlat acısı yaşatmasın Sayın Başbakan.
Bizi düşman gibi gören, kin dolu sözleriniz anlaşılan o ki hiç bitmeyecek. Sayın Başbakan iyi insan olmak sadece iyi insan olmak için bir adım atsanız oysa geceleri rahat uyuyacaksınız. Öyle bir yerdesiniz ki Sayın Başbakan durduğunuz yer buradan, ölülerin dünyasından, bakılınca kan kokuyor, kin kokuyor, zulüm kokuyor. Tek bir güzel cümle kurmadınız günlerdir. İnsana, sevgiye, hayata, iyiliğe dair tek bir cümle kurmadınız günlerdir.
Kötülük insanı çürütür Sayın Başbakan. Ağaçlar için şimdi referandum önermişsiniz. Keşke bizim hayatlarımız içinde bir referandum yapsaydınız, o zaman biz belki yaşıyor olurduk. Bedenimiz buz gibi, çürümeye başlayan derimiz mora çalmazdı Sayın Başbakan. Madem referandum yapmadınız hayatlarımız için, annelerimizden helallik almadan bizim dünyamıza, ölüler dünyasına, gelmeyin Sayın Başbakan. Gencecik yaşta kendilerinden kopardığınız evlatlarının ardından helal ederler mi haklarını ondan emin değiliz.
Elbette ki siz en iyisini bilirsiniz. Nasıl olsa yüzde 50’nin oyu ile seçilmiş bir başkansınız. Asla hata yapmazsınız. Emredersiniz, emriniz yerine getirilir. Getirmeyenler cezalandırılır. İnsan herkesi kandırabilir Sayın Başbakan ama kendini kandıramaz. Bu gece de bizi kabul edin. Beyaz kefenlerle ve çürümeye başlayan bedenlerimizle geleceğiz size. Yalnız bilin ki öfke ile sarılsanız da bize, biz nefret etmeyeceğiz sizden.
Gelirken sizin ısrarla direnişçi arkadaşlarımız tarafından öldürüldüğünü iddia ettiğiniz, polis memurunu da getireceğiz. Ailesi, “düşerek öldü” dese de siz buna inanmak istemiyorsunuz; tıpkı Dolmabahçe Camii’nde olanlara inanmak istemediğiniz gibi.
Biz birlikte geleceğiz Sayın Başbakan. Size, sizin nefret söylemlerinize inat el ele. Ve her şeye rağmen, ölmemize rağmen gelin siz de el verin bize diyeceğiz. “Ağaçlar sizin için yaşayacak çocuklar, sizi anlamakta zorluk çektim ama artık bir can daha yok olmayacak, ağaçlar sizin için yaşayacak çocuklar” demenizi umarak geleceğiz bu gece. İyi insan saflığı ile genç insan coşkusuyla, sevgiyle geleceğiz size. Ölüyüz ama kâbus olmaya değil, barış istemeye geleceğiz.
Bizi kabul ediyor musunuz Sayın Başbakan? Eğer etmiyorsanız tarih sizi de bizim gibi ölümsüzleştirecektir. Ama biz güzel çocuklar olarak “artı sonsuz”laşırken, sizin adınız zalimlerin yanına yazılacaktır. Bizi kabul ediyor musunuz Sayın Başbakan? Kabul ediyorsanız gece yastığı başınıza koyduğunuzda vicdanınız size geldiğimizi haber verecektir…
[i] Artı sonsuz derken bir yer adını değil, bir nitelemeye vurgu yapılıyor. Bazı insanlar öldüğünde organları durduğunda, sona değil yaptıkları eylemler yüzünden matematikteki sonsuzluğa erişir. Bir amaç uğruna hayatını kaybedenler arkasında bıraktıkları ile her koşulda durmadan büyüyen bir hareketin sıfatıdır.