Direniş ne istemiyor? Direniş’in Türkiye’deki üç büyük kentteki hali, direnişin temel mantığını da göstermektedir. Öncelikle Gezi Parkı’ndaki direnişe yapılan saldırı kendiliğinden değil, 1 Mayıs’tan bu yana Taksim’in her türlü siyasal gösteriye kapatılıp, neredeyse her gün büyük küçük bakmadan her basın açıklamasına yapılan saldırıların son halkasıdır. Bu nedenle Gezi Parkı’ndaki saldırısı sorasında ortaya çıkan direniş kendisini […]
Direniş ne istemiyor?
Direniş’in Türkiye’deki üç büyük kentteki hali, direnişin temel mantığını da göstermektedir.
Öncelikle Gezi Parkı’ndaki direnişe yapılan saldırı kendiliğinden değil, 1 Mayıs’tan bu yana Taksim’in her türlü siyasal gösteriye kapatılıp, neredeyse her gün büyük küçük bakmadan her basın açıklamasına yapılan saldırıların son halkasıdır. Bu nedenle Gezi Parkı’ndaki saldırısı sorasında ortaya çıkan direniş kendisini Taksim’in işgaline, polisten arındırılmasına götürmüştür.
Tam da bu nedenle Ankara’nın yine her türlü gösteriye yasaklı olan Kızılay için yüklenmesinin anlamı tam da budur. Kuğulu Park, küçük bir Gezi’ye dönüştürülmüş olsa bile, Kızılay hala yasaklı olduğu için, kimse Kuğulu Park’ı yeter şart olarak kabul etmemektedir.
İzmir bu anlamda aynı özelliklere sahip olmakla birlikte, kendi içinde farklıdır. İzmir’in yasaklı alanı Konak Meydanı’dır. (Geçen yıl Mart ayındaki 4+4+4 eylemindeki çatışma sadece Konak’ta 20 metre için yapılmış bir irade savaşıydı.) Ancak geçen cumadan beri kitlelerin (genelde AKP İl binası olarak yanlış bilinen) Konak İlçe binasına yönelmesi sonucu polisle çatışmalar çıktı.
Çatışan kitleler Gündoğdu’ya geri döndüğünde çatışmayı yaran ya da intikam almak isteyen polis, doğrudan Gündoğdu’ya iki defa saldırdı. Direnişin tüm Türkiye’ye yayılması ve polis vahşetinin ayyuka çıkması, İzmir’deki kitlenin AKP İlçe binasına yeniden yönelmemesi sonrasında Gündoğdu’ya polis müdahale etmedi. Şu an İzmir’in Gezi’si Gündoğdu’dur. Ancak 3 gece üst üste polis saldırısına maruz kaldığı için aynı zamanda İzmir’in Taksim’idir.
Sonuç olarak görünen durum şudur:
İstanbul’da Taksim kazanıldı, İzmir’de polis geri çekildi. Ancak Ankara… Hepimiz yanlış düşündük. Devlet, polis aracılığı ile Ankara’da saldırmıyor, direniyor. Kızılay’ı ha keza kaybetmek, onların en büyük korkusu. Ancak Ankara Kızılay’ı bırakmıyor.
Taksim Dayanışma Platformu’nun taleplerinin olan Taksim ve Kızılay olmak üzere her türlü kamusal meydanın ifade özgürlüğüne açılması talebi, bu direnişin en önemli talebidir.
Kısacası direniş kendisine karşı geliştirilen dayatmayı istemiyor ve bu istek kendisini Taksim Dayanışma’sının taleplerinde güncel olarak gösteriyor.
Direnişin Sloganı: Dayatmaya diren
Bu nedenle direnişin mevcut durumunun sloganı: ‘Dayatmaya diren’dir. Bu direnişte yer alanlara “neden direniştesiniz?” sorusunu sorduğunuzda, gerekçesi ne olursa olsun, eninde sonunda kendisine uygulanan bir dayatmaya karşı durduğunu görürsünüz.
Gezi Parkı’nda en son ağacı kesmeye kalkanların iktidar sarhoşluğu, bu direnişi anlamamalarına neden olmaktadır. Bu nedenle Erdoğan, bugün hala “Gezi Parkı İstanbul’da, Ankara’da neden ayaklanıyorsun” sorusunu sorabilmektedir.
Kısacası Gezi Parkı Direnişi’ne ülkenin her yerinden katılanlar, yaşadıkları her türlü dayatmaya isyan etmiş ve bu dayatmayı somut olarak AKP karşıtlığından göstermiştir. Direnişin ortak zemini tam da burasıdır.
Bu ortak zeminden dolayı direnişin olduğu her yerde direnişe katılan insanlar, gruplar, siyasetler yanındakine kendisini dayatmamıştır ve de en önemlisi dayatmamalıdır.
Gezi Direniş’inde kendisini dayatan her kim olursa olsun bugün direnişin dışında kalacağı gibi, dayatmasının bedelini yakın gelecekte, şu anki sayısal niceliği ne olursa olsun, gücünü eriterek ödeyecektir.
Dayatma mekanizması o kadar güçlü ki hayatımızda, (örneğin şu an internette dönen “Flamasız Gezi” tartışması gibi) dayatmaya karşı çıkan direnişin içinden de dayatma mekanizmaları kendisini gösterebiliyor. Yaşayarak bunu aşmayı öğreniyoruz.
Bu direnişin başarıya ulaşmasının diyalektik olarak olmazsa olmaz şartı mevcut iktidarın yarattığı her türlü dayatmaya karşı çıkanların öncelikle birbirlerine karşı her türlü dayatma ilişkisinden uzak durmaları ile mümkün olacaktır. Bu fırsat önümüzde somut olarak hala mümkündür.