Varlık barışı adı altında geçirilen torba yasada ÇED muafietinden özel hastanelerdeki muayenelerin SUT’un yüzde 200’üne çıkarılmasına kadar önemli maddeler içeriyor.
İstanbul Milletvekili Levent Tüzel, Varlık Barışı adı altında geçirilen torba yasanın içinde hükümet tarafından planlanan altyapı yatırımlarının ÇED’den muaf tutulmasını içeren maddelerin yanı sıra özel hastanelere ve vakıf üniversiteleri hastanelerine başvuran hastaların ödeyeceği tutarın Sağlık Uygulama Tebliği’nde belirlenenin yüzde 200’üne çıkarılmasına yol açacak maddeler de bulunuyor.
TBMM Genel kurulunda kabul edilen ve kamuoyunda varlık barışı adı ile nitelendirilen, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na dair İstanbul Milletvekili Levent Tüzel bir açıklama yayımladı.
Tüzel’in açıklaması:
AKP Hükümeti, Meclisteki çoğunluğunu sermaye lehine noter gibi çalıştırmaktan geri durmuyor. Varlık barışından, üniversite hastanelerinde ücretli özel muayeneye, vakıf ve özel sağlık kurumlarında %200’e varan ilave ücretten, Hükümet tarafından planlanan altyapı yatırımlarında Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) muafiyeti getirilmesine ve bazı kurumlarda uygulanacak fazla çalışma ücretlerine kadar, farklı toplumsal kesimleri etkileyecek olan bir Torba Kanun daha önceki gün Mecliste AKP’li milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi.
Bakanlar Kurulunca 24 Nisan 2013 tarihinde Meclis’e sunulan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un, 6 ayrı Meclis komisyonunda ve Genel Kuruldaki görüşmeleri 1 ay bile sürmeden dün AKP milletvekillerinin oylarıyla yasalaştı.
Varlık barışıyla, kara para aklamanın önü açılıyor
Hükümet, bir yandan IMF’ye borcun bittiğini bayram havasında ilan ederken, aynı zaman diliminde varlık barışı adı altında, yurtdışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve taşınmazlar, 31 Temmuz 2013 tarihine kadar vergi dairelerine bildirilmek kaydıyla, %2 vergiyle yurda getirilmesini istemektedir. Yurtdışında bulunan işyeri veya temsilcileri aracılığıyla elde edilen ticari kazançlar ile iştirak hisselerinin satışından doğan kazançlar, 31.12.2013 tarihine kadar yurda transfer edilmek kaydıyla, gelir ve kurumlar vergisinden muaf olacaktır.
Özel sektörün yaptığı dış borcun Türkiye ekonomisi üzerinde yaratacağı riskin farkında olan hükümet, sıcak para gelsin de, nasıl gelirse gelsin derekesine düşmüştür. Kaynağı belli olmayan ekonomik varlıkların, hiçbir sınırlama konulmadan, sorgusuz sualsiz yurda sokulması, bir tür kara para aklanmasıdır.
İşçi ve emekçilerin ücretlerinin yüzde 30-35’i, vergi ve sigorta primi kesintileri adı altında her ay zorla bordrolarından kesilirken, her türlü gıda maddesi ve temel hizmetlerden yüzde 8-55 ‘e varan KDV ve ÖTV kesilirken, muafiyet ve istisnalarla sermaye kesiminin korunması kabul edilemez. Bu uygulama Anayasa’nın yasa önünde tüm yurttaşların eşitliği ilkesine aykırıdır.
‘ÇED muafiyeti, halka ve doğaya savaş açmaktır’
Hükümet kendi siyasi geleceği ve hizmetinde olduğu ulusal ve uluslararası sermaye kesimi için, ne yasa ne anayasa tanımamaktadır. Torba Yasa ile, Çevre Kanunda yapılan değişiklikle, 23.06.1997 yılından önce planlanan ve ihale açılmış alt yapı yatırımları, HES, Termik ve Nükleer Santraller, Otoyolları, demiryolları, hava alanları, köprüler, barajlar gibi, ilan edilmiş projelerde Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) muafiyeti getirilmektedir. ÇED, bir yatırım projesinin, doğa ve çevre gelişimi üzerine etkilerinin bilimsel olarak belirlenmesidir. Uygulamada tüm eksiklerine karşın, yurttaşların bilimsel verilere dayanmayan ve yerel halkın itirazlarını dikkate almayan ÇED raporlarına karşı açtıkları davaların, Danıştay tarafından halkın lehine sonuçlanmaktadır. Ancak Hükümet, Karadeniz’den Akdeniz’e, Edirne’den Hakkari’ye, Sinop’tan Mersin’e kadar HES’e, termik ve nükleer santral şirketlerine karşı suyunu, toprağını, yaşam alanlarını savunan milyonlarca köylülerin talep ve itirazlarını duymamakta. Hükümet, ÇED muafiyetiyle, yargı kararlarını, uluslararası sözleşmeleri hiçe saymakta, hukuk devleti ilkesini çiğnemektedir. Sermayenin önündeki engelleri bir bir temizlemektedir.
Özel hastanelere ve yurtdışındaki işverene kıyak
Torba Kanunla, 5510 sayılı Kanunun 73. Maddesinde bir değişiklikle, özel hastanelere, vakıf üniversitelerine başvuran hastaların ödeyeceği ilave ücret arttırılmıştır. Bu miktar, Sağlık Uygulama tebliği (SUT) da belirtilen sağlık hizmeti giderleri karşılığının önce yüzde 30’u, sonra yüzde 70’i, ardından yüzde 90’ı kadarı iken, bu yasayla yüzde 200’e çıkarılmıştır. Diğer taraftan, üniversite hastanelerinde görev yapan hekimlere özel muayenenin önü açılmış, mesai saati dışında verilecek bu hizmet karşılığında ödenecek ilave ücret ise iki asgari ücret tutarını aşamayacaktır.
SSGSS’de yapılan değişiklikle, özel hastaneler tarafından, sundukları sağlık hizmetlere ilişkin olarak 16 Ocak 2012 tarihinden önce SGK’ya teslim edilen faturalardan, üç ay içinde incelenip kapatılamayan faturalar için yapılan yersiz ödemelerden faiz alınmayacak, nakten veya mahsuben alınmış faiz ise iade edilecektir.
Yurtdışında bulunan işyerine çalıştırmak üzere götürülen işçinin, işveren tarafından ödenen sigorta priminin 5 puanı hazineden karşılanacaktır.
Yaşamlarını, açlık sınırı altında bir gelirle sürdürmeye çalışan yurttaşlarımız, elektrik, su, telefon faturalarını ödeyemediklerinde, misliyle tahsilat yapan, olmadı sayacını kapatan devletin, kapitalist işletmeler için uyguladığı ayrımcı politikalar kabul edilemez. Siyasi iktidar halk ve doğa karşıtı politikalarla, muafiyet ve istisnalarla, imtiyazlarla özel şirketleri ihya etmekte sınır tanımamaktadır.
İşçi ve emekçileri, suyunu ve yaşam alanlarını savunan köylüleri, kır ve kent yoksullarını, tüm ezilenleri, sendikalar ve kitle örgütlerini, bu yağmacı ve rantçı sermaye iktidarına karşı örgütlenmeye ve birlikte mücadeleye davet ediyorum.
Sendika.Org