Diktatörlerinden kurtulan ülkeler, hem ifade özgürlüğü hem de iktidar gücünün kullanımında makul bir çizgi tutturamadı Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidarı muhaliflerle ilişkilerinde tökezliyor ve bu yüzden gazeteci, sanatçı ya da siyasi eylemcilere karşı davalar kabarıyor. Araplar nüktedandır, hicvin her türü her birinin damarlarındaki kanla birlikte dolaşır. Diktatörün devrilmesiyle sokaktaki siyasi hiciv de yeni özgürlük ortamında ekran […]
Diktatörlerinden kurtulan ülkeler, hem ifade özgürlüğü hem de iktidar gücünün kullanımında makul bir çizgi tutturamadı
Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidarı muhaliflerle ilişkilerinde tökezliyor ve bu yüzden gazeteci, sanatçı ya da siyasi eylemcilere karşı davalar kabarıyor. Araplar nüktedandır, hicvin her türü her birinin damarlarındaki kanla birlikte dolaşır. Diktatörün devrilmesiyle sokaktaki siyasi hiciv de yeni özgürlük ortamında ekran fırsatı buldu. Ne var ki iktidarın yeni sahipleri gülmeyi çabucak unuttu, hicivle baş etmek için Hüsnü Mübarek’in yolunu tutturdu; gülüp, eğlenmek ve ders almak yerine susturmayı tercih etti.
Mısırlılar bu günlerde yargıyla başı belaya giren Besim Yusuf’la yatıp kalkıyor. Yusuf geçen Pazar mahkemede 5 saat ifade verdikten sonra 2190 dolar kefaletle bırakıldı. Ardından savcı yeni bir soruşturma ile yakasına tekrar yapıştı. CBC’e de “Yusuf, standartlara uymazsa kanalın lisansını iptal ederiz” uyarısı yapıldı. Savcıya göre Yusuf’un suçu Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve İslam’a hakaret etmek, yalan haber yaymak. Bir arkadaşının aktardığına göre Yusuf, dine saygılı hatta İslami pratiklerini gizlemeyen biri. Kendisi de “Ben İslam’la alay etmiyorum, aksine dini siyasi çıkarları için kullananları deşifre ediyorum” diyor.
Selefi dokunulmazlığı
Anlaşılan farklı düşünenleri tekfir ve tehdit eden bazı din adamlarına yönelik eleştiriler ‘İslam’a hakaret’ addediliyor. Son zamanlarda dinin aşırı muhafazakâr yorumundan kaynaklanan ‘dine hakaret’ davalarında patlama var. İtidal kaybedilmiş durumda. Buna karşın onlarca uydu kanalından sadece muhalifleri kâfir ilan etmekle kalmayıp Şiiler, Hıristiyanlar ve Yahudilere karşı nefret saçan vaizler dokunulmaz. Mursi’nin atadığı başsavcı, Yusuf dışında geçen hafta halkı Müslüman Kardeşler’e karşı kışkırttıkları gerekçesiyle 5 kişiyi tutuklatmıştı. Arap İnsan Hakları Bilgi Ağı’na göre 115 yılda Mısır liderlerine hakaretten 14 gazeteci-yazar davalık olurken Mursi’nin ilk 200 gününe 24 dava sığdı.
Güldürmek tehlikeli
Mursi sadece gülmeyi değil kendisini iktidara taşıyan süreci de unutmuş gözüküyor. Şu soruyu tekrar sormakta fayda var: “Mursi, Mübarek bıçak sırtı oluncaya dek Tahrir’e çıkmada kararsız kalan Müslüman Kardeşler’e mi, yoksa bugün abalı muamelesi gören asi tayfaya mı borçlu?” Yanıtını Jon Stewart komedyen ustalığıyla veriyor: “Besim ve bütün bu gazeteciler, blog’çular ve Tahrir’e çıkan cesur göstericiler olmasaydı, sen, Cumhurbaşkanı Mursi, onları bastıracak bir makamda olamazdın.”
Stewart haklı. Yusuf kalp cerrahıydı. Mübarek’e isyan sırasında işini gücünü bırakıp Tahrir’de kurulan çadırlarda beyaz önlüğüyle yaralılara müdahale eden bir gönüllüydü. İnternette paylaştığı komik videolar çok izlenince doktorluktan CBC’e transfer oldu. Bernamic (Gösteri) programında seçim sürecinde 13 adayın tamamını hicvetti ve ülkenin en çok izlenen adamı oldu. Mursi’nin zaferini de “Artık bana bol malzeme olacak” diye karşılamıştı.
ABD ile gerilim
Yusuf’a açılan dava ABD ile Mısır arasında da diplomatik tatsızlığa yol açtı. ABD’nin Kahire Büyükelçiliği, Stewart’ın Yusuf nedeniyle Mursi’yi diline doladığı şovun videosunu Twetter’dan paylaştı. Cumhurbaşkanlığı ofisi Tweetter’dan şu tepkiyi verdi: “Bir diplomatik misyonun olumsuz siyasi propagandaya alet edilmesi son derece uygunsuz bir davranış.” ABD elçiliği ‘tweet’i sildi, ABD Dışişleri de “Standart dışı” diyerek gerilimi düşürmeye çalıştı. Daha kritik meselelerde bile bu türden bir ağız dalaşı yaşanmamıştı.
Esasen Yusuf’un ekranda kalması iktidarın kendine olan güvenini ve gücünü gösterir. Yusuf saldırılara maruz kalmaya devam ederse burada iki şeyden bahsedilebilir: Ya Müslüman Kardeşler kendinden emin değil ve gücün bir kuş gibi uçup gitmesinden korkuyor ya da iktidar sarhoşluğundan ne yaptığını bilmiyor.
Hicve karşı hazımsızlık Arap Baharı’nın diğer halkalarında da görülüyor. Mesela Tunus’ta iktidardaki Nahda liderlerini eleştiren kukla oyuncusu Sami Fehri ‘yolsuzluk’ suçlamasıyla hapse atıldı. En az 10 gazeteci ya saldırıya uğradı ya da ölüm tehditleri aldı. Tabii burada bir şeyin daha altını çizmek gerekiyor: İslamcıların dışlayıcı diline karşın iktidarı kaçıran muhalifler de incitici ve örseleyici bir dile yöneliyor. Diktatörlerinden kurtulan ülkeler, hem ifade özgürlüğü hem de iktidar gücünün kullanımında makul bir çizgi tutturamadı. Bir tarafta yeni muktedirlerdeki hoyratlık, diğer tarafta hem laik hem dindar kesimlerin üsluplarındaki keskinlik. Elbirliğiyle ‘birlikte yaşam’ ideali baltalanıyor.