”Barış süreci Roboski’den önemli…” imiş. Böyle buyurdu Egemen Bağış. Bir çuval laf edilse, gerçeğin teşhiri bu denli çıplak görünmezdi: Devlet, toplu cürümler işleyebilir, işkenceler ve hatta tecavüzler yapabilir, şayet barışıyorsa bir küçük özür bile dilemeden olayı geçiştirebilir imiş. Gerekirse özür dilenir…”idi”: Demek ki, gerekmiyor imiş. Canlarımız kutsi cürümlerle yok hükmünde sayılabilir; hepi topu fonetik bir rahatsızlık […]
”Barış süreci Roboski’den önemli…” imiş. Böyle buyurdu Egemen Bağış. Bir çuval laf edilse, gerçeğin teşhiri bu denli çıplak görünmezdi: Devlet, toplu cürümler işleyebilir, işkenceler ve hatta tecavüzler yapabilir, şayet barışıyorsa bir küçük özür bile dilemeden olayı geçiştirebilir imiş.
Gerekirse özür dilenir…”idi”: Demek ki, gerekmiyor imiş. Canlarımız kutsi cürümlerle yok hükmünde sayılabilir; hepi topu fonetik bir rahatsızlık hali görülebilirmişiz. Gayrısı nedir ki? TDK’ye eklenen kategorik bir oluş yalnızca: Sözcüğün ”beş” hali vardı, artık altı oldu: ”Cürmi yokluk” hali…
”Otoriter rejimler de barışabilir, hemi de demokrasi olmadan” diyor ya birileri.
Kayda geçsin diye söylüyoruz: Bu hesap burada bitmez, bitmeyecek. Roboskili ”yaşayan ölü” annelerin feryatları birilerinin uykularını kaçıracak…
Adalet kipi
Van’daki KCK davasında Van Belediyesi Başkanı’nın da olduğu tahliye sonuçları çıktı. Hayırlı olsun. Olsun da Savcı’nın son duruşmadaki mütalaası ibretlik: Özetle ”Gelinen süreç göz önüne alındığında ortada bir suç unsuru yok” imiş. Süreç olarak imlenen, elbette ”siyasi” bir olgu. Böylece -bir daha- anlıyoruz ki hukukun ”gereği” de siyasal ”eklere” göre biçimleniyor imiş. Anlamayan zihinlere tekrar olsun: Bu davalar ”siyasal bir linç” davası imiş ve öyle gerekiyor imiş.
Bulunamayan örgütler kipi
Hukuk tarihimiz birbirine zıt iki yol izler:
Birey/topluma karşı işlenen suçlar cephesi ”düzenli yokluk” halidir. Göstere göstere, onlarca tanık eşliğinde işlenen suçların faillerinin asla bulunamadığı cephedir. Varlık Vergisi ve Trakya Pogromu, Dersim Katliamı, Gazi Katliamı, Diyarbakır Cezaevi zulmü, Newroz katliamları, Hayata Dönüş bir çırpıda sayabileceklerimiz. Saymadıklarımızın çetelesinden tuğla gibi roman olur ayrıca. Faillerin bulunmasını geçtik; devlet-i kutsi öldüğünüz ya da işkence gördüğünüz için sizi suçlu saymadıysa şanslısınız. (Bu bile ”istisna hali”dir, etti mi hallerimiz yedi?)
Devlete karşı işlenen suçlar cephesiyse ”olmayana ergi hukuku” denilen özel bir keyfiyet hali uygulanır (sekiz): Herhangi bir yerde patlayan bombadan sonra, es-kaza yoldan evinize giderken külyutmaz bir muhbire göründüyseniz haliniz yaman. Raporlu bir zeka özürlünün çakmak koleksiyonundan ”örgüt” var eden yargı, tipinizin ”devlet suç standartları eşkal enstitüsü”nün kriterlerine uymasından ötürü ömür boyu ”çile”yi alın yazınıza nakşeder. Kalbi dayanabilenler bununla mücadele etse de, bu hikaye ”harcanan hayatlar” sayfasına yazılır.
Yüzlerce tanıklığa rağmen bulunamayan ”örgütler”deki garipliğe karşın; aksi onlarca delilin varlığına rağmen gelişi güzel herhangi bir beyanla örgüt bulunması devlet olmanın gereğidir. Hrant Dink ve Şemdinli’deki Umut Kitapevi’nin bombalanmasında bulunamayan ”örgütler” son örneklerimiz…
Öğrenci kipi
İmam yellenirse cemaat batırırmış… Vak’a çok; ama ikisi ibretlik:
Birisi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’ndeki ”tost alerjisi”. Son derece naif, barışçıl ve kimseye zararı olmayan bir etkinlik… Hepi topu kantin fiyatları boykot edilecek ve o süreçte bir kasa ”tost” dağıtılacak. Yanlış duymadınız, tost! Kül yutmaz üniversite yönetimi, onların tost değil de ”bomba” olduğuna kanaat getirmiş olacak ki öğrenciler ÖGB adlı kılıfına uydurulmuş fedai birliklerince karga tulumba kelepçelenip bir araba dayak yiyor.
İkincisiyse KTÜ’deki ”tiyatro” alerjisi! Bir grup kadın öğrenci, günlerdir okullarındaki tiyatro salonları için mücadele ediyor. Karşılarında yine ÖGB çeteleri. Hiç unutmam, 6 yaşlarımda gittiğim kreşte bile bakıcılarımız oyun sahalarımıza müdahale etmez; oyuncaklarımızı keyfimizce kullanırdık. İlköğretim dönemlerimizde kırdığımız okul kapıları ve pencereleri için dahi herhangi bir yaptırım görmezdik. Bu ülke amfilerinde tiyatro oynamak Kürde, Araba, ateiste, Alevi’ye ve bilumum ötekiye küfredip dayak atmaktan daha tehlikeli elbette.
Kül yutmaz basın kipi
Taraf’ın ”DHKP-C” manşetleri… Şıppıdini, meseleyi çözmekle kalmadılar faili de buldular: CHP. Yakın dönem basın tarihinin ”utanç poşusu” bir manşet. ÖGB teröründe, katliam yardakçısı ulu bürokratik terfilerde atılamayan ve görülemeyen başlıklarıyla ”AKİT-leşen” müstesna bir sergüzeşt… Politik kara-mizah örneği bile olamayacak yorumları, çelişkilerinden ”üçüncü köprü” olacak yazarları ve ”tetikleşen” manşetleriyle Taraf başladığı yerde bitmiştir…
Akil adamlar kipi
Barışa teşne kaldık kalmasına da “adamlık” makamı pek feci. Bu da bizim listemiz olsun:
Moritanya Başkanı’nın eşinin görümcesi
Moldova öğrenci değişimi programı direktörü
Safranbolu Kanarya Severler Derneği
Bolivya Katolik Kilisesi çocuk korosu
AMK köşe yazarları
Yalova Sanayi Sitesi meşhur kamyon tamircisi Osman Hiddetliyürek; namı diğer Pompa Osman
Serdar Ortaç
İNŞ
Kötü Kedi Şero.
albatross82@hotmail.com