Haritaya bakan, ne olup bittiğini hemen anlar… Bu haritada, iki “yay” birbirine paralel uzanıyor. Biri “Şii” yayı… İran’dan, Irak’ın Güneyi boyunca devam eden ve kimi körfez ülkelerine, oradan Suriye’nin ve Lübnan’ın Alevi bölgelerinden Akdeniz’e ulaşan bir yay bu. Ona paralel yay, İran’ın Batısından, Irak’ın Kuzeyine, oradan Suriye’nin Doğusuna ve Kuzeyine uzanan Kürt yayı… Ve sonra […]
Haritaya bakan, ne olup bittiğini hemen anlar…
Bu haritada, iki “yay” birbirine paralel uzanıyor.
Biri “Şii” yayı… İran’dan, Irak’ın Güneyi boyunca devam eden ve kimi körfez ülkelerine, oradan Suriye’nin ve Lübnan’ın Alevi bölgelerinden Akdeniz’e ulaşan bir yay bu.
Ona paralel yay, İran’ın Batısından, Irak’ın Kuzeyine, oradan Suriye’nin Doğusuna ve Kuzeyine uzanan Kürt yayı…
Ve sonra da, bu yayın kuzeyinde boydan boya Türkiye… Kürt ikisinin arasında…
AKP hükümeti, son zamanlara kadar, ABD, AB ve İsrail ekseninde yer almasına karşın, “Kürt yayını” kırmak için, Şii yayıyla bir “uzlaşma” peşinde koştu. İran’ın “nükleer programını” bu amaçla destekledi. Beşar Esad ailesiyle Tayyip Erdoğan ailesi bu nedenle “birlikte tatile” çıktı. Bu nedenle İsrail’e karşı “van minut” restleşmesi yaşandı. Avrupa Birliği’ne kafa tutmalar bu yüzdendi. Kaddafi’ye karşı müdahaleye “ekşi” suratla bakış da aynı nedenle ortaya çıktı. Güney Kürdistan’a karşı merkezi Bağdat rejiminin yanında yer alış da böyleydi.
Hatırlayın. O günlerde HPG’yi İran ve Türkiye arasında “presleme” üzerine ne hayaller kuruluyordu. İran saldırıya geçmişti. PJAK’a karşı saldırı sürerken, “bir şeyler” oldu. Bir anda Suriye’deki Arap “baharının” tam kıyısında, Rojava devrimi patladı ve Türk hükümetinin Suriye’ye, dolayısı ile Şii “yayına” karşı tutumu değişti. Hükümet ABD’yle, AB’yle olan “ihtilafını” gevşetti. Maliki rejimiyle hızla düşmanlaştı. Suriye’de Esat rejimine karşı muhalefeti destekledi ve bu “yeni uzlaşmanın” sonucunda Türkiye’ye patriot füzeleri yerleştirildi.
Artık Türkiye Şii yayına karşı ABD, AB, İsrail ekseninde kesin bir tutum almıştı.
Bu aynı zamanda Rusya, Çin, İran ittifakına karşı bir tutum almıştı.
Kürt özgürlük hareketini Şii yayıyla girişilen “uzlaşmayla” yok etme imkanı ortadan kalkmıştı. ABD açısından Türkiye’nin Rusya, Çin ve İran ekseni karşısında, Kürt savaşını devam ettirmesi büyük risk yaratmıştı. Kürt özgürlük hareketini İran’la “uzlaşmak” zorunda bırakacak bir Türk saldırısı, bir anda HPG güçlerinin ağır silahlarla donanmasına ve savaşın Türkiye’yi yıkıma sürükleyecek boyutlarda büyümesine neden olacaktı. Daha bu olmadan, işaret geçen baharda alındı.
Yıkılmamak için Türkiye’nin önünde Kürt özgürlük hareketiyle “uzlaşmadan” başka bir yol yoktu.
Ama bir de madalyonun öteki yüzü var. Böyle bir savaş başlangıçta Türkiye’yi “yıkıcı” sonuçlara gebe olmakla birlikte, aynı zamanda, zaten mayalanan bölgesel savaşı tetikleyerek, Kürt halkının yüz yıllık direnişle elde ettiği bütün kazanımları ölümcül bir tehlikeye atacaktı. Güney “Rusya, Çin, İran ekseninin”, Kuzey ve Rojava, “ABD, AB, İsrail ve Türkiye ekseninin” hedefi haline gelecekti. Ve şüphe bile etmemeli: Bölge devletleri böyle bir savaşta, savaşı Kürt jenosidi fırsatına dönüştürebilecekti. Yüzyıl önce Ermeni jenosidini ve yirmibeş yıl önce Halepçe’yi unutmamak gerekir.
Küresel ve bölgesel emperyalist güçlerin arasındaki çelişkilerin ve bölgesel savaşların kurbanı olmamak için Kürt özgürlük hareketinin de önünde, “Türkiye’yi yıkmak” yerine, Türkiye ile “uzlaşmak” zorunluluk olmuştu… Haritaya baktığım zaman benim gördüğüm “uzlaşma”nın “jeo-politiği” böyle… Yani “Uzlaşma” her iki taraf açısından “mücadelenin” başka araçlarla sürdürülme zaruretinden başka bir şey değil…
İyi de, haritanın “jeo-sosyolojisi” nasıl?
Soru şu: Uzlaşma neden bölgesel emperyalist İran’la değil de, bölgesel emperyalist Türkiye ile? Bunların biri diğerinden “ehven-i şer” mi? Değil. Al birini, vur diğerine… Yanıt Kürt halkının gücünün içinde: Birincisi, bölgenin devrimci öncüsü, hangi ülkede zafere daha yakın? İkincisi, bölgenin devrimci öncüsü, hangi ülkede zafere silahsız yoldan gitme imkanına daha fazla sahip? Üçüncüsü, bölgenin devrimci öncüsü hangi eksenin içindeki ülkelerde potansiyel müttefiklere daha fazla sahip? Zafer İran’da mı, Türkiye’de mi yakın? Silahsız yol İran’da mı, yoksa Türkiye’de mi daha mümkün? Potansiyel müttefikler Rusya, Çin, İran eksenindeki devletlerin içinde mi, yoksa ABD’yi bir yana bırakırsak AB, İsrail ve Türkiye içinde mi geniş; hangisinde sosyalistler, demokratlar, feministler, barışçılar Kürt özgürlük hareketiyle dayanışmaya hazır?
Harita demiştik… Şimdi başınızı haritadan kaldırın ve gerçek hayata bakın. Ne görüyorsunuz? “Uzlaşma”yı mı, “geri çekilmeyi” mi, “hassasiyeti” mi? Yoksa milyonlarca insanın Newroz alanlarındaki örgütlü, bilinçli “silahsız isyanını” mı?
Öcalan’ın başında bulunduğu Kürt özgürlük hareketi “haritayı” okumayı da iyi biliyor; halkın nabzını tutmayı da… Siz tarihte bir “uzlaşmayla”, böyle bir “mücadele bayramını” bir arada gördünüz mü? Ben görmedim…