Geçtiğimiz cumartesi günü (2 Mart) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde İstanbul Bölge Sağlıkçılar Meclisi toplandı. Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) öncülüğünde çeşitli kentlerde yapılan bu tür toplantılara tabip, eczacı, diş hekimi, veteriner odalarıyla birlikte hemşire, psikolog, radyoloji teknisyeni gibi dernekler ve sağlık çalışanları sendikalarının temsilcileri katılıyor. Toplantılarda “Sağlıkta Dönüşüm Programı” adı altında sağlık hizmetinin piyasaya açılması, kamu hastanelerinin […]
Geçtiğimiz cumartesi günü (2 Mart) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde İstanbul Bölge Sağlıkçılar Meclisi toplandı. Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) öncülüğünde çeşitli kentlerde yapılan bu tür toplantılara tabip, eczacı, diş hekimi, veteriner odalarıyla birlikte hemşire, psikolog, radyoloji teknisyeni gibi dernekler ve sağlık çalışanları sendikalarının temsilcileri katılıyor.
Toplantılarda “Sağlıkta Dönüşüm Programı” adı altında sağlık hizmetinin piyasaya açılması, kamu hastanelerinin CEO’lar yönetiminde şirketleşmesi, sağlık çalışanlarının daha ağır ve güvencesiz koşullarda çalıştırılması, milyonlarca yurttaşın katkı-katılım payı, fark ücreti gibi uygulamalarla cebinden yaptığı ödemelerin artması gibi konular tartışılıyor.
İstanbul Bölge Sağlıkçılar Meclisi toplantısına 200 dolayında temsilci katıldı. Toplantının başlangıcında TTB Yönetim Kurulu üyesi Dr. Osman Öztürk, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın gerçek amacını, CEO’lar eliyle bir şirket gibi yönetilmek istenen Kamu Hastane Birlikleri uygulamasını ve şubat ayında yasalaşan Kamu-Özel Ortaklığı adı altında “yandaş sermayeye” sağlanacak rant sistemini slayt gösterisi ile anlattı.
Dr. Öztürk, “Şehir hastanesi adı altında 11 büyük ihale yapıldı. Özel şirketler tarafından inşa edilecek olan bu hastanelerin yapım masrafı 4 milyar lira. Oysa devlet 25 yıllığına bu şirketlere 37 milyar lira kira ödeyecek. Yani, 30 milyar lira dolayında bir rant sağlanmış oluyor” dedi.
TTB Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan da, ilaçların zamlanması, katkı paylarının artmasıyla Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın gerçek yüzünün ortaya çıktığını ve bu masalın bittiğini söyledi.
Devrimci Sağlık-İş Sendikası Başkanı Arzu Çerkezoğlu da, sağlıkta neoliberal politikaların uygulama sürecinin tamamlandığını artık halkın bilgilendirilerek mücadelenin örgütlenmesi gerektiğini belirtti.
Diğer sağlık meslek örgütleri temsilcileri de, memnuniyetsizliğin ortaya konması açısından halka dönük anket uygulamalarının yapılmasını istediler. Halkın anlayacağı bir dille, somut sorunlar üzerinden tepkilerin örgütlenmesi gerektiği vurgulandı.
(Somut bir örnek de biz verelim: Raporu olanlar dahi eczanelerden ilaç alırken maaşından kesilen muayene ve katılım payının dışında toplam ilaç tutarının nerdeyse üçte birine yakın ek bir para ödüyor.)
Bu arada sağlık çalışanlarının sorunları açısından da hastane, hastane dolaşıp işyerleri düzeyindeki talepleri içeren bir mücadele programının oluşturulması dile getirildi.
Katılımcılar, Sağlık Bakanı değişikliğinin önemli bir politika değişikliğine yol açmayacağını, bu yöndeki beklentilerin gerçekçi olmayacağını belirttiler. Sağlık meslek örgütleri ve sendikalarının şimdiye kadar verdiği mücadelenin küçümsenmemesi gerektiği ancak bundan sonraki süreçte toplumu harekete geçirecek bir örgütlenme ve mücadele yönteminin hayata geçirilmesi gereği üzerinde duruldu.
Toplantıda, sağlık mücadelesinin siyasal ayağının da bulunması gerektiği ifade edildi. Meclis toplantısının sonuç bölümünde, 17 Mart’ta İstanbul’da yapılacak yürüyüşle birlikte eylemli bir sürece girilmesi dileğinde bulunuldu…
Öte yandan bugün 8 Mart, tüm emekçi kadınlarımızın gününü kutlarken bol mücadeleli günler dileriz…