Bu sadece bir ‘çevre’ mücadelesi değil. Trabzon, Tonya’nın kadınları o çimento fabrikasını bence yaptırmaz. İkna oldum. “Kuzum bak” diye başlıyorlar, sinirlendikleri anda dahi virgül koyar gibi “Yerim seni, dinle” diye ekliyorlar. Biri onları dinlesin istiyorlar. 8 Mart’ın peşinden Halkevleri’nin haftanın mana ve ehemmiyetini haiz etkinlikleri için Trabzon ve Hopa yollarına dökülüşümüzün, güzel sohbetlere fırsat vermesi […]
Bu sadece bir ‘çevre’ mücadelesi değil. Trabzon, Tonya’nın kadınları o çimento fabrikasını bence yaptırmaz. İkna oldum.
“Kuzum bak” diye başlıyorlar, sinirlendikleri anda dahi virgül koyar gibi “Yerim seni, dinle” diye ekliyorlar. Biri onları dinlesin istiyorlar.
8 Mart’ın peşinden Halkevleri’nin haftanın mana ve ehemmiyetini haiz etkinlikleri için Trabzon ve Hopa yollarına dökülüşümüzün, güzel sohbetlere fırsat vermesi dışında bir faydası daha oldu. Tonyalı kadınlarla tanıştım.
Akşam 7’yi geçerken, meydana bakan Maranda Kafe’de rötarlı 8 Mart kutlaması için buluşmuşlardı. Aralarında gençler bulunsa da 70’e, 80’e dayanmış kadınların çokluğu yaş ortalamasını yükseltmişti. Asıl dertleriyse diplerine kurulacak çimento fabrikasına karşı mücadelelerini anlatabilmekti. Ayşe Teyze “Tepemize kuracaklar kuzum, tam taşımızın üzerine” diyordu. Anlattıkça öfkesi kabardı, oturduğu yerden fırladı, sonra da yerine oturmadı zaten.
Çimento fabrikasına, açılması öngörülen 16 taşocağını ekleyince, bu öfkeyi garipsemenin imkânı yok. Belediyenin fabrika için sattığı yer, dediklerine göre zamanında okul yeri olarak hibe edilmiş. Bir de üzerine meraları gidiyor. Bu da koşulları gittikçe zorlaşan hayvancılığa kallavi darbe demek. Hayvanları nerede otlatacaklar? Bu arada yakındaki süt fabrikasının, sütü litresi 50 kuruştan aldığını söylemek lazım.
Evet, 50 kuruş!
Fabrikanın yaratacağı tozun, yayılacak kimyasal maddenin tarıma ve her tür canlı sağlığına tesiri akıllarında; kimi asırlık 100 binin üzerinde ağaç kesileceği de… Söylendiği gibi oradan bölge erkeklerine iş falan çıkmayacağını da biliyorlar. Şirket (EMBA) mayısa inşaat planlıyor. Tonyalılarsa sadece 3. şahsa satışa ihtiyati tedbir kararı çıkartabilmiş.
‘Yormasınlar bizi’
Dünyanın çok yerinde toprağın, suyun peşinde başlayan kırsal direnişlerin ön safında kadınlar var. Neresinden teorize ederseniz edin, kadınların başkü türlü ilişki kurdukları topraklarını kaybetmeye tahammülü daha az; tabiatı ticarileştirmeye girişmiş sistemin her tür aracına diklenmeye cesaretleri daha fazla. Bunu kendileri dönüşerek, erkekleri de dönüştürerek yapıyorlar üstelik.
Ama Tonyalı kadınların gözlerinde başka bir şimşek var. Karadeniz’in fiziği ve coğrafyasıyla hemcinslerine kattığı o tatlı sertliğin ötesinde bir şey. Bir kere daha önce de HES projelerine karşı eylem yaptılar, yol kestiler. Direnmeyi biliyorlar.
Onun dışında yıllarca sürüp de bitmiş kan davası, cümle halka daha katı bir hakikat duygusu vermiş sanki. Tonya’nın ‘Karadeniz’in Teksası’ diye anılmasına yol açan, 10 yaşındaki çocukların dahi silah taşıdığı bir dönemden söz ediyoruz. Bir yandan da bu 60’lık, 70’lik teyzeler, 80 öncesi jandarma karakolunu değnekleriyle basıp, eve gözaltındaki devrimci çocuklarıyla dönen, dönebilen kadınlar.
Hepsi birleşince eşi az o kararlılığı görüyorsunuz gözlerde. Daha anlatırken elindeki değneği masaya vura vura konuşan bu kadınlar, “Kızılderili filmlerindeki gibi hepimiz bir ağacın arkasından çıkarız” diyen, “Yormasınlar bizi”, “Sabrımızı taşırmasınlar” diye uyaran bu kadınlar, “Gerekirse ölürüz” dediklerinde ben inandım mesela. “Bizi hapse koydurma, küfürleri yazma” diye uyardılar çıkarken, küfür dışında yazmadığım çok şey olduğunu biliniz; tehdide girebilirdi.
Teoriyi alt ettikleri bir yan daha var; bu denli ‘güçlüyken’, erkeklerden istedikleri hiçbir şey yok. Âlemin yükünü taşımaktan, evin ekmeğini getirmekten, erkeklerinin boş oturmasını sağlamaktan gurur duyuyorlar. Öyle diyorlar.
‘Peştamallı Amazonlar’, Tonyalı kemençe sanatçısı İlknur Yakupoğlu’nun yakıştırmasıdır. Kendisi güzel çalar, güzel söyler.