Öncelikle belirtmek isterim. Basına “sızdırılan” sadece bir “görüşme metni, görüşme notu…” Taraflar arasında olası bir “görüşme/müzakere” metni filan değil. Yani, Kürt sorununa ilişkin tarafların ne düşündüğünü, nerede uzlaştıklarını nerede ayrıştıklarını, ne talep ettiklerini içermiyor. Bu başlıklar yok. Bu metinden yorumlayarak çıkarabileceğimiz tek şey, “Öcalan’ın soruna hangi perspektiften baktığı ve hangi hassasiyetlere sahip olduğu” olabilir. Arada […]
Öncelikle belirtmek isterim. Basına “sızdırılan” sadece bir “görüşme metni, görüşme notu…” Taraflar arasında olası bir “görüşme/müzakere” metni filan değil. Yani, Kürt sorununa ilişkin tarafların ne düşündüğünü, nerede uzlaştıklarını nerede ayrıştıklarını, ne talep ettiklerini içermiyor. Bu başlıklar yok.
Bu metinden yorumlayarak çıkarabileceğimiz tek şey, “Öcalan’ın soruna hangi perspektiften baktığı ve hangi hassasiyetlere sahip olduğu” olabilir. Arada “görüşme” gidişatı ve sirkülasyonuna ilişkin bazı ipuçları olsa da “işte bu!” diyebileceğimiz bir şey yok… Kıyamet koparılacak bir şey değil. Anlaşılıyor ki, İmralı’dan dönen “Heyet” ağzından ne çıkarsa çıksın ister uzun ayrıntılı bir metin, ister tek “sözcük” durum farklı olmayacaktı. Hazır bekleyen ve manşetlerini de önceden atmış “Karşıtlar”, aynı tepkiyi gösterecek kıyameti koparacaktı… Bu ülkede artık “çözüm yanlıları” ile “çözüm karşıtları” var. Birinciler hızla ilerlemeye çalışırlarken ikinciler de yeni konseptler, stratejiler oluşturuyor. AKP-BDP-PKK’yi, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne karşı “bileşen güç” ilan eden ve ağırlıkla MHP-CHP-İP’den müteşekkil yeni bir milliyetçi cephe oluşuyor.
Bu özel, provokatif girişimleri sürecin her özel aşamasında göreceğiz… Bundan böyle kan üzerinden siyaset yapanlar mevzilerini, buradan daha paradigmasal daha ideolojik alana doğru çekecekler… Şu anki velvele sadece bir “giriş” niteliğinde… Bunun pratik tezahürü Karadeniz ve Akdeniz’deki saldırılar, organize linç girişimleri olurken, ideolojik siyasi biçimi anti çözüm/müzakere ekseninde yürütülmekte olan manipülasyonlar, hedef ve gündem saptırmaları oluyor.
***
Burada “sızma ve “sızdırma” etkin bir yöntem… Rakibi hazırlıksız yakalama, süreç ve olaylar olgunlaşmadan doğum yaptırma, aleni hale getirerek işlevsiz kılma gayreti… Bundandır ki her “sızma” ve sızdırma” tehlikelidir. Büyük felaketler, kitle bilincini ve hayatını altüst eden “şok”lar böyle doğmuş, oluşmuştur. Tabir uygunsa, “sızdırmalar” kızgın bir boğanın, dar ve kalabalık bir sokağa salıverilmesine benzer. Önüne geleni yaralar, kırar, döker. Toparlanma, kendini koruma, kontrollü olma şansı tanımaz. Ancak burada bir fark vardır. Boğa somut bir figürdür. Siyasette ise özne “bilinmeyen ve “üstlenilmeyendir.” Bilinmezlik ise “kaynağı” korur. Manipülasyonlara, kargaşaya, karmaşaya yol açar. Böylece tabiatın en doğal en güzel en çok aranan özlem duyulan görüntüsü kaybolur. Toplumsal barış ve çözüm tablosu kararır. Tanınması ve tanımlanması zor ve güvenilmez figürlerle dolmaya başlar. Öcalan’ın da işaret ettiği gibi “Ülkenin Başbakanı’na kadar uzanan tersinden yönelimler gelişir.” Kararlılık gösterilemezse bu milliyetçi salgın hayatı esir alır.
***
Ayrıca her iki tarafta da muazzam boşluklar var. Süreci tam açıklamayan “sızdırmalar” bu boşluğu, problemi alanı kullanarak, “güvensiz, kuşkulu yaklaşımları” derinleştirmeyi amaçlıyor. Kürt tabanında; “Geri çekilme olursa, silah bırakılırsa daha çok üzerimize gelirler. AKP’ye güvenilmez. Talepler daraltıldı, elde ne kaldı. Diğer parçalarda özerklik elde edilirken bizde bir şey yok. Tam da Kürt baharı yaşanırken geri adım diğer alanları zorlar. Bize ne Türkiye’den… Türkiyelileşme neden bizim sorunumuz olsun. Yoksa AKP’ye teslim mi oluyoruz, yedeğine mi giriyoruz? Böyle barış mı olur. Yine kandırmacadır.” Gibi, özünde iyi niyetli, Öcalan’a güven duyan, ancak olaylara yine de kuşkuyla bakan, gelgitlerle dolu bir ruh hali var. Bu ruh hali, çözüm karşıtlarına uygun alan yaratıyor.
***
Karşı cephede de benzer tepkiler var: “Türkiye parçalanıyor çözülüyor. AKP, PKK’ye teslim oldu. Türklük bitti. Üniter yapı dağılacak. AKP, PKK ile el ele devleti çözülme sürecine soktu…” gibi söylemler hayli fazla… “Sızdırma” ve hemen ardından gelişen yönlendirmelerle de Türkler kışkırtılıyor. Ortak amaç ise, çözüm eyleminin toplumsal tabana oturmasını engellemek… Kürtlerdeki, “Kürt sorunu asla çözülmez” eğilimini büyütmek… Kafa karışıklığı yaratmak ve bugünden, olası bir “başarısızlığı” çözüm güçlerine fatura etmek… Metiner’in yaptığı gibi, “Öcalan, BDP’nin içindeki Ergenekon uzantılarına dikkat etsin” denerek BDP’yi süreç dışı bırakmak… Bu amaçla taraflara “sızanlar”, “sızdırdılar…”
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.