İmralı’da PKK önderliğiyle BDP’lilerin görüşmesinin bir kısmı basına yansıdı. Anlaşılıyor ki bir çevre bu görüşmeleri ele geçirmenin peşine düşmüş. Bu, bir gazetecinin başaracağı iş değildir. Birileri bu görüşme notlarının bir kısmını ele geçirmiş ve bu gazeteciye servis etmiş. Bu görüşme notlarına olumlu ve olumsuz tepki verenler de oldu. Her işte bir hayır vardır derler. Umarız […]
İmralı’da PKK önderliğiyle BDP’lilerin görüşmesinin bir kısmı basına yansıdı. Anlaşılıyor ki bir çevre bu görüşmeleri ele geçirmenin peşine düşmüş. Bu, bir gazetecinin başaracağı iş değildir. Birileri bu görüşme notlarının bir kısmını ele geçirmiş ve bu gazeteciye servis etmiş. Bu görüşme notlarına olumlu ve olumsuz tepki verenler de oldu. Her işte bir hayır vardır derler. Umarız bu yansıma da hayırlara vesile olur.
Bu görüşmelerde ortaya çıkan en net durum; Kürt Halk Önderi’nin eğer Türk devleti, -tabii ki AKP hükümeti- olumlu yaklaşırsa demokratik siyasal bir çözümde ısrarlı olduğudur. Bu önderlik Kürtlerin hakları için mücadelede ne kadar ısrarlıysa demokratik siyasal çözümde de o kadar ısrarlı olmuştur. 1990’lı yıllarda ısrarla siyasal çözüm niyetini ortaya koymuş, ama olumlu yanıt verilmeyince de büyük bir direnişin önderliğini yapmıştır. Yansıyan notlarda da demokratik siyasal çözümden yana olduğunu, bu gerçekleşmezse bu defa savaşın daha da boyutlanacağını vurgulamıştır. Bazıları bu notlardaki çözüm olmazsa savaş olur sözüne tepki göstermektedir. Apo hiç değişmemiş, değişmiyor demektedirler. Kuşkusuz bu önderlik Kürtlerin özgürlüğü konusunda ilkeli ve kararlıdır. Bu konuda değişmesi beklenmemelidir. Ancak demokratik siyasal çözüm iradesi de değişmiyor. Kırk yıldır bu mücadeleye önderlik yapan birinden kuşkusuz farklı bir şey beklemek de doğru değildir.
Bu önderliğin özgürlük tutkusu ile adil demokratik siyasal barış iradesi yan yana yürümektedir. Her ikisinden de bu Önderliği vazgeçirmek mümkün değildir. Bazıları bu önderlik esaret altında bu nedenle fazlasıyla taviz veriyor diyorlar. Bunlar psikolojik savaş etkisinde olanların değerlendirmeleridir. Bu önderlik Kürtlerin ulusal varlığının tanınması, demokratik çözüm içinde özgürce yaşanmasından taviz vermiyor; vermesi de düşünülmemelidir. Sadece makul bir demokratik siyasal çözüm arıyor. İlkelerinden taviz vermeden çözüm arıyor. Kuşkusuz bu çözüm klasik ulusal savaşlardaki gibi devletçi ve iktidarcı bir çözüm değildir. On yıldan fazladır aradığı çözüm demokratik siyasal çözümdür. Hatta 1993 yılından beri aradığı çözüm bu doğrultudadır. Bunu Türkiye’nin demokratikleşmesi temelinde bir çözüm olarak görmek gerekir. Tabii ki gerçek bir demokratikleşme içinde. Çünkü gerçek demokratikleşmenin olmadığı bir yerde Kürt sorunu çözülemez. Nitekim çözülememiştir. Türkiye’de şimdiye kadar demokrasi dedikleri özel savaş demokrasisiydi. Atıldığı söylenen adımlar ise kültürel soykırım ve siyasal egemenliği yeni koşullarda sürdürmenin meşruiyetini sağlamak için gündeme konulan psikolojik savaş hamleleriydi. Daha doğrusu İlker Başbuğ’un “liberal demokrasi” dediği kimi bireysel haklarla sınırlanmış ve kültürel soykırımın önüne geçmeyen, hatta onu meşrulaştıran adımlardı.
Kürt Halk Önderi böyle adımlar değil, Kürt sorununu gerçek anlamda bir çözüme kavuşturacak ciddi demokratik adımlar beklemektedir. Yani AKP’nin 5-6 yıldır sürdürdüğü politikalardan vazgeçip gerçek bir çözüm yoluna girmesi beklenmektedir. Kürt Halk Önderi görüşmelere bu çerçevede yaklaşmaktadır.
AKP 5-6 yıldır PKK’nin yaptığı ateşkesleri çözüm için değil, kendi iktidarını pekiştirmek için kullanmıştır. Yine PKK’ye saldırarak iktidarın sürdürmeyi bir politik tarz haline getirmiştir. Çünkü iktidarına bu koşulla izin verilmiştir. Dolmabahçe mutabakatı buydu. AKP hem ben iyi oyalarım hem ben iyi savaşırım diyerek bu yılları geçirdi. Devlet içine yerleşti. Ancak bu politikaların sonuna gelindi. Yani deniz bitti. Artık 5-6 yıldır sürdürdüğü politikalarla bir yere gidemez. Çünkü görüşme notlarında da görüldüğü gibi Kürt Halk Önderi bunu artık kabul etmeyeceklerini belirtiyor. Kuşkusuz PKK de artık böyle AKP’ye bu fırsatı vermeyeceğini açıkça ifade etmiştir. Bu nedenle AKP bir yol ayırımındadır. Ya demokratik siyasi çözüm için adım atacaktır ya da 2012’den daha da şiddetli bir savaşla karşılaşacaktır. Kürt Özgürlük Hareketi savaşa da barışa da hazır olduğunu söyledi. Ancak AKP yeni bir savaşı zor götürür. Eğer yeni bir savaşa girerse bunun sonunda büyük ihtimalle AKP iktidarını kaybedecektir.
Bugünlerde dikkat çeken bir durum da Kürt Halk Önderi’nin barış çabalarına gösterilen yaklaşımdır. Bazı çevreler yürütülen mücadelede Kürt Özgürlük Hareketi’ne destek vermezlerken, çözüm için yapılan görüşmelere de soğuk yaklaşmaktadırlar. Demokratik siyasi çözüm çabasını AKP’nin geri ve hegemon politikalarını kabul etmek gibi gösteriyorlar. Bu, soruna düz yaklaşım ve anlamamaktır. Kürt Halk Önderi’nin ortaya koyduğu çözüm politikalarını kabul eden AKP hükümeti, dolayısıyla devlet eskisi gibi kalamaz. Yani bir çözüm mutabakatı ortaya çıkarsa bu, Türk devletinin ve AKP’nin değişmesi anlamına gelir. Dolayısıyla bir çözüm için mutabakata varılacak AKP de devlet de bugünkü gibi olmayacaktır. Bu nedenle gelişecek çözümün Türkiye’de şimdiye kadar yaşanan siyasal gelişmelerin tümünden daha büyük bir demokratikleşme adımı olacağından söz ediyor. Kürt sorununun çözümü devleti değiştireceği gibi, diğer tüm sorunların çözümünü de çorap söküğü gibi getirecektir. Tabii ki Türkiye Kürt Halk Önderi’nin ortaya koyduklarını kabul eder ve demokratik dönüşüm yaşarsa.
Bu nedenle görüşme notunda Kürt Halk Önderi AKP’nin şimdiye kadarki politikalarını eleştirmiş, teşhir etmiş ve artık hegemon olma tutkusundan vazgeçmesini istemiştir. AKP’nin hakim olma politikalarını sürdürmesini kabul etmeyeceklerini, buna karşı koyacaklarını açıkça ortaya koymuştur. Yani AKP bugüne kadarki politikalarından vazgeçerse çözüm için adımlar gelişecektir. AKP Türkiye’nin demokratikleşmesi için gereken adımları kabul ederse çözüm gelişebilecektir. Demokratikleşme olmadan Kürt sorunu çözülemez. Bu nedenle demokratik zihniyete gelmeyen ve eski politikalarında ısrar eden AKP’ye karşı mücadele daha çok boyutlu gelişir. Nitekim Kürt Halk Önderi görüşmeye gelenlere, gidin AKP’ye söyleyin benimle oyun oynanmaz diyerek bu yönlü uyarısını yapmıştır.
Özcesi Kürt Halk Önderi bugünkü AKP ile bir uzlaşma yapmıyor, Türkiye’nin demokratikleşmesini ve Kürt sorununun çözümünü kabul eden bir muhatapla uzlaşma yapılacaktır.