İşin aslına bakarsanız, şu bizim Türk medyası aklını başına toplasa, Kürt sorununda çözüm yolu çok daha kolay açılır. Şu varsayımdan hareket ediyorum: Görünüşe bakılırsa, hükümetin yarı resmi organı Star’dan, tetikçisi Sabah’a kadar tüm “yandaş” medya Başbakan Başdanışmanı’nın verdiği yönle İmralı sürecini “desteklemekte”. Ne güzel. O kadar da değil. Yine görünüşe bakılırsa, Cemaat’in resmi organı Zaman’dan, […]
İşin aslına bakarsanız, şu bizim Türk medyası aklını başına toplasa, Kürt sorununda çözüm yolu çok daha kolay açılır.
Şu varsayımdan hareket ediyorum: Görünüşe bakılırsa, hükümetin yarı resmi organı Star’dan, tetikçisi Sabah’a kadar tüm “yandaş” medya Başbakan Başdanışmanı’nın verdiği yönle İmralı sürecini “desteklemekte”. Ne güzel.
O kadar da değil. Yine görünüşe bakılırsa, Cemaat’in resmi organı Zaman’dan, ona mümasil diğerlerine kadar tüm “Gülenci” medya da İmralı sürecini desteklemekte. Harika.
CHP için konuşmak biraz zor olsa da, görünüşe bakılırsa “ordusuz” CHP’yi desteklemekte pek gönüllü olmayan eski “merkez” medya, “Amiral gemisi” Hürriyet’ten, Milliyet’ine, Radikali’ne kadar İmralı sürecinin arkasında. Mükemmel!
Bunların paralelinde yayın yapan TV’ler, görsel medyanın neredeyse yüzde doksanı.
Yani bu görünüşe bakıldığında İmralı sürecini destekleyen bu muazzam medya dünyası aklını başına toplasa emin olun, şu “Türk sorunu” denilen “hassasiyet”ten geriye zerresi kalmaz. Bu medya aklı başında bir tartışmayla, “Kürt sorunu nedir, anadilde eğitim hakkı nedir, özerklik nedir?”sorularını akıl ve iz’anla ele alıp tartışmaya açsa, Türk halkının ezici çoğunluğu bu başlıklardaki çözüm önerilerine kısa zamanda destek verir.
Ama olmuyor.
Olmamasında da fazla şaşırtıcı bir yan yok. Sonuçta Kürt sorunu çözülecek olsa da, bu sorunun çözümünden sonra, Kürdistan’da “egemenlik kimde olacak?” sorusu kafalarda ağır basmakta. Malum, AKP Kürt sorunu çözüldükten sonra da “Türkiye’nin her yerinde ben egemen olmalıyım” demekte. O nedenle AKP yanlısı medya, bir yandan görünüşe bakılırsa “çözüme” dönük İmralı sürecini desteklerken, diğer yandan AKP’nin egemenliği için BDP’yi “marjinal” hale getirmek için amansız bir psikolojik savaş yürütüyor.
Kürt özgür medyasının ise böyle bir sorunu yok. Çünkü BDP ya da PKK, Kürt sorunu çözüldükten sonra “Türkiye’nin her yerinde egemenlik” iddiasına sahip değil. Kürt siyasi hareketi, eğer Kürt halkı destek vermeye devam ederse Kürdistan’da halka hizmete talip olmaya, böylece Türkiye “ortak evi”nde egemenliği AKP’yle paylaşmaya hazır. O nedenle bizim çalıştığımız medyanın sabahtan akşama kadar, eğer AKP psikolojik savaşı sürdürmese, onun programına karşı muhalif olduğu halde, AKP’ye saldırma gibi bir mecburiyeti yok.
Buraya kadar tamam da, şu tamam değil.
Evet, müzakere süreci, elbette savaşın başka araçlarla devamından başka bir şey değildir. Müzakere sürecinin “sona ermesi” de o yüzden zaten savaşın ve savaşa neden olan çözümsüzlüğün sona ermesi demektir.
Ama savaşı başka araçlarla sürdürmenin de bir adabı olmalı. Özellikle medya için bu çok önemli. Örneğin Hürriyet’in eski “kaptanı” Ertuğrul Özkök’ün yaptığı işe bir bakın. Anayasa’da “Türk” ismi geçmeyecekmiş de, o zaman “Türkiye” ismi ne olacakmış? “Türkiye” demek “Türklerin ülkesi” demekmiş de, bu durumda “ülkesi” olanın “milleti” neredeymiş? Liseler arası “münazara” için iyi bir akıl yürütme. Ama kanlı bir savaşın ortasında böyle mugalatanın manası yok. Ciddiyetsiz bir şey bu. Kürtler “Türkiye” adına “evet” diyor, Özkök de “Kürdistan” adına neden “evet” demiyor? “Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi” özerkliğin ismi değil mi?
Ve bir de durduk yere icat edilen haberler. “Misyonu bitmiş” olan, ayakta kalırsa artık başka bir gazete olacak olan Taraf’ın “Dersim’de 20 gerilla silahsızlanacak” haberinin, diğerlerinde 100 gerillaya yükseltilmesi bir başka ciddiyetsizlik. İyi haber alan Eyüp Can bunlara “uydurma” dedi zaten. Ve, “İmralı sürecinde” KCK’nin de yer alması talebine saldıran bu medyatör familyası, şimdi Kürdistan Bölge Yönetimi topraklarında KCK ile devlet arasında görüşmelerin yapılacağını yazarken, bu talebin kabul gördüğü yorumunu yapmak yerine, şunu uyduruyorlar: Türk devleti KCK ile görüşmeleri Erbil’de yapmak istiyormuş, ama KCK Süleymaniye’yi tercih ediyormuş… Vay canına… Daha neler!?..
Kanlı bir savaşı durdurma ve tüm bölgenin kaderini değiştirme aşamasında medyadaki şu ciddiyetsizliğe bakın.
Ve şu işe de bakın: Yarı resmi organ Star, Cengiz Çandar’ın üzerine geçenlerde futbol terimleriyle konuşursak, “kiraladığı” -yani transfer değil, geçici kullanım için satın aldığı- bir “oyuncuyu” saldırtıyor. Neden? Cengiz Çandar’sız bu İmralı süreci daha iyi mi yürüyecek. Ey şaşkınlar…