Ali. Aslen Lazkiyeli. Ailesi o çocukken Tarsus’a göç etmiş. Çiftçilikle uğraşıyor. 19 aydır Lazkiye’deki sevgilisinden haber alamıyor. “Lağna al mabadarnein al harb”[1]* diyerek isyan ediyor. Memduh. Ailesi 1975 yılında Suriye’nin Cezire bölgesinde yaşarken yerlerinden edilmiş. Önce Mardin’e, sonra Adana’ya göç etmişler. Kentsel dönüşüm projesi kapsamında evleri yıkılacak. Suriye’den gelen sığınmacılara sağlanan barınma imkanlarını duyuyor ve […]
Ali. Aslen Lazkiyeli. Ailesi o çocukken Tarsus’a göç etmiş. Çiftçilikle uğraşıyor. 19 aydır Lazkiye’deki sevgilisinden haber alamıyor. “Lağna al mabadarnein al harb”[1]* diyerek isyan ediyor.
Memduh. Ailesi 1975 yılında Suriye’nin Cezire bölgesinde yaşarken yerlerinden edilmiş. Önce Mardin’e, sonra Adana’ya göç etmişler. Kentsel dönüşüm projesi kapsamında evleri yıkılacak. Suriye’den gelen sığınmacılara sağlanan barınma imkanlarını duyuyor ve isyan ediyor. Öte yandan Van’da, Roboski’de olmadığı için de şanslı hissediyor kendini. “Ku dike peracı herbera xerçkine bird bı medin”[2] diye haykırıyor.**
Avet. Ailesinin çoğu Halep’te. Ermeni. Hatay’da tuğla fabrikasında çalışıyordu. Savaş başladığından beri patronu işçi çıkarmaya başlamış ve ilk olarak onu işten çıkarmış. Arap ve Türk arkadaşlarım var. “Hükümet bu savaşı çıkararak bizi birbirimize düşman etmeye çalışıyor” diyor ve ekliyor: “Hazar dari yeğpayr eink.asge verçın al hazar dari yeğpayr ıllalov abril guzenk.”[3]
Şengül. Çalışmıyor. Kocası öldüğünden beri Osmaniye’de annesinin evinde kalıyor. Kaymakamlık 3 ayda bir 210 lira veriyor. Hatay’da ve Urfa’da çadırkentte kalan sığınmacılara aylık 450 lira verildiğini duyunca kahroluyor.
AKP hükümetinin yaklaşık 2 yıldır bölgede neden olduğu sorunlardan yalnızca bir kaçı bunlar. 28 Ocak 2013 tarihli Sabah Gazetesi haberine göre bugüne kadar Suriye’den gelen sığınmacılara 600 milyon lira harcanmış. Tabii bunlar resmi rakamlar. Bunun haricinde dostlardan(!), yeşil sermayeden gelen destekleri de eklemek lazım.
Şimdilik sadece Hatay, Adana ve Tarsus’ta hissedilen savaşın yol açtığı olumsuzluklar, bütçe kesintileri, zamlar vb., zamanla tüm ülkede hissedilecek.
Bölgedeki çiftçiler, işçiler, esnaflar ve köylüler içlerine kapanık bir şeklide isyan ediyorlar. Tabii ki sermayedarlar bu durum karşısında karlı çıkma ihtimali olan tek grup. Olası bir Suriye işgalinde sermayedarlar sermayelerini genişletecek, yoksul halk daha da yoksullaşacak. Marx “Bir kutupta sermaye birikimi, diğer kutupta, yani kendi emeğinin ürününü sermaye şeklinde üreten sınıfın tarafında, sefaletin, yorgunluk ve bezginliğin, köleliğin, cahilliğin, zalimliğin, akli yozlaşmanın birikimiyle aynı anda olur”[4] demişti.
İşte tam da buradan yola çıkarak biz sosyalistler, bu savaşla ilgili önümüze hedefler koymalıyız. Bu savaş sürecinde büyük bir güç kaybeden AKP’nin gündemi değiştirme oyunlarının aksine, emperyalist savaşın sıcaklığını tüm ülkeye hissettirmemiz lazım. İnternette Suriye konusunda yazılan haberlerin altına yazılan yorumların çok büyük bir bölümü AKP’nin uyguladığı politikaları eleştiriyor. (Sabah, Habertürk gazetelerinin internet sitelerindeki yorumlar da dahil.) Durum böyle bir halde iken, hem tüm ülkeye bu savaşı anlatmalıyız, hem de bölge halkının yanında olduğumuzu gösterecek faaliyetler yapmalıyız. Yoksa çaresiz bölge halkı, ulusalcılık furyasına kapılıp gitme tehlikesi ile baş başa.
Dağınık bir görünümde olan Türkiye sosyalist hareketi emperyalist savaş karşıtı mücadelede toplanmalıdır. Bölgedeki Türk, Arap, Kürt ve Ermeni halklarını bir arada toplayacak tek güç sosyalist mücadeledir. Uzun süredir hasret olunan ortak mücadele, AKP’ye güç kaybettirecek bize umut olacaktır.
Yusuf Dönergüneş
Eğitim emekçisi
Tarsus
[1] Kahrolsun savaş başlatanlar.
[2] Savaşa para harcayacaklarına bize versinler.
[3] Bin yıldır kardeşçe yaşadık, bin yıl daha kardeşçe yaşamak istiyoruz.
[4] Karl Marx, Kapital, 1. Cilt, 25. Bölüm (Kapitalist Birikimin Genel Yasası), 1. Kesim (Sermayenin bileşimi aynı kalırken birikimle birlikte emek gücüne olan talebin artması)
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.