AKP devletinin hazırladığı “Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı” TBMM’de görüşülmeye başlandı. Sendikal hareketin yıllarca şikayet ettiği “noter şartı” kaldırılıyor, “iş kolu barajı” bir süreliğine olarak yüzde 1’e düşürülüyor. Tek başına bunların bile göz boyamak için yeterli olduğu düşünülebilir. Kuşkusuz bu iki değişikliğin önemini yadsıyacak değiliz, yıllarca “örgütlenmenin önünde en büyük engel” diye bağırdıktan sonra… Ancak […]
AKP devletinin hazırladığı “Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı” TBMM’de görüşülmeye başlandı. Sendikal hareketin yıllarca şikayet ettiği “noter şartı” kaldırılıyor, “iş kolu barajı” bir süreliğine olarak yüzde 1’e düşürülüyor. Tek başına bunların bile göz boyamak için yeterli olduğu düşünülebilir. Kuşkusuz bu iki değişikliğin önemini yadsıyacak değiliz, yıllarca “örgütlenmenin önünde en büyük engel” diye bağırdıktan sonra… Ancak baraj değişikliğinin iş kollarının sayısının azaltılarak iş kolundaki işçi sayısının arttırılmasıyla birlikte ele alınması sonucunda düşürülmüş baraj yine de örgütlenme önünde doğal bir barikat olarak duracak. Kuşkusuz AKP devleti bu kurnazlığı düşünmekten aciz değildi!
Yukarıda değindiğimiz değişiklikler sınıf mücadelesi perspektifli sendikal hareketin zayıfladığı onun yerine hükümetin bizzat yan kolu gibi faaliyet gösteren kamu sendikaları ve işçi sendikalarının nicelik olarak büyüdüğü, büyütüldüğü bir dönemde değişik bir anlam ifade edebilir. Noter şartının kalkması ve barajın düşmesiyle işbirlikçi sendikal hareket devletin imkanlarıyla daha rahat bir örgütlenme imkanı bulabilir. Kuşkusuz bu sınıf mücadelesinde bir mazeret olarak ileri sürülmemeli ve inatçı bir çabanın içine girilmelidir.
Bu önemli değişikliğe değindikten sonra bizce yasa tasarısına ruhunu veren esas konuya geçebiliriz. Yasada “yasakçı” zihniyetin devamının görüldüğü iki önemli konu var. Sendikal tazminatla ilgili husus iş kanununda belirtilen “işverenin işçiyi haklı bir sebebe dayanarak çıkartması zorunluluğu 30 veya daha fazla işçi çalıştıran yerlerde söz konusudur” hükmüne gönderme yaparak 30’dan az işçi çalıştıran yerlerde sendikal nedenle işten atılan işçinin işe iade davası veya sendikal tazminat davası açmasının önü kesiliyor. Bu madde açıkça yasa tasarısının gerekçe kısmında belirtilen “… sendikal hak ve özgürlüklerde evrensel değerler esas alındı” ifadesini laf salatasından ibaret kılıyor.
Türkiye ekonomisinde yüzde 80’den fazla istihdamı gerçekleştiren 30’dan az işçi çalıştıran işletmelerde sendikal örgütlenmenin önündeki en büyük engeli koruyarak zaten AKP devleti ne yapmak istediğini açıkça göstermiş oluyor.
Diğer husus ise Bakanlar Kurulu’nun milli güvenlik safsatasıyla grev erteleme meselesidir. Bu konuda eski yasaya göre bir değişiklik yapılmadığı gibi hükümetin grev erteleme kararına karşı dava açma hakkı da sendikanın elinden alınmış durumda. Yasa tasarısında “… öteden beri devletin fazla müdahale ettiği grev ve lokavt alanı yeniden düzenlenmiştir.” denilerek sanki daha özgürlükçü bir düzenleme yapıldığı havası yaratılmıştır. Oysa görüldüğü gibi hükümetin canı istediğinde müdahale aracı olarak kullandığı “milli güvenlik safsatası” grev mücadelesinin önündeki en büyük engel olarak halen duruyor.
Bu yasal düzenlemenin özü AKP devletinin işçi mücadelesini açıkça potansiyel bir tehlike olarak görmesidir. Patronun ve devletin rızasıyla gerçekleşen örgütlenme faaliyetindeki esneme eğer işçi örgütlenmesi patrona ve devlete rağmen yürüyecekse ciddi engellerle karşılaşmaktadır. Bu yasal düzenleme açıkça AKP devletinin toplumsal alanlardaki örgütlenme çabasının işçi sınıfı içerisindeki çabalarını desteklemek ve sınıf mücadelesinin potansiyel gelişimini engellemek için çıkartılmıştır. Sınıf sendikalarının önünü kesmek için sarı sendikalarda örgütlenebilen ama patronun istemediği durumlarda yasanın gücü en keskin biçimde kullanılan bir düzen kurulmak istenmiştir.
AKP devletinin emek alanındaki korporatizm denemesi ancak sınıf eksenli sendikal mücadelenin gündelik işçi mücadelelerini tarihsel bağlamı içerisinde örgütlemesiyle mümkün olabilecektir. İslamcı muhafazakar bir siyasetle ideolojisiz mücadelenin baş etme imkanı yoktur.