Sendika.Org okurları haberdardır, EDP ile Yeşiller partisi birleşme kararı aldı. Bu oluşumu destekleyenler arasında öne çıkarılan isimler şunlar: Adalet Ağaoğlu, Ahmet Ümit, Ahmet İnsel, Ali Nesin, Ali Bayramoğlu, Aydın Engin, Baskın Oran, Bekir Ağırdır, Cemil İpekçi, Cengiz Aktar, Emin Alper, Ergin Cinmen, Feridun Yazar, Feryal Öney, Gençay Gürsoy, Murat Belge, Hale Soygazi, İlkay Akkaya, Jaklin […]
Sendika.Org okurları haberdardır, EDP ile Yeşiller partisi birleşme kararı aldı. Bu oluşumu destekleyenler arasında öne çıkarılan isimler şunlar: Adalet Ağaoğlu, Ahmet Ümit, Ahmet İnsel, Ali Nesin, Ali Bayramoğlu, Aydın Engin, Baskın Oran, Bekir Ağırdır, Cemil İpekçi, Cengiz Aktar, Emin Alper, Ergin Cinmen, Feridun Yazar, Feryal Öney, Gençay Gürsoy, Murat Belge, Hale Soygazi, İlkay Akkaya, Jaklin Çelik, Korhan Gümüş, Kutluğ Ataman, Lale Mansur, Maya Arakon, Mebuse Tekay, Mithat Sancar, Murat Paker, Nevin Sungur, Oral Çalışlar, Orhan Dink, Oya Baydar, Ömer Laçiner, Ömer Madra, Tarık Ziya Ekinci, Tatyos Bebek, Tuncel Kurtiz, Ümit Kardaş, Ümit Kıvanç, Vangelis Kechriotis, Yasemin Göksu, Yasemin İnceoğlu, Yüksel Selek, Yüksel Taşkın, Zeynep Tanbay.
Görüldüğü gibi isimler tanıdık. Yakında zamanda da bir programatik metin yayınladılar. Yayınlanan programatik metne göz attığınızda, “yeni” olanın ne olduğunu anlamakta güçlük çekiyorsunuz. Zira yıllardır aynı şeyi söyleyip duruyorlar. Dolayısıyla “yeni” olan tek şey, bunu artık hep bir ağızdan söyleyecek olmaları. Bence hayırlı bir girişim. Neden mi? Birisi AKP ile ilgili, diğeri temel yapısal meselelere dair iki alıntı üzerinden bakalım:
Metnin “Yeni Statüko, Yeni Efendi…” ara başlığını taşıyan kısımda şu tespitler yapılıyor: “Umudun ve karamsarlığın el ele yürüdüğü coğrafyalardan biri de Türkiye. Değişim talebinin bir ifadesi olarak iktidara gelen, eski statüko ile yaşanan her çatışmadan galip çıkan ve askeri vesayetin geriletilmesini sağlayan, ancak bu alanda atılan adımları ülkeyi demokratikleştirmek için değil, kendi iktidarını sağlamlaştırmak için kullanan Adalet ve Kalkınma Partisi, 2002’de siyasi yelpazenin ucundan başlattığı yolculuğunu merkeze yerleşerek ve statükonun yeni efendisi haline gelerek sürdürüyor.”
Görüldüğü gibi AKP’nin bir değişim talebinin temsilcisi olarak iktidara geldiğini, ancak sonradan bunu kendi iktidarını sağlamlaştırmak için kullandığını tespit ediyorlar. Bu ünlü “değişim talebi”nin kimden geldiğini, kendileri dışında bilen yoktur herhalde. HES’lerle yaşam alanları yok edilen köylülerden mi, sendikal hakları gasp edilen işçilerden mi, parasız eğitim isteyen öğrencilerden mi? Kimden, nasıl bir değişim talebi olduğuna dair hiçbir somut ifade yok, sadece “değişim talebi” iddiası var ortada. Anlaşılan herkes Cem Karaca kadar cesur olamıyor, manipülasyona ihtiyaç duyuyor “değişim” konusunda. Ama vakt-i zamanında “Meclis’e Ufuk gerek” olduğunu söyleyen birisinin ifade ettiği gibi hıyara salatalık deyince adı değişiyor, ama tadı değişmiyor!
Metnin “Tarihle Yüzleşme: Gelecek İçin Geçmişe Bakmak” ara başlıklı bölümünde ise şu tespitler yer alıyor: “Günümüzün neredeyse bütün önemli toplumsal sorunlarının kaynağında, Cumhuriyet’in kuruluşundan önce başlayan “yukarıdan aşağıya dönüşüm” sürecinin elitler tarafından büyük bir kibirle yürütülmesi yatar (…)”
Ne cumhuriyet elitleriymiş be kardeşim; yüz yıldan uzun zamandır ülkenin her şeyini, hem de “büyük bir kibirle” kontrol ediyorlar. On binlerce Kürt’ü cezaevlerine tıkan, tüm toplumsal yaşamı metalaştıran, yüzlerce çocuğu ve öğrenciyi tutsak eden, kendi halkını katletmekle yetinmeyip komşu halkları da katlettiren, her ay onlarca iş cinayetine imza atan…; sanmayın ki gerici-ırkçı-piyasacı AKP’dir. Onlara göre “günümüzün neredeyse bütün önemli toplumsal sorunlarının kaynağı” bu “yukarıdan aşağı dönüşüm” sürecinin “kibirli elitleri”dir.
Aslında kendileri kadar statükocu olan çok azdır bu topraklarda. Çünkü bağımsız devrimci bir anti-kapitalist mücadele yürütmek yerine, statüko paranoyasına kapılmış bir paradigmanın esiridirler ve bu statükodan çıkma olasılıkları yoktur. Çünkü yüzlerini emekçi halklara değil, AKP’ye ve düzen içi dengelere çevirmişlerdir.
Uzatmayalım, bir şeyi anımsatarak bitirelim. Bilindiği gibi EDP, Yeşiller girişimiyle birleşerek böyle bir metni hazırladı. İşin içine ekolojik duyarlılığı da kattıklarını görünce insan sormadan edemiyor: “Yeni” siyasetinizde ekolojik haklara bu kadar değindiyseniz, HES’lere karşı su hakkı mücadelesi yürüttüğü için katledilen Metin Lokumcu için imzacınız Murat Belge ne düşünüyor acaba? Hani şu “değişimin temsilcisi” AKP’nin, su hakkını savunduğundan dolayı katlettiği Metin Lokumcu için “gariban adam” deyip olayı Ergenekon’a bağlayan Murat Belge…
“Bu oluşumun hayırlı kısmı ne o zaman?” diye soran olabilir. Onun yanıtını da Mahir Çayan yıllar öncesinden vermişti zaten; aynılar aynı yerde, ayrılar ayrı yerde.