2012-2013 eğitim-öğretim yılı yine bir saldırı furyası içinde açılış yapıyor. Üniversitelere dair en ağır saldırıların yaşandığı, dönüşümün hiç bu kadar hızlı ve “istikrarlı” yaşanmadığı sürecin içinden çıkan saldırı okları, üniversiteleri hedef haline çoktan almış durumda. Uzunca süredir memleketi yoğun bir manipülasyona maruz bırakan hükümet, aylardır parasız eğitim ve eğitimde fırsat eşitliği propagandasını ortama dayatıyor. Üniversitelere […]
2012-2013 eğitim-öğretim yılı yine bir saldırı furyası içinde açılış yapıyor. Üniversitelere dair en ağır saldırıların yaşandığı, dönüşümün hiç bu kadar hızlı ve “istikrarlı” yaşanmadığı sürecin içinden çıkan saldırı okları, üniversiteleri hedef haline çoktan almış durumda.
Uzunca süredir memleketi yoğun bir manipülasyona maruz bırakan hükümet, aylardır parasız eğitim ve eğitimde fırsat eşitliği propagandasını ortama dayatıyor. Üniversitelere yönelik uzun erimli “değişim” projelerini uygular iken, “değişim” in dayattıkları olsa gerek açıktan saldırıyı da elden bırakmıyor.
Örneğin üniversiteleri tamamı ile ticarethane mantığı ile yönetme noktasında attığı “önemli” adımlar sonucu, sermaye-üniversite ilişkisi gün geçtikçe bütünsel bir kavrama dönüşüyor.
Harç uygulamalarından tutalım da, Üniversitelerde yemek, barınma v.b temel ihtiyaca kadar olan organizasyonların giderek şirketlere devri bunun temel göstergesi. En yakın örneği; İstanbul Üniversitesi Kampüskart uygulaması.
Bu; dönüşümlerin geldiği nokta itibari ile yapılması “gerekli” olan uygulamaların yanında, uzun erimli dediğimiz uygulamalar ise hiç sekmeden yoluna devam ediyor.
Peki bir yandan eğitimi parasız hale getireceğini söyleyen hükümet, neden kampüskart v.b uygulamalar ile hala üniversite gençliğinin temel ihtiyaçlarına saldırıyor? Eğitimde fırsat eşitliği gibi iddialı söylemleri dillendiren AKP’yi açıktan üniversite gençliğine saldırtan gereklilik nedir?
Çelişki aşılabilinir mi?
AKP hükümeti geçen dönem iktidarların YÖK üzerinde uyguladığı politikalardan daha kapsamlısını hızlı bir şekilde hayata geçiriyor. Aslında “yapılması gerekeni” yaparak sermaye üniversite arasındaki ilişkiyi, arkasına aldığı uluslararası ve ulusal sermaye güçlerinin desteği ile tek parti iktidarı rahatlığı ile gerçekleştiriyor.
Başta vakıf üniversiteleri olmak üzere, azımsanmayacak bir şekilde özel üniversiteleri teşvik ederek önlerini açıyor, elbette onları temsil eden sermaye odaklarının da…
Bugün itibari ile devlet üniversitelerini “sıradanlaştıran” özel ve vakıf üniversitelerini gündeme oturtacak uygulamaları devreye sistematik şekilde sokuyor.
İlerisi için gençliğin iş bulma ve gelecek kaygılarını sermaye odaklarına teslim eden AKP, elinde kalan devlet üniversitelerini ise adeta sermayenin arka bahçesi haline getirmeye kararlı. Meslek yüksekokulları şahsında bazı şirketlerin staj alanı haline gelen devlet üniversitelerinde, önümüzdeki dönemde buna benzer birçok uygulamalar olacağa benziyor.
Elbette ki bu dönüşüm adı altında, üniversiteye yönelik saldırılar sonucu alınabilinecek pozisyonların kaba bir tasviri.
Bu kaba anlatıştan bile çıkartabileceğimiz ise; AKP iktidarının döneminde köklü değişikliklere soyunduğu, bu dönemde gençliğin muhalefetini sıkça karşısına alacağıdır.
Tüm bu bahsettiklerimiz sonucu düşündüklerini hayata geçirme noktasında harekete geçmek isteyen AKP, az önce saydığımız barınma, beslenme, ulaşım v.b temel uygulamaların hepsine saldırmak mecburiyetinde.
Büyüyen, yükselen, görkemleşen üniversite gidişatından bahsederken tekrardan başa dönüp öğrenci gençliğin temel yaşam/eğitim haklarına yönelik saldırılardan bahsetmek bizleri şaşırtmadı.
Her ne kadar kabuk değiştiren, yenilenen sistemlerden bahsetsek de, biliyoruz ki bunun yolu da diğerlerinin geçtiği yollardan geçmek olacaktır.
Harçlara yapılan son müdahale ne anlama geliyor?
Yukarıda en genel hatları ile tariflemeye çalıştığım saldırılar, biçimleri ve sonucunda pozisyon alışlar gibi kapsamlı ve karmaşık bir gidişatın içinde şekillenen gerilimlerin bir yansıması halinde gerçekleşmekte.
Uzun vadede devlet üniversitelerine dair planlarını işleten, yeni dönemdeki konumuna iten AKP, bir yandan da bunları yapabilmek için tüm gücü ile üniversitelerin var olan şimdiki yapısına müdahale ediyor.
Sermayenin rahat nüfuz edebilmesini sağlamak için üniversite içine ve öğrenci yaşam alanlarını ilgilendiren uygulamalara müdahale eder iken, öte yandan kitleler nezdinde yaptıklarına meşruluk sağlamak için manipülatif ortamlar yaratarak üniversitelere dönük giriştiği bu saldırı evresinde sağlam pozisyon alışlar elde etmeyi planlıyor.
Fakat bugün itibari ile, geleceğe dönük kendi “büyük” planları yanında basit bir mesele olarak kalacak 2. öğretim harç uygulamalarına takılıp, konum alacağım derken karşısına binleri çıkartarak meşruluğunu sorgulatır hale dönüşüyor. Kendi meşruluğunu arttıracağı bir hamle olarak gördüğü bu hamlesinde 2. öğretim gerçekliği ile yüzleşip, var olan ama gündemleştirilmeyen çelişkileri birden tüm ülke gençliğinin temel gündemi haline getiriveriyor.
Sadece bu yorumlama da bahsi geçen örnek bile, bugün bu dönüşüm adı altında hayata geçirilmek istenen uygulamaların ne gibi sonuçlarla karşılaşabileceğinin göstergesi.
2. öğretim adaletsizliğini ele almak
Elbette bugün binlerce öğrenciyi harekete geçiren; 2. öğretimlere uygulanan haksızlık. Tepkinin içine girip sisteme karşı örgütlemek ise elbette bugünkü gençlik muhalefetinin öznelerinin görevi.
Lakin içinden geçtiğimiz dönemin durumuna ve önemine baktığımızda, bu kadar kapsamlı ve sistematik gelişen saldırılara aynı ustalıkla cevap üretmek oldukça elzem.
Harekete geçen kitlelere yönelik genel politikalara dönük bilgilendirmeler yapmak, söylemlerimizde ve kitleye yönelimlerimizde bunu uygulamak oldukça önemli bir yerde durmakta.
Meseleyi daha fazla politikleştirmek, ve sisteme karşı örülen muhalefeti zenginleştirmek gençlik öznelerinin elinde. İçinde bulunduğumuz ortam ise bu imkanları kendi eli sunmakta.
Meseleyi genel siyasi ortamdan soyutlamadan, üniversitelere dönük uzun erimli, kapsamlı uygulamaların bir sonucu olarak lanse etmenin yolları mevcut.
Her türden toplumsal muhalefetin direncine maruz kalan ve meşruluk yoklamaları yapan iktidar, gençliğe yönelik uyguladığı bu politikaların sonucunu diğer yaptıklarından soyutlayarak oldu bittiye getirmek isteyecektir.
Gençlik muhalefetinin öznelerinin karşısında; kendisine yönelik gerçekleşen bu saldırı furyasını diğer toplumsal kesimlerin mücadelesi ile birleştirebileceği muazzam bir alan bulunmakta.
Böylesi önemli bir muhalif olguyu en geniş zeminde başka direniş odakları ile buluşturmak mümkün; tersinden AKP’nin sıkça başvurduğu gündemi değiştirme, biriken enerjiyi başka yere kanalize etme, veyahut tepkiyi kısırlaştırıp sönümlendirme girişimlerinde bulunma gibi hamlelerinin önünü kesecektir.
Barış Özer
Öğrenci Gençlik Sendikası
GENÇ SEN üyesi