Adına “Arap Baharı” denilen ve Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya yayılarak bütün bir Arap coğrafyasını sarsan sürecin en can alıcı, cisimleşen sembollerinden birisi “game over” (oyun bitti) pankartlarıydı. Mumammed Bouazizi’nin bedenini ateşe vererek baharın startını verdiği Tunus’tan tutun da Mısır’dan Yemen’e, Bahreyn’den Fas’a, Libya’dan Suriye’ye kadar hemen hemen bütün bölge ülkelerinde kitleler ellerinde benzer “game over” pankartlarıyla […]
Adına “Arap Baharı” denilen ve Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya yayılarak bütün bir Arap coğrafyasını sarsan sürecin en can alıcı, cisimleşen sembollerinden birisi “game over” (oyun bitti) pankartlarıydı.
Mumammed Bouazizi’nin bedenini ateşe vererek baharın startını verdiği Tunus’tan tutun da Mısır’dan Yemen’e, Bahreyn’den Fas’a, Libya’dan Suriye’ye kadar hemen hemen bütün bölge ülkelerinde kitleler ellerinde benzer “game over” pankartlarıyla totaliter yönetimlere karşı sokaklara döküldü.
Zeynel Abidin Bin Ali, Tunus’ta devrilirken de, Mübarek Mısır’da alaşağı edilirken de kırk yıllık Kaddafi linç edilirken de, Salih ABD’ye sığınmak zorunda kalırken de sokaklarda bu pankart vardı.
“Arap Baharı” adı verilen olaylar silsilesinin üzerinden bir yıl geçti. Birçok ülkede mevcut yönetimlerin tasfiye edilerek yerlerine “ılımlı İslamcı” iktidarların geçirilmesiyle birlikte “game over” pankartları da raflara kaldırıldı. Bizlerden de oyunun bittiğine inanmamız isteniyor.
Arap Baharı’nın bir yıllık bakiyesine bakıldığında bölge nezdinde yaşananlar oyunun bitmediğini asıl şimdi başladığını gösteriyor. Arap coğrafyasını emperyal idealleri uğruna yeniden kurgulamaya çalışan küresel aktörler açısından oyun bitmiş olabilir.
Bölgenin kapitalist küreselleşmeye uygun olarak dizaynını öngörenler, totaliter laik istemlerin alaşağı edilerek yönetim erkinin “ılımlı İslamcılara” teslim edilmesiyle görevlerinin tamamlandığını sanabilirler.
Daha fazla demokrasi ve özgürlük talebiyle sokaklara çıkan, bedenlerini ateşe veren halkların devrimci öfkesini kendi emperyalist emellerine kanalize eden küresel aktörler ve onların işbirlikçisi yerli egemenler açısından süreç tamamlanmış görünebilir.
Ancak yaşananlar gösteriyor ki yoksul bölge halkları için asıl oyun şimdi başlıyor. Onlarca yıllık iktidarların yıkıldığı Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’de yaşananlar bunu gösteriyor.
Libya’da şeriat yasalarının uygulanmaya başlanması, Bin Ali sonrasının Tunus’unda laiklerin, solcuların, ilericilerin ve de liberallerin “ılımlı İslamcıların” hedefi olması, Mısır’da Hıristiyanlara ve diğer azınlıklara reva görülenler asıl oyun şimdi başlıyor dedirtiyor.
ABD ve küresel emperyalist güçlerin halkların öfkesini nasıl da ipotek altına aldığının öfkeyi nasıl da emperyal çıkarlara doğru evirdiğinin resmidir aslında bu pankart. Kitlelerin haklı öfkesinin, hegemonik ilişkilere kurban edilişinin somut göstergesidir aynı zamanda.
Mağrip’ten Maşrık’a yayılan olaylar silsilesinin bir yıllık bilançosuna bakıldığında asıl oyunun “oyun bitti” denildiği anda başladığı net bir şekilde görülecektir.
Oyunun bitmesi için de emperyalist müdahaleden açık işgale kadar her türlü yardım talep edenler için yakın siyasi tarihimiz “özgürlük ve demokrasi” çığırtkanlığıyla uygulamaya sokulan emperyalist dizaynın halkların yararına olmadığını gösteren örneklerle dolu.
Halklar ve yoksul emekçiler açısından oyun bitmedi. Aksine şimdi yeniden başlıyor. Küresel güçler ve onların bir takım “ılımlı” işbirlikçileri tarafından çalınan hayallerin geri kazanılması için yeniden başlamalı oyun.
Reichstag yangını ve komünistler
1933 yılının 27 Şubat’ını 28’ine bağlayan gece yarısı, Alman parlamento binası “Reichstag” yakılır. Yangın Naziler tarafından komünist cadı avına dönüştürülür. Komünist Parti’nin (KPD) binlerce üyesi ile 181 milletvekili tutuklanır. Pek çok, sosyalist ve muhalif de payına düşeni alır. Yangın Marinus van der Lubbe isimli Hollanda Komünist Partisi üyesi bir işçiye mal edilir. Hitler, düğmeye basmıştır artık. Lubbe’nin yanı sıra Alman komünisti Ernst Torgler ile Georgi Dimitroff, Blagoi Popow ve Wassil Tanew adındaki üç Bulgar komünisti yargılanır. Lubbe ağır işkencelere dayanamayarak suçu üstlenir. Bir yıl sonra Leipzig hapishanesinde giyotinle idam edilir. Faşizme karşı direnen komünistleri unutmamak için, hatırlatmak gerek.