Aslında 77 milyar doları aşan tarihi cari açığı ve Aralık ayında açığı kapatmak için nasıl tencerenin dibinin kazındığını yazacaktım. Yunanistan’a dayatılan acı reçeteyi, bizim 2011 krizi serüvenimizle kıyaslayan bir yazı da geçti aklımdan. Ama gündemdeki tepişmeyi yazmaya devam etmesem karnım şişecek. Söylenmesi gereken daha acil şeyler var çünkü…Cari açık,Yunanistan beklesin… *** AKP-Cemaat fil tepişmesinde, koalisyonun […]
Aslında 77 milyar doları aşan tarihi cari açığı ve Aralık ayında açığı kapatmak için nasıl tencerenin dibinin kazındığını yazacaktım. Yunanistan’a dayatılan acı reçeteyi, bizim 2011 krizi serüvenimizle kıyaslayan bir yazı da geçti aklımdan. Ama gündemdeki tepişmeyi yazmaya devam etmesem karnım şişecek. Söylenmesi gereken daha acil şeyler var çünkü…Cari açık,Yunanistan beklesin…
Ali Bulaç da “Fitne” yazısında “Kendine müslümanlar” a dokunduruyor önce; “Akıllı tüccar, kazanan ve kazandıran tüccardır. “Rabbenâ hep bana” diyen tüccar bir-iki defa kazanır, ama eninde sonunda kaybeder. Siyasette de sürekli kazanmanın yolu, katılımı sağlamak, kaynaklar üzerinde tekel kurmaktan, temellükten kaçınmaktır…”
Patırtının nedeni ortada; Kendine yontmak…Oysa uyarıyor Ali Bulaç ve yol alınan mesafeyi hatırlatıyor; “AK Parti’nin geleneksel Milli Görüş çizgisini gözden geçirip iktidara yürümesi, eşzamanlı cemaatlerin -tek bir cemaat değil- ona toplumsal olarak da destek vermesiyle mümkün oldu. Selçukluların hâkim olduğu Anadolu’daki hat üzerinde yaşanan iktisadî ve dinî hareketlilik benzer şekilde 21. yüzyılda da ortaya çıktı. Bu mesud işbirliği sonucunda Türkiye hamle üzerine hamle yaptı, krizi aştı, dünyanın 16. ekonomisi olma başarısını yakaladı; AK Parti girdiği her mahallî ve genel seçimden gücünü artırarak çıktı, bölgeye açıldı, siyasî istikrar sağlandı ve en önemlisi sivil siyasetin askerî-bürokratik vesayetten kurtulması yönünde büyük başarılara imza attı.”
Selçuklu analojisi müthiş değil mi? Ama Ali Bulaç, bu mimarideki bir ortağa haksızlık etmiş: O da ABD emperyalizmi. “Selçuklu yürüyüşünün 21. yüzyıl versiyonu”nda ABD’nin rolünü, uzun lafa girmeden 6 Haziran 2003 tarihli ABD Büyükelçisi Pearson’un raporundan hatırlatalım Ali Bulaç’a; WikiLeaks belgeleri arasına giren raporda şöyle deniyor;
“… Türk ordusundaki üst rütbeli subaylar tarafından sürekli engellenmek istenmekteyiz. Amerikan çıkarlarına karşı çıkan Org. Aytaç Yalman, Org. Şener Eruygur, Org. Çetin Doğan, Org. Hurşit Tolon, Org. Fevzi Türkeri, Org. Tuncer Kılıç, Org. Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’ün emir ve talimatlarına uymadıkları gibi, Org. Hilmi Özkök’e her an muhtıra verebilirler.” (*) Büyükelçi Pearson’un bu kriptoda kaynak olarak kullandığı isimler arasında Cengiz Çandar’ın isminin sık sık geçmesi ayrıca kayda değerdir. Bu kriptodan bir süre sonra ABD Büyükelçisi’nin zikrettiği bu isimlerin- Büyükanıt dışında- Ergenekon ve Balyoz operasyonları ile bertaraf edilmelerine herhalde tesadüf değildir.
Bir başka örnek Türk Emniyeti’nin ABD’ye verdiği brifingler ve muhtevasıdır. 12 Şubat tarihli yazımda sözünü ettiğim 21 Kasım 2008 tarihli ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nden gönderilen bir başka kriptoda, Ergenekon tutuklularının ne kadar anti-Amerikancı olduğu belirtilirken, bu ayrıntıda bir bilginin yalnızca ABD’ye verildiği ve ABD’den yardım istendiği ortaya konuyor. Büyükelçi,Emniyet’in verdiği brifing için aynen şöyle yazıyor:
“Ergenekon’un ABD karşıtı eğilimine odaklanırken, Türk Emniyet, ABD hükümetinin doğrudan ya da örtülü desteğini kazanma umutlarını sergiledi”…
İtle yatan, bitle kalkarmış…
(*)Raporun tam metni için bkz: http://wikileaks.org/cable/2003/06/03ANKARA3694.html# . Bu kripto kaynak gösterilerek Aydınlık’ta “üretilen” haber, Milliyet’te Melih Aşık, odatv ve Sızıntı kitabının yazarları tarafından ,muhtemelen iyi niyetle, ama sorgulanmadan olduğu gibi iktibas etmiştir. Ancak, Aydınlık haberinin Wikileaks belgelerinde, iddia edildiği şekliyle bir karşılığı yoktur.