Euro Bölgesi ekonomileri, Avrupa finans lobilerinin kriterlerine göre erdemli olmaya zorlanıyorlar. Bugün finans oligarşisi sınıf mücadelesinin zırhlı tugayları olarak çalışıyor Bugün (dün) Brüksel’de toplanan AB hükümet ve devlet başkanları zirvesinde, uvertür olarak Yunanistan’a mali yardım karşılığı dayatılmak istenen AB bütçe komiserliği konusu vardı. Ama esas tartışma, Angela Merkel’in kabul edilmesini ısrarla talep ettiği, üye ülkelere […]
Euro Bölgesi ekonomileri, Avrupa finans lobilerinin kriterlerine göre erdemli olmaya zorlanıyorlar. Bugün finans oligarşisi sınıf mücadelesinin zırhlı tugayları olarak çalışıyor
Bugün (dün) Brüksel’de toplanan AB hükümet ve devlet başkanları zirvesinde, uvertür olarak Yunanistan’a mali yardım karşılığı dayatılmak istenen AB bütçe komiserliği konusu vardı. Ama esas tartışma, Angela Merkel’in kabul edilmesini ısrarla talep ettiği, üye ülkelere çok daha katı bir bütçe disiplini getiren yeni anlaşma üzerine olacak. ‘Erdemli Almanya’nın AB’nin ‘sorumsuz ve düşüncesiz’ diğer üye ülkelerini zapturapt altına alma saplantısı, güçlü bir ihtimalle AB’nin daha büyük bir krize sürüklenmesine yol açacak. Üstelik euro sistemine dahil olmayan ülkelerin, başta Britanya olmak üzere, imzalamak istemeyecekleri bu anlaşmanın, iki vitesli bir AB’nin önemli bir adımı olma ihtimali var.
Erdemin kaynağı ticaret fazlası
Almanya’nın ‘erdemi’ esas olarak dış ticaret fazlası veriyor olmasına ve bütçe açığını düşük tutabilmesine bağlanıyor. Gelgelelim, bu ‘erdemli’ durumun arkasında Almanya’nın dış ticaret fazlasının diğer AB ülkelerinin dış ticaret açığı sayesinde gerçekleşiyor olması gerçeği yatıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 24 Ocak’ta yayımladığı raporda, Almanya’nın giderek artan dış ticaret fazlasının Euro Bölgesi’nin içinde bulunduğu zorlukların ve özellikle devlet bütçelerindeki açıkların yapısal nedenlerinden birini oluşturduğunu iddia etti. ILO’ya göre bunun nedeni Almanya’da düşük ücretli çalışan oranının 15 yıldan beri düzenli artmasıydı. Almanya, 1990 başındaki birleşmesinin yarattığı büyük işsizliği çözmenin yolunu çalışanların önemli bir kısmının ücretlerini düşürmekte bulmuştu. Bu ise Almanya’nın komşularına ve ardından Euro Bölgesi ekonomilerine çok büyük bir deflasyonist baskı yaratmıştı. Schröder’in başbakanlığı sırasında gerçekleştirilen emek piyasasının esnekleştirilmesi reformu sayesinde düşük ücretli işler, özellikle hizmet sektöründe hızla arttı. Buna yüksek gelir gruplarının vergi yükünü azaltma politikası da ilave olunca, bütçe açıkları 2000’lerde giderek artmaya başladı. Almanya’nın erdeminin arkasında Euro Bölgesi’nin geri kalanı üzerinde uygulanan deflasyonist baskı var.
Üstelik bu erdemli Almanya’nın görünüşte GSYİH’nin yüzde 85’ine ulaşan borcunun da gerçeği yansıtmadığı iddiası ortalıkta dolaşmaya devam ediyor. Bu iddia ilk kez Alman ekonomi gazetesi Handelsblatt tarafından 23 Eylül 2011’de ortaya atıldı. Gazete Almanya’nın gerçek borç miktarının 2 trilyon değil, 5 trilyon euro olduğunu, borç oranının da gerçekte GSYİH’nin yüzde 185’ine denk geldiğini iddia etti. Bu durumda erdemli Almanya’nın gerçek borçlanma oranı Yunanistan’ınki ile aynıydı. Gazeteye göre, emeklilere, hastalara, engellilere yönelik harcamaların bütçe dışında tutulmasıyla gizleme sağlanıyordu. Gazetenin iddiası finans dünyasında şimdiye kadar ciddiye alınmadı. Sadece bazı kredi değerlendirme kuruluşları Almanya’nın iktisadi durumunun görünenden daha kötü olduğunu ima etmeye başladılar. Ama erdemli Almanya’ya güvenilebilirdi. Ya da güvenir gibi yapmak herkesin, yani finans dünyasının çıkarınaydı.
En tehlikeli ordu bankalar
Erdemli Almanya’nın Başbakanı Merkel de iki yıldan beri, Euro Bölgesi’nde mali krizin yayılması ve derinleşmesini engellemek için yapılan kurumsallaşma önerilerini kararlılıkla reddetti. Bu inadı finans çevreleri erdemin kararlılığı olarak alkışlıyorlar.
Çünkü bu inat, normal olarak özel bankalardan daha düşük faizle borçlanma olanağına sahip olan devletlere, çok daha yüksek faizle borç verebilme olanağı yaratıyor.
Fransa’nın eski sosyalist başbakanlarından Rocard, yeni yılın ilk günlerinde Le Monde gazetesinde bu soygunu teşhir eden ve epey yankı uyandıran bir yazı yayımladı. Bloomberg’in mahkemeye başvurarak ABD Merkez Bankası’ndan aldığı yirmi bin sayfa dokümanın incelenmesi sonucunda, bankanın 700 milyar dolar değil, zor durumda olan bankalara gizlice 1.2 trilyon dolar borç verdiğinin ortaya çıktığını hatırlatıyor Rocard. Üstelik yüzde 0,01 (on binde bir) faizle! Buna karşılık aynı kriz sırasında bazı devletlerin bunun 600 hatta 800 yüz misli yüksek faizler ödemek zorunda bırakılmasının, normal olup olmadığını soruyor. Ardından Roosevelt’in ünlü cümlesini hatırlatıyor: “Örgütlenmiş para gücü tarafından yönetilmek, örgütlü suç şebekeleri tarafından yönetilmek kadar tehlikelidir!”
Erdem timsali Almanya, ABD’nin çekinmeden yaptığı büyük mali desteğin Euro Bölgesi devletleri için hayata geçirilmesine şiddetle karşı çıkıyor.
Buna karşılık resesyon öncesi ortamda herkese kemer sıkma politikaları empoze etmeye çalışarak, Euro Bölgesi ekonomilerinin boğazını daha fazla sıkıyor. Bu arada yaratılan risk balonu sayesinde finans çevreleri, gerçekte riskli olmayan devlet borçları için fahiş faizler talep ediyorlar. Avrupa finans lobilerinin kriterlerine göre erdemli olmaya zorlanıyorlar. Bugün finans oligarşisi sınıf mücadelesinin zırhlı tugayları olarak çalışıyor.
ABD’nin üçüncü başkanı Thomas Jefferson’un 1802’de, “Kanımca bankalar, savaşmaya hazır ordulardan çok daha fazla özgürlüklerimiz için tehdit oluşturuyor” demişti. İki yüzyıl sonra aynı tehdit geçerli!