İddianameye bakılırsa ben de bildiğin teröristim. Şemsiye var, dolapta bir yerlerde poşu var, kitap var. İyi ki eylem günü Ankara’da değilmişim İçişleri Bakanı’nın, Prof. Büşra Ersanlı’nın tutuklanması hakkında verdiği enişteli anti-komünist demecini hatırlarsınız: “Hangi suçtan, hangi komünizan faaliyetten mahkûm olduğunu, cezaevinde yattığını, akrabalarının kim olduğunu, eniştesinin bu ülkede bir başka faaliyetten tutuklu olduğunu, bir başka […]
İddianameye bakılırsa ben de bildiğin teröristim. Şemsiye var, dolapta bir yerlerde poşu var, kitap var. İyi ki eylem günü Ankara’da değilmişim
İçişleri Bakanı’nın, Prof. Büşra Ersanlı’nın tutuklanması hakkında verdiği enişteli anti-komünist demecini hatırlarsınız: “Hangi suçtan, hangi komünizan faaliyetten mahkûm olduğunu, cezaevinde yattığını, akrabalarının kim olduğunu, eniştesinin bu ülkede bir başka faaliyetten tutuklu olduğunu, bir başka sevdanın yolcusu olduğunu araştırırsanız görürsünüz.”
Ben uzun süre bunun şakacı bakanlar dönemini açan AKP’nin bu kapsamda değerlendirilmesi gereken bir ‘Soğuk Savaş dönemi anti-komünist siyasetçi parodisi’ olduğunu zannettim. Yanılmışım. Yanılmışım zira yarın Ankara’da görülecek Hopa tutukluları davasının iddianamesini okudum.
Neydi Hopa tutuklamaları, kısaca hatırlayalım. Haziran seçimlerinden az önce AKP’nin Hopa’da mitingi vardı. Bu mitingde özellikle HES politikaları nedeniyle AKP protesto edildi. Protestocular gaz bombardımanına tutuldu ve emekli bir öğretmen, Metin Lokumcu kalp krizi geçirerek öldü.
Sonra Başbakan “Hopa’ya eşkıyalar inmiş” dedi. Metin Lokumcu içinse “Bir tanesi de ölmüş, adını bilmiyorum, üzerinde de durmak istemiyorum” diye konuştu.
Bunun üzerine büyük bir memur sendikası olan KESK’in çağrısıyla, Ankara’da AKP binası önünde bir protesto eylemi düzenlendi. Bu eylemde ve takip eden günlerde birçok öğrenci tutuklandı. Yarın Ankara’da ilk duruşmaları var.
Bu öğrenciler terör örgütü üyesi olmakla suçlanıyor. Yani silahlı örgüt üyesi olmakla.
Haliyle insan iddianamede silah, bomba falan arıyor. Bunları bulmak mümkün değil. ‘Suç eşyası’ olarak iddianamede yer alanlar başka şeyler. Mesela şemsiye. Üzerinde “Hekime yönelik şiddete hayır” yazısı olan terörist bir şemsiye.
Başka? İki santim çapında plastik boru, üzerinde Öğrenci Kolektifleri yazan flama, 90 cm’e 90 cm ebadında siyah-beyaz kareli poşu.
Bunlar olay yerinde bulunanlar. Peki, bu terörist öğrencilerin evlerinde ne bulunmuş? Çok şey. Ne ararsanız var.
Mesela Mahir Çayan’ın resmi. Yetmez mi? Mesela Marx, Engels isimli şahısların kitapları. Yine mi yetmedi? Halit Çelenk’in ‘İdam Gecesi Anıları’ kitabı.
Başka? İşte Lenin’in Menin’in kitapları, birkaç dergi, birkaç kitap, ulaşım zamlarına karşı afiş falan filan.
Hangi terör örgütüne üye bu gençler? THKP-C Devrimci Yol Devrimci Gençlik örgütüne. Üç örgüt değil, bu bir örgüt oluyor. Biz tarihte kaldı zannediyorduk ama öyle değilmiş. İddianameye bakılırsa öğrenciler bu örgütlerin geleneğinden geldikleri için bugün bunlardan oluşan kombo bir örgüte üyeymişler.
Hopa olaylarını protesto eylemine ben Ankara’da olmadığım için katılamadım. KESK’e bağlı Eğitim-Sen üyesiyim. Ankara’da olsam eyleme katılırdım. Tam ebatlarını bilmiyorum ama poşum var, üzerinde yazı yok ama iki adet şemsiyem var.
Evde Marx, Engels ve Lenin isimli şahısların kitapları var. Mahir Çayan’ın resmi yok ama lazımsa edinirim, maksat zorluk çıkmasın.
İddianamede geçen Kızıldere operasyonunu katliam olarak görüyorum. Dev-Genç varken doğmamıştım, Dev-Yol varken bebektim. İkisini de önemli hareketler olarak görüyorum.
Vallahi iddianameye bakılırsa ben de bildiğin teröristim. Şemsiye var, dolapta bir yerlerde poşu var, kitap var. İyi ki eylem günü Ankara’da değilmişim. Allah muhafaza.
Tabii bir şeyden kurtarıyorum. Saçlarımı kestirmedim. “Tanınmamak için uzun saçını kestirdiği anlaşılmıştır” ibaresi şahsım açısından geçerli değil. Demek ki oradan yırtmışım.
Hopa tutuklularının ilk duruşması yarın saat 10.00’da, Ankara Adliyesi’nde görülecek. Gidecekseniz benden tavsiye, flama taşımayın, kitaplarınızı yakın, yanınıza şemsiye almayın ve burası çok mühim, berbere gidecekseniz bugünden gidin.
Not: Cihan Kırmızıgül’ün poşu davası da yarın, İstanbul Beşiktaş’ta. Yargı tesadüfleri sever.