CHP’nin Deniz Feneri e.V soruşturmasında “Köstebek” iddialarını gündeme getirdiği sırada mahkeme sanıkların tahliyesine karar verdi. Hâkim, dört ayı bulan tutukluluk sürelerini “bundan sonrası cezaya girer” gerekçesiyle yeterli görmüştü! Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, aynı görüşte olmalı ki Deniz Feneri e.V davasındaki tahliyeleri diğer hâkimlere örnek gösteriyor: “Kalben inanıyorum ki, yakın zamanda diğer mahkemeler, heyetler veya […]
CHP’nin Deniz Feneri e.V soruşturmasında “Köstebek” iddialarını gündeme getirdiği sırada mahkeme sanıkların tahliyesine karar verdi. Hâkim, dört ayı bulan tutukluluk sürelerini “bundan sonrası cezaya girer” gerekçesiyle yeterli görmüştü!
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, aynı görüşte olmalı ki Deniz Feneri e.V davasındaki tahliyeleri diğer hâkimlere örnek gösteriyor:
“Kalben inanıyorum ki, yakın zamanda diğer mahkemeler, heyetler veya hâkimler, tahliye kararlarını vermeye herhalde başlayacaklar. Yoksa bunun izahı olmaz. Deniz Feneri sanıklarıyla ilgili tahliye kararının bütün davalarda yargılananlar için emsal teşkil ettiğine inanıyorum.”
Arınç tutuklu milletvekillerinin durumuna da değinmiş:
“Sebahat Tuncel isimli parlamentere tanınan bir imkânın bugün milletvekili seçilmiş Mustafa Balbay, Haberal ve Engin Alan’a uygulanmamasını benim vicdanım kabul etmiyor, doğru bulmuyorum.”
Sayın Arınç, örnek vermemiş ancak KCK davasından tutuklu BDP milletvekillerini de bu listeye eklemek gerekir!
Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın neyle suçlandıklarını öğrenmek için altı ay iddianamenin çıkmasını bekledikten sonra kasım sonundaki ilk duruşmaya çıkana dek cezaevinde geçirdikleri sürenin 8-9 ayı bulacağını sayın Arınç’a hatırlatırız.
Cezaya dönüşen tutuklamalar, adalet sistemindeki adaletsizliğin kanıtı.
Onca eleştiri ve tartışmaya karşın yasalarda beklenen değişiklikler nedense gündeme getirilmiyor. Onun yerine Başbakan Yardımcısı Arınç’ın diğer mahkemelere ve yargıçlara örnek gösterdiği bir “vicdan” muhasebesi karşımıza çıkıyor. Arınç “haksız bulduğu” Deniz Feneri e.V davasında sanıkların tahliyesini başka yargıçlara örnek gösteriyor.
Oysa davaların niteliği çok farklı.
Tutukluluk sürelerinin benzeşmesi dışında tahliye kararlarında “emsal teşkil edecek” benzerlikler yok.
Deniz Feneri e.V sanıkları akçalı bir konuda bağış yolsuzluğuyla suçlanıyorlardı.
Nedim Şener’in gazetecilik yaşamı ve kitapları tam da bu tür olayların üzerine odaklanmıştı. Nedim’i ya da Mustafa Balbay kararlarını sanki bir af çıkarılıyormuş gibi mahkemelerin “insaf” ölçütlerine bağlamak ve özgür bırakılmalarını yargıçlardan beklemek hakça mıdır? Üstelik Deniz Feneri e.V davasında kamu vicdanına sığmayan bir başka gerçekliği gözden kaçıramayız: Tahliye kararları savcılar değiştirildikten sonra verilmiştir! Siyasi yönü ağır basmaktadır.
Bir bakan hakkında, “köstebek” iddialarının ana muhalefetçe seslendirildiği, Meclis’te gensoru hazırlığı yapıldığı sırada çıkan tahliye kararları da zamanlaması kadar siyasi yönüyle de ilginçtir.
Yine de sayın Arınç’ın iyi niyetli önerilerine katılıyoruz:
Cezaya dönüşen tutukluluk sürelerinde tahliye yolu açılmalıdır.
Tutuklu milletvekilleri Meclis’e dönmelidir.