Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer, 6 Ekim’de yeniden yargıç karşısına çıkıyor… Roman Kurultayı’nda Başbakan konuşurken “Parasız eğitim istiyoruz, alacağız” diye pankart açan gençleri tanıyorsunuz… Tutuklanalı 1,5 yıl oldu. Bu hafta 4’üncü duruşmaya çıkıyorlar. Haklarında istenen hapis 15 yıl… Berna Yılmaz hapisten gönderdiği mektupta diyor ki: “Paralı eğitim yakıcı bir sorundur. Çünkü asgari ücretin 655 TL […]
Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer, 6 Ekim’de yeniden yargıç karşısına çıkıyor…
Roman Kurultayı’nda Başbakan konuşurken “Parasız eğitim istiyoruz, alacağız” diye pankart açan gençleri tanıyorsunuz… Tutuklanalı 1,5 yıl oldu. Bu hafta 4’üncü duruşmaya çıkıyorlar. Haklarında istenen hapis 15 yıl…
Berna Yılmaz hapisten gönderdiği mektupta diyor ki:
“Paralı eğitim yakıcı bir sorundur. Çünkü asgari ücretin 655 TL olduğu ülkemizde halkımız bu yüzden çocuklarını okula gönderemiyor ya da kıt kanaat geçinerek okutabiliyor. Annemiz, babamız sırf biz okuyalım diye insanlık onuruna yakışmayan işlerde çalışıyor.”
Avukatları Taylan Tanay, her iki gencin işçi çocuğu olduğunu bildiriyor. Anneleri de işçilik yapıyormuş…
Üçüncü duruşmada Savcı Kasım İlimoğlu “Bu talebi dile getirmenin kişi hak ve özgürlüğü olduğunu” söyleyerek Berna ve Ferhat’ın beraatini istemişti. Mahkeme kabul etmedi, duruşmayı 5 ay sonraya erteledi.
HSYK Savcı İlimoğlu’nu rütbe tenziliyle sürgüne gönderdi.
Geçen hafta Uludağ Üniversitesi’nin açılışında protesto edilen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ne demişti:
“44 bin öğrencisi bulunan üniversitede 15-20 kişilik grup burada bulunuşumu protesto etmek istedi. Fiili müdahale ve saldırı olmadıkça bunları doğal buluyorum ve üzülmüyorum. Eleştiri yapılması doğal. Saldırılar olmadıkça aşağılayıcı tavırlar olmadıkça herkes hakkını arayabilir. Slogan atılması protesto keyfinizi kaçırmasın…”
Konuşurken sapına kadar demokratlar… Hepsi laf… Uygulamada merhamet ve demokrasinin zerresi görülmüyor…
Ve bu iktidar daha özgürlükçü anayasa yapacak… Bekleyin…
Mimarlık günü…
Dünya Mimarlık Günü’ydü dün… Ancak mimarlar mutlu değil… Ankara’nın kararları onları endişelendiriyor… Endişe nedenlerinden birini Mimar Doğan Hasol anlatıyor:
“Yeni çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle TMMOB’ye bağlı meslek odaları, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü’ne bağlandı. Meslek odaları bu yoldan bakanlıkla hiyerarşik bir ilişki içine sokuldu. Bakanlık, mimarlık ve mühendislik meslek kuruluşlarına ilişkin mevzuatı hazırlamak yetkisiyle donatıldı.
Mimarların ve mühendislerin kayıt ve sicillerinin tutulması, meslek normlarının belirlenmesi gibi görevler de anılan genel müdürlüğe verildi. Böylece meslek odalarının 1954’ten beri süregelen “özerk ve kamusal kimliği” ortadan kaldırılmış oluyor. Odalar “bağımlı kuruluş” statüsüne sokuluyor.
Sonuçta, serbest mimarların kendi özgür iradeleri hiçe sayılarak, bir KHK ile topluca devletleştirildiğini söylemek yanlış olmaz. Üstelik, liberalizmin bayraktarlığını yapan bir rejimde.”
Müteahhit Ali Ağaoğlu geçenlerde bir TV programında:
– Yetkim olsa Mimarlar Odası ve STK’ları kapatırım… Maalesef bizde STK’lar her yapılan şeye itiraz ediyor, diye konuşmuştu. Hükümet anlaşılan onun sözünü dinledi.
Mimar ve mühendisleri kapsayan bu kadar anti demokratik bir uygulamaya askeri darbe dönemlerinde bile gidilmemişti.
İktidar her kurumu merkeze bağlayıp iplerini eline almayı temel politika haline getirdi…
TRT, üniversiteler, YÖK, RTÜK, TÜBİTAK, yargı, medya, TSK… Hepsi iktidar denetiminde… Mimar ve mühendis odaları da sırada… Tek parti yönetimine hazırlık adeta…