“Doğaya ve onun döngülerine iyice aşina olmak, hayatta kalabilmenin kadim yöntemiydi” diyor James Caroll: “Böyle insan olduk biz.” Türkiye’deki doğa talanı, insanlığımızı unuttuğumuzu gösteriyor. Son örneği Sinop-Gerze’deki termik santral projesi Hem dünyadan koptuk hem de gerçeklikten. Yeryüzüne karşı mutlak bir kayıtsızlık geliştirdik. Doğaya ihtiyacımız olmadığını sandık. Bizatihi kendimiz en büyük tehdit halini aldık doğa için. […]
“Doğaya ve onun döngülerine iyice aşina olmak, hayatta kalabilmenin kadim yöntemiydi” diyor James Caroll: “Böyle insan olduk biz.” Türkiye’deki doğa talanı, insanlığımızı unuttuğumuzu gösteriyor. Son örneği Sinop-Gerze’deki termik santral projesi
Hem dünyadan koptuk hem de gerçeklikten. Yeryüzüne karşı mutlak bir kayıtsızlık geliştirdik. Doğaya ihtiyacımız olmadığını sandık. Bizatihi kendimiz en büyük tehdit halini aldık doğa için. Sınırsız büyüme hırsı, tüketme, rekabet ve durmadan kendini aşan teknolojimizle biz insanlar, bir yok etme makinesine dönüştürdük kendimizi. Yeryüzünü fark etmekten vazgeçtiğimizde, bu sefer onu imha etmeye giriştik. Bu satırlar, Açık Radyo’nun kurucusu ve programcısı Ömer Madra’ya ait… İki ayda bir çıkan Psikeart dergisinde yayınlanan yazıda Madra, ‘doğaya yabancılaşma’yı kaleme almış. Her sayısında başka bir ‘tema’ seçen derginin son sayısında ‘yabancılaşma’ meselesini yazmış yazarlar…
Madra, yazısına James Caroll’un sözleriyle devam ediyor: “Doğaya ve onun döngülerine iyice aşina olmak, hayatta kalabilmenin kadim yöntemiydi. Şimdi gene hayatta kalıp kalmama meselesiyle yüz yüzeyiz. Işığın uzamasını fark etmek, güneşin hareketinin tadını çıkarmak, yeryüzünün mükemmel dengesinin coşkusunu yaşamak, yaz gündönümüne saygı göstermek ve onu sevmek: İşte böyle insan olduk biz ve ancak böyle insan kalabiliriz.”
İzinsiz sondaj
Caroll’un tanımına göre insan kalamadığımız aşikar! Sadece Türkiye’de daha çok kâr için yapılan doğa talanlarını şöyle bir gözden geçirmek yeter.
Basının üzerinde pek durmadığı en büyük halk hareketlerinden biri, Sinop’un Gerze ilçesine bağlı Yaykıl köyünde yaşanıyor. Halk, Anadolu Grubu’na bağlı Gerze Enerji’nin kurmak istediği termik santrale tam iki yıldır karşı direniyor.
Yeşil Gerze Platformu, Anadolu Grubu’nun sondaj için izin bile almadığını Valiliğe yazdığı dilekçeyle ortaya çıkardı. Kaldı ki şirket, ne ÇED sürecini tamamlamış, ne de Çevre Bakanlığı’ndan yer lisansı ve üretim lisansı almış!
Yaykıl köylüsü direndiği için kafasına estiği gibi davranamayan şirket, daha sert yöntemlere başvurdu. Halk bu nedenle bayramı çadırlarda nöbet tutarak geçirdi. Hafta başında şirket, polis ve jandarmayı da yanına aldı. İş makinelerini sokmak istemeyenleri dağıtmak için havaya ateş bile açıldı! Tek dertleri topraklarını korumak olan köylülere gaz bombası atıldı ve tazyikli su sıkıldı. Köylü, taş ve sopayla karşılık verince altı kişi gözaltına alındı, biri tutuklandı. 20 kişi de yaralandı…
Çevreyi koruyan ‘terörist’
Direnen, isyan eden herkesin önce görmezden gelindiği, fazla ses çıkarınca ‘terörist’ muamelesine tabi tutulduğu ülkemizde, doğaya sahip çıkmak, kendi yaşam hakkını korumak bile suç sayılıyor artık.
Ancak Latin Amerika ülkelerinde görülen vahşi talanın karşısında duran köylü, devletin düşmanı ilan ediliyor. Son ve en acıklı örneği Hopa’da yaşandı.
Peki bu mu adalet, bu mu insanlık, bu mu demokrasi?
Eğer içinizde bir gram insanlık kaldıysa, bu hukuksuz ve haksız talana kulak verin. Bugün Gerze’de olan yarın sizin köyünüzde veya şehrinizde de olabilir.
Biraz empati yapmak yeter: Yanıbaşınızda termik santral kurulmasını ister miydiniz? Bir şirket kâr edecek diye suyunuzun, yeşilinizin, balığınızın yok olmasına müsaade eder misiniz?
Eğer cevap “Evet”se, zaten insanlıktan çıkmışsınız.
Özilhan’a mektup: Geleceğimizi karartmayın
İki hafta önce Sinop Ticaret Odası Başkanı Sinan Dericiden, Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan’a bir mektup yazmış.
Mektupta şöyle diyor:
* Bizler, Sinop’un geleceğini ‘Eğitim, Kültür ve Turizm’ kenti olarak belirledik ve bu arzumuzu gerçekleştirmek için canla başla çalışıyoruz. Çocuklarımıza, doğası bozulmamış, yeşil ve yaşanabilir bir SİNOP bırakmak, inanın tek ve son arzumuz.
* Siz ise, Gerze’de termik santral yaparak; yeşilimizi sarartmak, doğamızı katletmek ve geleceğimizi karartmak istiyorsunuz.
* Üstelik atık suyla denizimizi ısıtarak balık neslini tüketmek, kömür külleriyle dağlar yaratarak ekolojik dengeleri bozmak, cennetimizi cehenneme çevirmek istiyorsunuz.
* Bizde yakacak kömür yok, Sinop’ta termik santral yapmak nereden aklınıza geldi? Sizi hangi doğa düşmanları ikna etti bilemiyorum ama yanıltıldığınızı kesinlikle söyleyebilirim.