AKP iktidarı ve Anadolu Enerji, Sinop Gerze’nin Yaykıl Köyü’ne saldırdı. Çıkan çatışma sonucu 40 Gerzeli ve 4 polis-jandarma yaralandı. Bazı evler, ahırlar ve kısmen orman alanları yandı. AKP ve Anadolu Enerji kuvvetleri “Halk direnişi” karşısında Yaykıl’dan geri çekilmek zorunda kaldı. Düzeltelim. Plastik mermi, gerçek mermi (Havaya ateş açarken kullanıldı), çeşitli gaz bombaları, biber gazları, tazyikli […]
AKP iktidarı ve Anadolu Enerji, Sinop Gerze’nin Yaykıl Köyü’ne saldırdı. Çıkan çatışma sonucu 40 Gerzeli ve 4 polis-jandarma yaralandı. Bazı evler, ahırlar ve kısmen orman alanları yandı. AKP ve Anadolu Enerji kuvvetleri “Halk direnişi” karşısında Yaykıl’dan geri çekilmek zorunda kaldı. Düzeltelim. Plastik mermi, gerçek mermi (Havaya ateş açarken kullanıldı), çeşitli gaz bombaları, biber gazları, tazyikli su ve coplarla saldıran AKP ve Anadolu Enerji kuvvetlerini Gerzeli kadınlar, taş ve sopalarla geri püskürttü.
Birinci Yaykıl savaşının ilk galibi Gerzeliler oldu. Sakın savaşı da nerden çıkardın demeyin. Gerze’de bir halk, vergi ödediği, askerlik yaptığı, nüfus cüzdanını taşıdığı devletine karşı savaştı. Savaşı onlar başlatmadı. Onlar savaşın öznesi yapıldı. Anadolu Enerji’ye peşkeş çekilen 400 dönümlük arazi, Yaykıl halkının sürdürdükleri gündelik yaşamlarını altüst etti. Çünkü bu araziye 1200 megavatlık bir santral kurulmak isteniyordu. Bırakın Yaykıl’ı, Gerze’nin, Sinop’un hatta etrafında birçok yerleşim merkezinin doğasını, ekolojisini, iklimini etkileyecek bu santralin yapımı yerel halka danışılmadan ihale edildi.
Gerze’yi iyi okumak lazım. Gerze’de yaşanan basit bir arbede değil. Devletin dönüşen yüzünün ilk yansımalarından bir tanesi. Bugüne kadar baskı aygıtlarından ordu ve polisi kent ve kırsal alanlarda değişik biçimlerde kullanan devlet, belki de tarihinde ilk defa jandarma bölgesine polisiyle müdahale etti. İktidarın neoliberal dönüşüm hızına yeteri kadar ayak uyduramayan ve “acilliğini” kavrayamayan ordu kuvvetleri yerine polis kuvvetlerinin takviye edilmesi, yeni bir dönemin habercisi aslında.
Hopa’da başlayan denemeler, Gerze’de görünür hale gelmeye başladı. “Enerji ihtiyacı” söylemi altında sermayenin birikim sürecini doğanın talanı üzerinde gerçekleştirmeyi kendisine hedef koymuş olan AKP iktidarı, baskı aygıtlarını da bu talanda etkin kullanmak istiyor. Başbakan Tayyip Erdoğan, tüm Doğu Karadeniz’de HES’lere karşı direnen halka, Hopa üzerinden gözdağı vermek isterken pabucun hiç de ucuz olmadığını gördü. AKP, yerel halka karşı, yerel kolluk kuvvetlerinin etkisizliği karşısında dışarıdan taşıdığı daha donanımlı, daha “kadro” kolluk kuvvetleriyle halkın üzerindeki baskı kuvvetini artırmak istiyor. Çevik kuvvet sayısı artırılırken, özel güvelik şirketlerinin sayısı giderek artıyor ve silahlandırılmalarının önü açılıyor. Orduyu başarısız bulan Erdoğan, önümüzdeki dönem daha çok polis ve özel güvenlik şirketlerini kullanacak gibi duruyor.
AKP, bir yandan baskı aygıtlarını yeniden yapılandırırken diğer yandan da doğal kaynakları talana açarak enerji sektörü üzerinden sermayenin kar oranlarını artırarak, birikim süreçlerinin hızlanması için elinden geleni ardına koymuyor. Çoğunluğunu kendine yakın sermaye gruplarına ihale ettiği enerji santrallerinin (Termik, HES, RES, vb.) tamamlanabilmesi için yerellerde mantar gibi türeyen enerji, inşaat, nakliye şirketlerinin önünü açarken, yine aynı şirketlerin kendilerine uluslararası ortak bulmaları konusunda da büyük çaba gösteriyor. Hareket biçimini bu duruma göre şekillendiren sermaye ise sektörel kaymalarla, tüm birikimini enerji sektörüne yatırıyor.
Gerek söylem bazında gerekse hukuksal düzenlemeleri ile dönüşümü bizzat örgütleyen AKP iktidarının önündeki tek engel ise halk. Yaşam alanlarını şirketlere devretmek istemeyen yerel halk kesimleri, devlet tarafından oluşturulan bu çarka çomak sokmaktan çekinmiyor. Neoliberal düzenin tüm saldırılarına karşı vadilerde, köylerde, yaylalarda yeni bir yaşam örgütleniyor. Vadi nöbetleri, eylemler, yükselen söz-karar hakkı talepleri, mitingler, direnişler artık yerel halkın gündelik yaşamı içinde olağan hale gelmiş işleri. Nöbet sıraları, barikat kurulması, çatışmalarda paylaşılan taşlar, sopalar halkın, neoliberal düzenin bireyciliğine karşı kolektif çalışmayı, imeceyi yeniden keşfetmesine neden oluyor.
Gerze’de yaşanan direnişin sırrı da bu. Yeşil Gerze Platformu’nun başarılı çalışmalarının bu direnişteki payı görmezden gelinemez. Katılımcı, şeffaf, demokratik bir biçimde platformu yürüten çevre direnişçileri, köy köy, ev ev gezerek kişi kişi anlatarak örgütledikleri bu süreçte oldukça başarılılar. Azalmak yerine her geçen gün çoğalarak tüm Gerze halkını arkasına alan platform, belki de son dönemlerin en önemli direnişlerinden birini örgütledi. Ellerine, emeklerine sağlık…
Son sözümüzü edersek; görmemiz gereken dönüşenin sadece devlet olmadığıdır. Neoliberal saldırganlık, halkı da, halkın gündelik yaşamını da dönüştürmektedir. Halkın katılımının esas alındığı yerel platform çalışmaları, direnişin içinde yeni bir süreç inşa ediyor. Bunu görelim, destek verelim.